Komplo zekası
Fotoğraf: Envato
Herhangi bir siyasal ya da ekonomik olayı kendi koşulları ve doğası açısından değil de, bunlar dışındaki etkenlerle açıklamaya çalışıyorsanız, ya açıkça yöntem ve mantık hatası yapıyorsunuz, ya da bir şeyleri gizlemeye çalışıyorsunuz demektir…
Ankara’daki terör saldırısını, “Türkiye’ye karşı uluslararası komplonun parçası” olarak adlandırdığınız zaman, gerçek nedenleri, mevcut durumun yol açtığı kaos ortamını göz ardı ediyorsunuz, ya da bütün bunlardan sorumlu olan siyasetleri aklamaya çalışıyorsunuzdur. O zaman, sahici bir çözüm bulmak yerine kendi icat ettiğiniz meçhul düşmanlar ordusunu sahneye çağırıp onlarla savaşıyor gibi yaparsınız.
İktidar basınının günümüzdeki durumu tam da budur. Birisi, “Putin parmağı” buluyor bu saldırıda, birisi daha karmaşık “örgütler koalisyonu”… Ve bu “dış düşmanlar” hayaletinin baş hedefi de Türkiye’nin istikrarı, büyümesi, refahı falan oluyor.
Bu hayali dünyada, gerçekten karşı karşıya olan güçlerden hiçbirine yer verilmiyor, tarihsel ve güncel olayların etkisi düşünülmüyor ve söylenmiyor. Kiminle ne için mücadele edileceğine dair en küçük bir doğru söylenmiyor.
Komplocu akıl, basit bir propagandadan ötesini üretemiyor. Bunun tek sebebi, seslendikleri okuyucunun aklını boş bir kağıt olarak kabul etmeleri ve ne yazar ve çizerlerse orada öylece yer tutacağına inanmalarıdır. Ciddiyetten yoksun, gerçeklerden tamamen uzak, üstelik biraz düşünebilen kimseyi inandırmayacağı kesin olan bu kadar akıl dışı lafın bir araya getirilebilmesinin başka sebebi yoktur. O gazeteleri satın alanların ve yazarları okuyanların kafalarının bomboş olduğuna gerçekten güvenmeseler, bu kadar palavrayı bu kadar kolay yazamazlar.
Yalanın gerçeklerden daha güçlü olduğuna iman ettikleri için hiç ara vermeden yenilerini üretmeye devam ediyorlar.
Aklı da, siyasal öngörüsü de tümüyle körelmiş terör eylemcisinin ilkel bir intikam güdüsüyle hareket ettiğini, sivillere yönelik her eylemin bir bütün olarak özgürlük ve demokrasi mücadelesini bombalamak anlamına geldiğini elbette onlar da görüyor. Ve bunun bütün bir halkın mücadelesini karalamak, iğrenç ve korkunç göstermek için büyük bir fırsat olduğuna inanıyor, bu karmaşada ne söylerlerse inanacak biri yığın bulunduğunu da biliyorlar. O yüzden bu tür katliamları gizleyemedikleri bir sevinçle karşılıyorlar. Keşke daha çok insan ölseydi, keşke daha çok güler yüzlü çocuk parçalansaydı dediklerinden emin olabiliriz.
Bu kan deryasını yaratmış oldukları içini kendilerini pek akıllı bulduklarından da kuşku duyulamaz. Halkın mücadelesini bastırabilecekleri ortamı oluşturduklarını, kitlesel demokratik muhalefeti toz duman içinde boğduklarını düşünüyor ve bundan cesaret alarak daha şiddetli, daha kanlı, daha ateşli saldırılara hazırlanıyorlar.
Öteki taraf ise, öyle görünüyor ki, içine çekildiği hırgür ortamından çıkabilmek için hiçbir aklı başında plana sahip olmadığından, kaos değirmenine su taşımaktan başka işe yaramayacak açıklamalar yapıyor.
Komplocunun karışık zihni, büyük bir komplo olarak gördüğü hayatın ve mücadelenin güçlüklerini yine kendi yarattığı komplolarla aşmaya çalışırken, elinde boş hayal ve şişirilmiş propagandadan başka bir araç bulamaz.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43