Hiç kuşkum yok, on haftadır yazılarımın ayrı başlıklar altında ancak bir ana konu üzerinde yürüdüklerini ayrımsadınız.
Ama ana konu şöyle ya da böyle kültür kirlenmesiydi. Hemen her daldaki kültür kirlenmesinden söz ettim durdum.
Gerçi ana konumuz “terör” deyip geçiştiriyorlar. Çünkü yönetim sorunlarımız bir yanda duruyor. Ülkemizin bütün çözümsüzlükleri oldukları gibi duruyorlar. Her gün neredeyse belli sayıda çocuklarımızı gömüyoruz. Tüm bunlardan bütün güncelerde söz ediliyor. Ne denli yasak getirirlerse getirsinler olgular ortada. Yalan söyleyenler yalnız kendilerini aldatıyorlar.
Ben size bunları bir sayrılar evi odasında yazıyorum.
Herkesin çok önemli saydığı bir ameliyat geçirdim dört gün önce… İyi geçti her şey… Elbette hep söylendiği gibi, en kötünün en iyisi…
Sayrılar evinin odasının penceresinden gözükenleri çektim. Biliyorsunuz, çok gerekli olmayınca yazılarımda resim kullanmıyorum. Ama bu resim, daha doğrusu penceremden gözükenler, on haftadır yazdıklarımın kanıtları olan taş yığınlarıdır…
Bu görüntüden, yaşama kültüründen en küçük bir im, bir kanıt, bir belge çıkarmak olası mı? Siz karar verin…
Beş altı katlı adına apartman denilen beton yığınlarının aralarından fırlayıvermiş apartman gökdelenleri… İki hafta önce yitirdiğimiz sevgili Hande Suher’ in saptadığı bir deyimi düşündürmüyor mu: KAMUDAN HIRSIZLIK!
Kamudan hırsızlık da anlatmaz oldu istenileni… Her şeyin hırsızlığı… Toprağın, suyun,
Havanın, altyapının, “edeb”in, etiğin, kültürün hırsızlığı,
Bırakalım güzelim sözcükleri…
Örneğin, otobüste elini cebinize atmış pişkin mi pişkin bir hırsızlık bu…
Siz yokken gece evinize giren adamın işini bilen hırsızlığı
Hepimize “hayırlı” olsun.
Nasıl kurtulacağız bu pisliklerden?
Kurtulacağız hiç kuşkunuz olmasın!
Azıcık sürez yitireceğiz hepsi bu…
Al gözüm seyreyle İstanbul’u:
Evrensel'i Takip Et