18 Mart 2016 01:00

Hep başkaları kirli!

Hep başkaları kirli!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Lafa gelince herkes dürüstlük timsali. Kendilerinin dışında kalanları, ortaya herhangi bir belge/kanıt koymaya gerek bile duymadan kirli yollara sapmakla suçlamaktan da geri durmuyorlar. Pratikte ise kimin ne “mal” olduğunu anlamak hiç zor değil. Kazanmak tek amaç ve türlü tatminsizlikleri/kompleksleri gidermenin başlıca yolu olunca, ortada ne ahlak, ne erdem, ne de vicdan kalıyor...
Söz gelimi taraftarlar... Sorsan hepsi şikeye karşıdır ve şikeyi en büyük ahlaksızlıklardan, onursuzluklardan birisi olarak gördüklerini söylerler. Ancak maç sırasında hakemi baskı altına alıp kendi takımları lehine hatalı karar vermesi adına ellerinden geleni ortaya koyarlar. Bu şekilde rakip takım oyuncularının emeğinin çalınmış olacağını hiç mi hiç umursamazlar. Mesela kendi takımlarından bir oyuncu rakip ceza sahası içinde yere mi düştü, hemen “penaltı” beklentisiyle yaygaraya başlarlar. Rakip ceza sahası içinde top rakip takımdan bir oyuncunun göğsüne mi çarptı, yine uğultu yaratarak hakemin penaltı kararı vermesini isterler. Kendi takımlarının işine yarayacak hatalı hakem kararlarından rahatsızlık duymaz, böylesi hataları sindirmekte asla güçlük çekmezler. Rahatsızlık bir yana, kopardıkları yaygara ve yaptıkları tantana aracılığıyla hakemin hatalı karar vermesinde önemli oranda pay sahibi olduklarını düşünüp bundan gurur bile duyarlar...
Peki futbolculara ne demeli?.. Onlar da “mutlak kazanma” adına saha içinde sergiledikleri sahtekarlıklarla, “Hakemlerin üzerine oynamak” konusunda tribünlerdeki güruhtan aşağı kalmıyorlar. Futbol yerine, hakemlerin üzerine oynamak çok daha kolay ne de olsa... Profesyonelliğin dayattığı hedefler doğrultusunda emeğin, insani ve vicdani değerlerden koparak nasıl yozlaşabildiğinin örneğini oluşturuyor futbolcular.
Avanta beklentisinin etik açıdan şikeden ne farkı var ki?.. Şike onursuzluksa, bu ne?.. Hakemleri baskı altına alarak hata yapmaya zorlamak ve hakem hatası sayesinde galip gelmeyi hedeflemek spor etiğine uygun düşer mi?.. Ne var ki artık bu durum, özellikle ev sahibi ekibin doğal bir hakkı/avantajı olarak algılanıyor ve hiç garipsenmiyor... Çoğuna “arena” adı verilen stadyumlar bu nedenle, “Hakemleri ve rakip oyuncuları korkutma, sindirme, baskı altına alma amacının nasıl daha kolay ve daha etkili gerçekleştirilebileceği” sorusuna verilen yanıtlar doğrultusunda tasarlanıp inşa ediliyor... Rakiple eşit koşullarda, mertçe mücadele etmek diye bir kaygı kalmadı artık. Eşitliği, dürüstlüğü tamamen yok etmek pahasına da olsa herkes her türlü “kozunu” kullanmaya kararlı...
Fenerbahçe Yöneticisi Önder Fırat, Trabzonspor-Beşiktaş maçı oynanırken, “Uyu uyu YAT uyu” şeklinde tweet atıyor mesela. Kendince Trabzonspor’un Beşiktaş’a yattığını yani daha açık bir ifadeyle bilerek yenildiğini ima ediyor... Tipik bir, delilsiz, kanıtsız pislik atarak rakiplerini karalama ve herkesi kendi gibi sanma vakası. Öyle ya, başkalarını bu kadar kolayca damgalayabilen bir zihniyet, elbette bu işleri iyi bildiği ve böyle kirli tezgahların uzağında bulunmadığı düşüncesini getirir akıllara... Oysa, yakın geçmişte haksız şike suçlamaları nedeniyle ağır mağduriyet yaşadıklarını iddia eden bir kulübün yöneticisinin bu konularda özellikle çok daha titiz olması gerekmez mi?..
Endüstrinin dayattığı “mutlak kazanma” anlayışı çerçevesinde amansız bir rant ve çıkar mücadelesinin gerçekleştiği, bu uğurda ırkçılık, ayrımcılık, cinsiyetçilik gibi nefret suçlarının dahi bir yöntem olarak benimsenip sergilendiği futbol ortamından uzak durmak şart. Aksi takdirde; bir yandan taraftarlık misyonuyla endüstrinin çarkına su taşırken, diğer yandan futbolun kirliliğinden, yozlaşmışlığından yakınmak pek anlamlı olmuyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa