16 Mart 2016 01:00

Hükümeti eleştiren 'terörist yandaşı' ilan edilecek!

Hükümeti eleştiren 'terörist yandaşı' ilan edilecek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’nin halkları Ankara’daki katliamın masum kurbanlarını toprağa verdi. Acı, öfke, ağıtlar, üzüntü ve çaresizlik her yerdeydi!
“Hava kurşun gibi ağır!” “Bağır bağır bağırmak” isteyenler, “Yeter artık barış istiyoruz” diyenler; tepelerinde copuyla, gazıyla, suyuyla, TOMA’sıyla, panzeriyle, yerde sürüklenmesiyle, gözaltılarıyla polisi; hamasetiyle, tehditleriyle Hükümet ve devlet erkanını buluyor.
Sadece batı illerinde değil, bir zamandan beri artık batı illerinde yaşayanlarla “Aynı duyguları paylaşamayan” bölge illerindeki halk da kendi acılarını yaşıyor. Halk evlatlarını toprağa veriyor. Harabeye dönmüş sokaklarında, evlerinin önünde acıyla, öfkeyle ve çaresizce sızlanıyor.
Pek çok kentte legal parti çevrelerine operasyonlar yapılıyor ve rastgele gözaltılar yaygınlaştırılıyor.
Yeni yeni kentlerde önceden planlanmış “sokağa çıkma yasakları” ilan ediliyor; “Mehter Marşı” gürültüsüne kentlerin meskun mahallelerine yapılan top atışları karışmaya devam ediyor.

OPERASYONLARA TEPKİDE YENİ BİR ADIM!

Ve bütün bunların ötesinde önceki gece Diyarbakır’ın çeşitli mahallelerinde başlayan, sokağa çıkma yasaklı operasyonları, bu operasyonlardaki şiddeti protesto eden eylemler de dünden itibaren gündeme oturmuş bulunuyor.
Bu her bakımdan yeni bir gelişmedir. Ve çeşitli semtlerde sokağa çıkma yasaklarıyla önlenmeye çalışılan gelişmeler ise, kuşkusuz ki, “hendek kazma” ya da “sokaklara bombalı düzenek kurma”yı aşan, önümüzdeki günlerde gündemin ön sıralarına çıkması kuvvetle muhtemel bir gelişmedir.
Hükümete yakın yazar ve gazeteciler, Şırnak ve Yüksekova ve Nusaybin’de başlatılan operasyonlarda Sur, Cizre ve Silopi’deki operasyonlardan “daha etkili yöntemler” kullanılacağını söylüyorlar.
Öldürme, yakıp-yıkma, aylarca sokağa çıkarmama ötesinde nasıl bir daha “etkin yöntemler” icat ettilerse!
Evet, ülkenin doğusunda da batısında halk üzgün; acılı, barış ve müzakere masasına yeniden dönülmesini istiyor, “çatışmasızlık günlerine” özlemlerini ifade etmeye çalışıyorlar. Ama Ankara’da ülkeyi yönetenler; gerilimi artırmak için hamasetin, propagandanın envai çeşit imkanlarını kullanarak daha çok polisiye önlem, daha çok şiddet kullanmayı teşvik eden ve bunu “terörle mücadelenin” tek yolu ilan eden anlayışlarında ısrar ediyorlar.

CUMHURBAŞKANI HEDEFİ GENİŞLETTİ!    

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise önceki akşam Saray’da, “Tıp Bayramı” nedeniyle hekimlere yaptığı konuşmada, ülkeyi adım adım iç savaşa doğru sürükleyen politikaları sürdüreceklerini söylemekle de kalmadı, bu politikaların amacına uygun yeni yasal düzenlemeler yapacaklarını da ilan etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce genel, yabancı ülkeleri de kapsayan bir saflaşma çizgisi çekiyor; “Birtakım çevreler yol ayrımı durumundalar, ya bizimle olacaklar ya da teröristin yanında yer alacaklar. ‘Ama’ ile ‘fakat’ ile başlayan açıklamaları, teröristin yanında yer almak olarak görüyoruz” diyor. Böylece de şimdiye kadar terörle mücadeleye destek veren ama aynı zamanda hükümetin politikalarına da eleştiri getirenleri Cumhurbaşkanı, bundan sonra “Ya bizden yana olacaklar ya da teröristin yanında yer alacaklar” diyerek teröristlerin safında göreceğini ilan etti. Örneğin Cumhurbaşkanının tarifine göre, HDP, CHP, pek çok sendika ve emek örgütü yöneticileri, aydınların, sanatçıların önemli bir bölümü, yandaş basın dışındaki gazete ve gazeteciler “teröristlerin safında”dır! Eğer bu saflaşmada tutarlı olacaksa Erdoğan, dış dünyada örneğin “PKK terörist” diyen ama Hükümeti de “çözüm masası”na çağıran, PYD’yi terörist görmeyen ABD ve Avrupa ülkelerini, pek çok başka ülkeyi de “teröristin safında” görmektedir.

‘TERÖRİSTE YARDIM SUÇLULARI’ ON KAT ARTACAK!

Bu saflaşmayı sadece siyasi bir kategori olarak tarif etmekle yetinmedi Cumhurbaşkanı; “Elinde silahı, bombası olan teröristle, konumunu, kalemini, unvanını, amacına ulaşabilmesi için teröriste emir verenin de hiçbir vasfı yoktur. Akademisyen olması, gazeteci olması, STK yönetici olması, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Terör ve terörist tanımını, en kısa sürede yeniden yaparak Ceza Kanunu’na almalıyız. Bu mesele basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir...” diyerek terörist suçlamasını, Hükümetin Kürt sorununa dair politikalarını, Suriye ve Irak politikasını eleştirenleri de terörist olarak suçlayacağı yasal düzenlemeler istedi.
Kısacası ülkede yasal olarak terörist sayılan, teröriste “yardım ve yataklık suçu” işleyen insan sayısı bir anda belki on kat artacaktır!
Elbette ki bir mücadelede hedefi daraltmak, karşısındakileri bölmek, temel bir “savaş stratejisi” ilkesidir. Ama, Cumhurbaşkanı yukarıdaki yaklaşımla karşısındakiler bir yana kendi yanındaki “kararsızları”, “eleştirici yandaşlarını” da karşı saflara itecek bir ayrıştırma yapmaktadır. Ve bu yaklaşım da etrafı düşmanlara çevrili olduğu, herkesin kendine düşman olduğunu ilan ederek kendi baskı ve şiddet yöntemlerini mazur göstermek isteyen dispotik, diktatoryal yönetimlerin tarzıdır. Ki, Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin geldiği yeri gösterdiği için Erdoğan’ın bu “hedefi genişletme” girişimi şaşırtıcı değildir.
Peki bu, Erdoğan-Davutoğlu yönetimine eleştirileri azaltır mı? Muhtemelen ve belki başlangıçta!
Ama giderek tersine dönecek, geçekleri saklamak mümkün olmayacaktır!
Bunun küçük bir örneğini “Barış için Akademisyenler”in bildirileriyle yaptıkları çıkışta gördük!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa