16 Mart 2016 01:00

Bu tanım bir devlet terörüdür

Bu tanım bir devlet terörüdür

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Ya bizimlesiniz ya da teröristlerle.”
George W. Bush, 11 Eylül 2001 günü İkiz Kuleler’e yönelik olarak gerçekleşen saldırıların ardından bu sözleri söylediğinde, bunun aslında, Ortadoğu’da bazı ülkelere yönelik “terörle mücadele” adı altında devlet terörü estirilmesinin habercisi olduğu biliniyordu.
Öyle de oldu. Afganistan ve Irak’ın işgali bu sözlerden sonra geldi.
ABD’de de ‘güvenlik devleti’ uygulamaları verili özgürlükleri sınırlayan zincirleme adımlar olarak devreye sokuldu. 2001’de İç Güvenlik Bakanlığı oluşturuldu. “Yurtseverlik Yasası” ile Amerika’da şüpheli görülen kişilerin evlerinde mahkeme kararı olmaksızın aramaların yapılabilmesinin, kişilerin elektronik izleme dahil her türlü yolla gözetlenmesinin önü açıldı. “Terör saldırısı” yapabileceğinden şüphe edilen kişilerin sınır dışı edilmesi uygulaması devreye sokuldu ve 2002 yılında Enformasyon Farkındalık Ofisi oluşturuldu. Bu yolla “terör faaliyetlerini önlemek” gerekçesiyle İnternet faaliyetleri, milyonlarca insanın telefonlarının dinlenmesi, eposta haberleşmelerinin takip edilmesi gündeme geldi. Kredi kartları, uçak biletleri, otomobil kiralama, tıbbi kayıtlar, otomobil ehliyetleri gibi vatandaşların tüm bilgileri depolandı.
Bu uygulamalar distopik romanların klasiklerinden olan George Orwel’in 1984 adlı romanındaki “Big Brother”ı akıllara getirdi.
Bugün de Türkiye’de Erdoğan, tıpkı Bush gibi kendi ülkesinde gerçekleşen büyük saldırının neyin sonucu olarak ortaya çıktığı gibi soruların sorulmasını bile neredeyse bir “terör suçu” ilan edilebileceği bir konsepti devreye soktu.
Önceki gün 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle doktorlara verdiği yemek sırasında yaptığı konuşmada “Terör tanımının genişletilmesi” çağrısı yapan Erdoğan, şunları söyledi: “Elinde silahı olan, bombası olan terörist ile unvanını, kalemini amacına ulaşabilmesi için teröristin emrine verenin de hiçbir farkı yoktur. Unvanının milletvekili olması, akademisyen olması, yazar, gazeteci olması o kişinin aslında bir terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. O eylemin amacına ulaşmasını sağlayan bu destekçilerdir, bu yardakçılardır. Bu bakımdan terör ve terörist tanımını yeniden yaparak ceza kanunumuza derç etmeliyiz diye düşünüyorum. Bu mesele basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir.”
Devletin zirvesinden böyle bir tanım gelince hemen ertesi gün, Özgür Gündem’deki arkadaşlarımızın sarı basın kartlarının iptal edildiğini bildiren bir mesajın gelmesi tesadüf olmuyor. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) Basın Kartı Komisyonunun iktidarın denetimine geçmiş olması nedeniyle böyle bir hazırlığın bir süredir yapılıyor olabileceğini tahmin edebiliriz. Dolayısıyla devletin tepesinden düğmesine basılan konsept bu uygulamaya ya doğrudan yol açmıştır ya da önünü açmıştır.
Ayrıca bu tanım HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair basıncı artırırken, Kürt sorununun demokratik çözümünü talep ederken iktidarı eleştirerek Kürt halkının taleplerini savunanlar da “teröre destek” parantezi içine sokabilecekler.
11 Eylül’den sonra sıkça tartışılan “özgürlük-güvenlik dengesi”, “terör” kavramının bu kadar genişletildiği bir zeminde tamamen ‘güvenlik’ politikaları lehine değişecektir. Bu aslında özgürlük istemenin bile terör tehdidi cenderesi altına sokulabileceği bir zeminin devlet eliyle inşa edileceği anlamına gelir.
“Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atarak Kürt sorununda silahların sustuğu bir demokratik çözüm için adım atılmasını isteyen akademisyenlerin üzerindeki baskıların daha da artırılması şaşırtıcı olmuyor. Tarihi bir onura imza atan bu akademisyenlerden üçü bu yazı yazıldığında adliyedeydi.
Cumhurbaşkanının bu çağrısı, devlet baskısı karşısında silahlı direniş dışındaki tüm alanların yok edileceği bir dönemin başlatılacağına dair bir devlet ilanıdır. Demokrasi isteyenler devletten yana olamayacağına göre o zaman ‘Terörden yanadır’ demek, ‘Benden farklı düşünüyorsan teslim ol’ demektir.
Çok açık ki böyle bir tanımın kendisi aslında devlet terörüdür ve asla kabul edilemez.
Bu yazıyı yazan kişi böyle bir “terör” tanımının karşısındadır ve eşit haklara dayalı, onurlu bir barışın inşa edilmesi mücadelesinin tarafındadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa