20 Mart 2016

Babasını aramaya çıktı

Yunanistanlı kent kralı Odisseus, yirmi yıl önce katıldığı Troya savaşından daha dönememişti yurduna. Onun öldüğünü düşünen çevre kentlerdeki bazı soylu egemenler de, sözde dul kalan karısı kraliçe Penelopeya’yla evlenebilmek için gelip onun sarayına çöreklendiler: Hem sarayın, hem halkın birikimlerini habire yiyip içmeye, günlerini gün etmeye başladılar...

TANRIÇA ATENA, YALNIZ BIRAKMADI TELEMAHOS’U...

Kral Odisseus’un yeniyetme oğlu Telemahos da, bu sömürücüleri konaklarından tek başına kovamayacağını anlayınca, hiç tanımadığı babasını deniz ötelerinde, bir gemiyle gizlice aramaya çıktı. Bu yolculuğunu, anası Penelopeya’ya bile duyurmadı. Yanında baba dostu kral Mentor kılığında tanrıça Atena ve ülkelerini sömürgenlerden temizlemek üzere ona yardımcı olacak yoldaşları da vardı...
İlk olarak Troya savaşından dönmüş iyi yürekli bilge kral Nestor’un ülkesine gittiler. Konuklarını büyük bir sevecenikle karşılayan kral Nestor; Troya savaşları sırasında çektiği acıları uzun uzun ve ara vere vere anlattı Telemahos’a. Sonra da babasının son durumu hakkında kesin bilgisi olmadığını söyledi ve en son haberleri alabileceği kral Menelaos’un yanına gitmesini öğütledi...
Kral Menelaos, Troya savaşının sözde nedeni güzel Helena’nın kocasıydı...
Yeniyetme Telemahos’un  baba dostu kral Mentor sandığı tanrıça Atena, gösterdiği yakınlık için kral Nestor’a teşekkürler etti. Sonra da aniden havalanan bir kuş örneği, ortadan siliniverdi!..

ONLARI ARTIK TEMİZLERSİNİZ!

Çevredeki kalabalıkla birlikte şaşkına dönen kral Nestor, hemen Telemahos’un elinden tuttu: “Artık sana çok güveniyorum, sevgili Telemahos,”diye usul usul konuşmaya başladı. “O Mentor kılığındaki kişi, babanı çok seven tanrıça Atena’nın ta kendisiydi! Yanıldığımı sanmıyorum! Bak, şimdi de sana yoldaş oluyor!.. Halkını ve evini sarmış o soylu kenelerle savaşabilmen için çok genç yoldaşların da var... İsterseniz, el ele verip ülkenizi o sömürgenlerden kurtarır; örnek bir Akdeniz ülkesine dönüştürürsünüz orayı...Bunu başaracağınızdan hiç kuşku duymuyorm!”
Yaşlı kral Nestor o gece bütün Akdenizlilere özgü bir konukseverlikle ağırladı Telemahos’u ve yoldaşlarını... Yumuşak yataklar hazırlattı onlar için..
Hemen uyuyakalan Telemahos, düşünde hep Troya savaşıyla, yüzünü hiç anımsamadığı ve kendisi daha bebekken savaşa giden babasının denizlerdeki olası serüvenleriyle cebelleşti! Bir ara sahile bir gemi yanaştığını gördü. Orta yaşlı bir adam, bir kucak defne dalıyla soluk soluğa indi gemiden!.. “Bak işte bu senin baban!” dedi birileri Telemahos’a. Telemahos adama doğru koştu ve tam ona sarılacakken, gül rengi giysileriyle pencereden odasına giren şafak tanrıçası güzel Eos, pembe ışıklarıyla usulca uyardı onu... Telemahos aniden doğruldu yatağında!.. Ama buruk bir sevinçle karışık, zıpkın gibi bir sıkıntı saplandı yüreğine... Öyle ya, ülkesi İtake’de anası yapayalnız kalmıştı o azgın damat adayı sömürgenlerle...

BİR ACI SAPLANDI İÇİNE...

Üstelik hiçbir haber bırakmamıştı buralara gelirken... “Konağımıza çöreklenmiş o arsız sömürgenler yüzünden ne çok acılar çekiyordur şimdi zavallı anam!”diye düşündü ve iç geçirdi... Biraz açılma umuduyla hemen sarayın avlusuna indi... Kral Nestor oturuyordu az ötedeki bir bankın üstünde... Görevliler, Telemahos’u görünce onu konağın hamamına alıp götürdüler. Cilalı bir leğende, Telemahos bir güzel yıkandı; zeytinyağıyla uzun uzun oğdu bedenini...
Telemahos giyinip kuşandıktan sonra sarayın bahçesinde ağırlandı yeniden... En yağız atların çekeceği araba da artık hazırdı. Kendisine kılavuzluk edecek Nestor’un oğlu Peysistratos, elinde kamçısıyla oturmuş, Telemahos’un arabaya binmesini bekliyordu. Telemahos da kral Nestor ve yakınlarıyla vedalaştıktan sonra arabaya oturdu. Peysistratos hemen altın yeleli atların sırtında şaklattı kamçısını! Şaklatır şaklatmaz da, iki at uçarcasına fırladı yerlerinden...
Sparta’ya ulaştıklarında doğruca kral Menelaos’un sarayına gittier. Sarayda gençlerin şenşakrak kutladıkları şölenlerle karşılaştılar. Kral Menelaos, çifte düğün yapıyordu sarayında... Baştanrı Zeus’un kızı olarak bilinen karısı güzel Helena, topu topu bir kız vermişti Menelaos’un soyuna... Menelaos, Afrodit’e benzer bu güzel kızını, Troya savaşları sırasında aynı saflarda çarpıştığı Ahilleus’un oğluyla evlendireceği sözünü vermişti ...
İşte verdiği o sözü yerine getiriyordu şimdi Menelaos...

***
Bu hafta da, şiirler hiç unutulmamalı, diyoruz.

O UNUTTUĞUN ŞİİR
Zor günler vardır
Dünyanın dapdar olduğu zamanlar hani
Her gün okşadığın bulut bile
Hepten sana yabancıdır

Gene de açacaksın o gün yüreğini
Denizlere ormanlara doğru
Bakarsın birden yumuşar gökler
Fırlar bir delişmen yıldız
Gelir ışıl ışıl
Yüreğine düşer

Işıdıkça uyandırır yıldız     
İçinde küllenmiş o ateş topunu
Renkler sarar dört yanını
Dağılır kara bulutlar bir bir
Ve başlar okşamaya yüreğini usulca
Hani o mahzun kentte unuttuğun şiir.

(Yaşar ATAN)
(*) Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza aşağıdaki kitapları öneriyorum:
-.AKDENİZLİ TANRILAR (Y. ATAN-Evrensel Yayınları, 2. baskı).
-.AKDENİZ MİTOLOGYASNDAN EFSANELER (Y. ATAN-Evrensel Yayınları)

Evrensel'i Takip Et