16 Mart 2016

Ateşkes sonrası Cenevre'de değişen ne?

Cenevre görüşmeleri bir kez daha başladı. 2 haftalık ateşkesin ardından başlayan görüşmelerden ne sonuç alınır, bilinmez. 1 Şubat’ta başlayan görüşmelerde de taraflar bir araya gelmeden, BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ile ayrı görüşmüş, nihayetinde bir sonuç alınamadığı için dağılmışlardı. 14 Mart günü başlayan Cenevre görüşmeleri de yine aynı yöntemle başladı. De Mistura önce Suriye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Beşar Caferi’nin başkanlığındaki Suriye heyeti ile görüştü. Yazının kaleme alındığı saatlerde de Mistura’nın Suriyeli muhaliflerle görüşmesi bekleniyordu.
De Mistura’nın ilk görüşmesinden sonra yapılan basın açıklamaları da gösterdi ki taraflar henüz tek adım ilerlemiş değil. Rejim heyetinin sözcüsü Caferi, Esad’ın konumunun kırmızı çizgileri olduğunu açık biçimde dillendirdi ve Esad’ın geçiş sürecinde yönetimi bırakmasının söz konusu olmadığını açıkladı.
Muhalefet heyeti adına Suudi Arabistan destekli Ceyşül İslam (İslam Ordusu) lideri, aynı zamanda Cenevre’deki muhalefet heyetinin başmüzakerecisi Muhammed Alluş konuşmuştu. El Kaide’nin Suriye kolu el Nusra ve diğer bir cihatçı örgüt olan Ahrar’uş Şam ile ittifak içinde olan, neredeyse radikal cihatçı örgütlerin tümüyle ilişkilerini sıcak tutan Alluş, geçiş sürecinde geçici bir hükümet kurulması konusunda ısrarcı olacaklarını açıkladı. Alluş, Esad’ın başkanlığı hemen bırakması gerektiğini de savunuyor.
Bu açıklamalar, 14 Mart’ta başlayan Cenevre görüşmelerinin 1 Şubat’tan bir adım ötede olmadığının da göstergesi. 1 Şubat’tan sonra atılan tek olumlu adım, Münih Konferansında 2 haftalık ateşkes için uzlaşma sağlanmasıydı. Ateşkes de esasen masaya kimlerin yeniden geleceğini göstermek için yapılan bir sınamaydı.
Ateşkese rağmen Cenevre’de görüşmeler aynı noktadan, yani ayrı masalardan tekil görüşmelerle başlayınca haliyle herkesin merak ettiği, BM’nin bir B planının olup olmadığı. Bu soru da de Mistura’ya soruldu. O, bir B planlarının olmadığını açıklayarak ekledi; “Benim sadece A planım var, o da görüşmelere en yüksek şansı vermek. Benim bildiğim tek B planı savaşa geri dönmek, hatta şimdiye  kadar gördüğümüzden çok daha kötüsüne.”
Bu hercümerçte merak edilen bir diğer olgu da Kürtlerin durumu. Aslında Kürtlerin bir kısmı Cenevre’ye Alluş’un temsil ettiği muhaliflerle birlikte katılıyor. Kürtlerin hakları konusunda sesleri solukları pek çıkmasa da ENKS’yi temsilen Cenevre’de varlar. Temel argümanları da ağırlıkla PYD karşıtlığı üzerinden şekilleniyor. Üç konuşmalarından ikisi PYD’yi suçlamak, geriye kalan birinde de Türkiye’nin tezlerini savunarak Esad’a vurmak... En sevdikleri tartışma başlığı da Anadolu Ajansı kendilerine her mikrofon uzattığında Esad ile PYD iş birliğini ve PYD’nin Cenevre’de olmasını niçin istemediklerini göğüslerini kabartarak anlatmak. PYD, elbet ENKS’nin bu konumundan rahatsız ancak o ENKS’yi gündem etmek yerine MSD’yle birlikte Suriye’nin geleceği ile ilgili adımları sahadan atmayı yeğliyor. Son günlerde tartışılan ise Rusya’nın da kısmen yeşil ışık yaktığı federasyonun Suriye’de yaşama geçirilmesi. Önümüzdeki günlerde öncelikle Rojava’da kantonal yönetim yerine geçecek olan federasyonu pratize edecek yaklaşımların öne çıkması bekleniyor.
Yine gelelim temsiliyete...
ABD ve Rusya, hatta de Mistura bile ENKS’nin Suriye Kürtlerini temsil edemeyeceğinden emin. Bu nedenledir ki PYD’nin katılımı sağlama konusunda çabalarını sürdürüyorlar. Aşmaya çalıştıkları ise Türkiye’nin dayatmaları.
Peki, Türkiye Cenevre görüşmelerini kilitleyecek, Kürtlerin katılımını engelleyecek kadar etkili mi? Ne yazık ki etkili. Suriye’deki silahlı muhaliflerin, cihatçıların önemli bir bölümü Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın kontrolünde. Bu, Türkiye’nin elini güçlendiren bir etken. Bu güçleri koz olarak kullanıp PYD’nin önünü kesebiliyorlar. Rusya, sahadaki varlığını da kullanarak İran ve Suriye’yi tolere etmeyi başardı. Ancak ABD ve Batılı devletler, aynı ittifak içinde oldukları Suudi Arabistan, Katar, özellikle de Türkiye’yi tolere edemediler, bunların önünü kesemediler. Belki de kesmek istemediler.
Buna rağmen Türkiye’nin PYD üzerinden Kürtlerin Cenevre’ye etkili bir biçimde, 3. taraf olarak katılımını önleme çabalarının uzun süre etkili olacağını düşünmemek gerekir. Makul bir süre sonra Suriye’deki üçüncü çizginin temsilcileri olarak Suriye Demokratik Meclisi (MSD) ile PYD’nin masadaki yerlerini alabilmeleri olası ki savaşın bitmesi ve gerçekçi bir çözüm için PYD ve MSD, mutlaka masada olmalı.
Tüm bunları yazıyoruz ama biliyoruz ki yüz binlerce insanın ölümüne neden olan Suriye iç savaşının tüm tarafların uzlaştığı bir biçimde bitmesi o kadar kolay değil. Klasik deyimle, bu hamur daha çok su kaldırır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
BİSAM: Açlık sınırı 22 bin 886 TL, yoksulluk sınırı 79 bin 165 TL.

Evrensel'i Takip Et