'Demir yumruk'lu devlet ve 'tek lider' hayali
Fotoğraf: Envato
Yandaş basın üstünden “Newroz, PKK’nin ‘bahar harekatı’ için bir çağrı olacak”. “Newroz ile terör azdırılacak” içerikli propaganda sürdürülürken, öte yandan valilikler Newroz gösterilerini yasaklamaya başladı. İstanbul, Ankara, Urfa, Adıyaman, Malatya... gibi pek çok ilde Newroz gösterileri yasaklandı.
Öyle görünüyor ki; Newroz yasakları valiliklerin inisiyatifiyle aldıkları kararlar değil, Hükümetin almış olduğu bir kararın uygulanması! Oysa bugüne kadar Newroz kutlamaları göstermektedir ki; eğer “Newroz” yasak ilan edilmemiş, polis ve jandarma Newroz kutlamak isteyen insanlara yönelik bir bastırma girişimi yapmamışlarsa, Newrozlar milyonlarca insanın barış ve kardeşlik bayramı olarak kutlanmıştır.
DAHA ÇOK BASKI VE GERİLİM İSTENİYOR
“Barış için Akademisyenler”in bildirisine imza atan akademisyenlerin tutuklanması, avukatları gözaltına alma amaçlı operasyonlar, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve savunma hakkına yönelik engellemelere kadar gelen uygulamalar Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin siyasi ortamı nasıl bir gerilim çizgisine ittiğini göstermektedir. HDP’li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması için girilen yol, Newroz ve halkın çeşitli kesimlerinden gelen “barış” ve “özgürlük” isteyen eylem ve etkinliklerinin “yasaklamalar” ve polis şiddetiyle bastırılması gibi girişimlerle birlikte düşünüldüğünde Hükümetin siyasi ortamdaki gerilimi artıran girişimleri hızlandıracağı anlaşılmaktadır. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan Hükümet ve Meclis üstünden yapılan bu antidemokratik, keyfiyetçi, ifade özgürlüğünün açık ihlali, “Milletvekili dokunulmazlığını çoğunluğun keyfine indirgeyen” girişimleri yavaş, hatta kendi açık istekleri karşısında ayak sürüme olarak görüp, daha hızlı ve daha pervasız biçimde hareket etmelerini istemektedir.
Nitekim “HDP’li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması” konusunda Meclisi harekete geçirmek için baskı yapan Cumhurbaşkanı son günlerde “Terör ve terörist tariflerini değiştirerek”, Hükümetin politikalarını desteklemeyen herkesi “Terör ve terörist destekçisi” olarak yargılayacak düzenlemelerde de ısrarını yükseltmiş bulunmaktadır.
‘DEVLETİN DEMİR YUMRUĞU’NU GÖSTERELİM ÇAĞRISI!
Geçtiğimiz salı günü Saray’da yapılan “22. muhtarlar toplantısı”nda konuşan Cumhurbaşkanı, “Devlet kadife eldiven içindeki demir yumruğunu çıkarmalı” diyerek, devletin şiddetini artırmak için girişimlerine hız vereceğini söylemiştir. Böylece de kadife eldiveni içindeki “demir yumruğun” bileşenleri olan polis, istihbarat ve askeri kurumlara, “Harekete geçin, elinizdeki araçları daha yoğun kullanın” talimatını vermiştir.
“Devletin kadife eldiven içendeki demir yumruğunu çıkarması”, siyasi literatürde açık diktatörlük uygulamalarına geçmesi anlamına gelir. Bu yüzden de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kadife eldiven içindeki demir yumruğu çıkaralım” çağrısı baskı ve şiddet yönetimlerini öne çıkaran bir yönetime geçelim, Meclis ve Hükümetin buna göre görevlerini yeniden belirlemesi çağrısıdır.
‘DEVLET BENİM’ İTİRAFI!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine yönelik eleştiriler ve Cumhurbaşkanı gitsin” demenin, “Yıkılsın bu ülke” demek olduğunu öne sürdü. 22. muhtarlar toplantısında Cumhurbaşkanı bunu açıkça dile getirdi: “Tayyip Erdoğan gitsin demek, ‘Bizim tüm siyasetimizi, tüm çalışmalarımızı, üzerine bina ettiğimiz milletimizin, bayrağımızın, vatanımızın, devletimizin tek olması anlayışı yıkılsın’ demektir!”
Böylece Cumhurbaşkanı bir yandan “İstediklerimi kendim için istemiyorum” derken, “ülkenin, milletin birliği, devletin tek olması”nı kendi “varlığı”na bağladı; açıkça, “Devlet benim” dedi. Herhalde Fransa Kralı XIV. Lui’den(*) beri, “Devlet benim” demek, “diktatörlük ilanı”, “tek kişi yönetimi” ilanı olarak algılanmıştır. Hele de 21. yüzyılda herhalde hiçbir fani yönetici (Kendisini “seçilmiş” görmeyen yönetici), “Devlet benim” dememiştir!
Cumhurbaşkanı bu söylemiyle, fiiliyatta sürdürdüğü, sınır, yasa, teamül tanımayan tutumunu, rejimi, sistemi, düzeni savunmada kendini en merkeze koyarak, ete kemiğe büründürmüştür. “Kadife eldiven içindeki demir yumruğun” devreye sokulmasını istemesiyle birleştiğinde Cumhurbaşkanı, “tek lider” tanımını siyasi bakımdan “tamamlanmış” olmaktadır!
(*) XIV. Lui, (1638-1715) arasında yaşamış, beş yaşında tahta çıkmış, 72 yıl kesintisiz krallık yapmıştır. Siyasi tarihte, “mutlak krallığın” sembol ismi olara kabul edilir. Kralın yetkilerini sınırlamak isteyen ve bunu devletin çıkarı gören soylulara karşı “Devlet benim!” diyerek siyasi literatüre geçmiştir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47