Teröre bağlanan yönetim politikası
Fotoğraf: Envato
Türkiye’nin yönetim politikası sınır tanımaz biçimde teröre adapte olmuştur. Buna sınırsız terörist yönetim politikası da denebilir. Barıştan söz etmenin “terör” olarak tanıtıldığı ve saldırı gerekçesi yapıldığı zamanlardayız. Kürtlere karşı devlet savaşı; Kürdün askeri-polisiye zorla teslim alınması savaşı yeni boyutlar kazandı. Barış imzacıları “terör destekçiliği”
suçlamasıyla yargılamada. Onlara destek veren bir İngiliz akademisyen dahi gözaltına alındı. Devlet provokasyonlarını haber yapan gazeteciler “casusluk”la suçlanıp düşman ilan ediliyorlar. HDP’ye karşı tam bir sindirme seferberliği ilan edildi. Ankara katliamını protesto edenler zorbaca susturulmaya; sokaklar tüm muhalif güçlere kapatılmaya çalışılıyor. Uzun yıllardır dayatılan “Ya bendensin ya yok edilecek taraftan” korkutmacası, saltanat sarayının direktifleri doğrultusunda kendinden ve kendi tarafından olmayanları tümüyle terorist ilan ederek imha dahil etkisizleştirme ve ezmeye evrilmiştir. Burjuva parlamenter yönetim tarzının ve burjuva hukuk sisteminin hiçbir yaptırım kuralına bağlı olmadığını ilan eden bir yönetim politikası; bir iktidar anlayışıdır söz konusu olan. Bu yönetim ve iktidar politikası ülkeyi, Irak ve Suriye’de en yıkıcı biçimleriyle yaşanmakta olan etnik ve dinsel çatışma ve boğazlaşmaları ülkeye taşıyacak iç ve dış bağlantılarıyla ülkenin tüm ulusal-etnik ve farklı inançları olan kesimlerini, kapsamı ve boyutları bugünden tahmin edilemez ürkütücülükte bir yıkıma doğru sürüklemektedir. Politikacının, yazarın, sanatçının, üniversite hocalarının, Anayasa yargıçlarının “terörist” ilan edildiği bir ülkede, yandaşlar dahil kimsenin can ve mal güvenliğinden söz edilemez! “Akademisyen olması, gazeteci olması, STK yönetici olması, aslında o kişinin terörist olduğu gerçeğini değiştirmez. Bombayı patlatan terörist olabilir, ama o eylemin amacına ulaşmasını sağlayan bu yardakçılardır. Terör ve terörist tanımını, en kısa sürede yeniden yaparak Ceza Kanunu’na almalıyız. Bu mesele basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü meselesi değildir.” diye ferman yayınlayıp hak talebinde bulunan ya da üzerlerindeki devlet baskısının kalkmasını isteyen herkesin “terörist sayılarak susturulması”nı isteyen birinin bütün kurumlarının başına geçtiği, ya da onları kendi dediklerinden çıkamaz hale getirmeye çalılştığı bir ülkenin tüm halkı, tarifi zor bir tehditle karşı karşıya demektir.
Bu durum ve dayatma; biyolojik yaşamını bir bitki türünden değil ama tarihsel gelişme sürecinde insan soyunun mücadele ederek sağladığı sosyal-kültürel birikimin korunup ilerletilmeden insanca yaşanamacağını gösterdiği hak ve özgürlüklerine sahip olarak yaşamak isteyen herkesi, düne dek olandan da daha ciddi, daha büyük bir sorumlulukla karşı karşıya getirmiştir. Ya tiran rejiminin saltanatı için dayattığı teslim alma ve susma politikalarına boyun eğilecek ya da “insan gibi insan olarak” ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel hak ve özgürlükleri daha ileriden kazanmak; mezhep ve milliyet farklılıklarının istismarı tuzağına düşmeksizin ulusal hak eşitliği, demokratik özgürlükler, barış ve insanca yaşam için bugüne dek olanları aşan bir büyük kitlesellikte birleşilerek zulmün tiranlığına dur denilecek. İktidarın terörist politikalarını ve taktiklerini boşa çıkaracak mücadele biçim ve yöntemlerine; kitlesel mücadeleye ihtiyaç had safhadadır. Kitlelerin küçümsenemez bölümünü kara propaganda ve psikolojik savaş yöntemleriyle hala yedeklemeyi başaran bir iktidar ve anlayışını, kitlelerde-onların bir bölümü milliyetçi ve mezhebi politikaların etkisiyle yanlış yerde duruyor olsalar da-infiale yol açacak ve işçi-emekçi, ilerici aydın, devrimci sendikacı, genç ve kadın mücadeleci kesimlerin tecritine hizmet edecek tutumlardan uzak durmak büyük önem kazanmıştır. Toplumlar tarihinin günümüze dek ve ezenlerle ezilenler; sömürenlerle sömürülenlerin mücadelesi üzerinden kanıtladığı odur ki, zorba iktidarları durduracak, diktatörler ve avanelerini alaşağı edecek tek güç ezilenlerin birleşik devrimci gücüdür. Kitle çizgisi, halkın manevi-moral yıkımının da tek düzelticisidir.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40