Bu terör girdabını kim yarattı?
Fotoğraf: Envato
Ankara Kızılay’daki saldırının üzerinden bir hafta bile geçmeden İstanbul Taksim’de yeni bir canlı bomba saldırısı gerçekleşmesi, ülkenin nasıl bir felakete doğru sürüklendiğini acı bir şekilde gösteriyor. Ancak bu saldırılar ile uyguladığı iç ve dış politika arasındaki ilişkiyi sorgulaması gereken AKP-Erdoğan iktidarı, her defasında aynı şeyi yapıyor: Önce bu saldırıların nedeni olan politikaların tartışılmasını engellemek için yayın yasağı getiriyor. Ardından hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarla bu saldırılar Kürt sorununda ve Bölge’de Suriye üzerinden yürütülen savaş ve müdahale politikasını haklı çıkarmanın dayanağı olarak kullanılıyor.
Ya “görevi” iktidarın politikalarını eleştirmek olan muhalefet?
MHP, iktidarın savaş ve müdahale politikalarının koşulsuz destekçisi durumunda. Ellerinden gelse iktidarın politikalarını gerçek anlamda eleştiren ve savaşa karşı barışı savunan tek parti olan HDP’yi iktidar partisinden önce meclisten atacaklar. Yani MHP, savaşçı iktidarın yanında durmanın ötesinde giderek onun içinde eriyerek bir parçası haline geliyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na gelince, hükümete “açık çek” yazmakla meşgul! CHP’nin içinde, yaşanan terör saldırıları ile iktidarın ülkeyi felakete sürükleyen politikaları arasındaki ilişkiyi doğru yerden gören birçok siyasetçinin olduğunu biliyoruz. Ancak CHP liderinin “terörü bitirme” adına hükümete açık çek verme yaklaşımı, her şeyden önce bu yaşanan saldırılarda iktidarın sorumluluğunun üstünün örtülmesine hizmet etmektedir. Dahası Kılıçdaroğlu, iktidara destek politikasıyla ciddi “devlet adamlığı” rolü yaptığını sanabilir. Oysa bu politika, iktidarın ülkeyi adım adım daha büyük felaketlere sürüklemesine verilmiş bir “açık çek” olmanın ötesinde bir anlam taşımamaktadır.
Nihayetinde iktidar ve MHP’si ve CHP’si ile “muhalefet”, her defasında hep birlikte “terörü lanetleme/kınama” bildirileri yayımlıyor, bütün ülkeyi “teröre karşı birlik” olmaya çağırıyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ne kadar tepki toplamış olsa da “terörle yaşamaya alışmalıyız” diyen Abdulkadir Selvi bile meseleye bunlardan daha gerçekçi yaklaşıyor.
Neden mi?
Çünkü eğer iktidarın ülkeyi terör saldırılarının hedefi/alanı haline getiren politikalarını tartışma konusu yapmıyor ve bu politikalardan vazgeçilmesini istemiyorsanız, yapabileceğiniz tek şey bu saldırılara alışmaya çalışmak olacaktır. Selvi, iktidarın medyadaki temsilcilerinden biridir ve onun için iktidarın politikaları tartışma konusu olamaz. O yüzden bize bu saldırılara alışmamız gerektiğinden başka söyleyecek sözü yoktur.
Fakat eğer biz “terörle yaşamaya alışmayacağız” diyorsak, yapmamız gereken ilk şey, iktidarın içeride ve dışarıda savaşa ve müdahaleye dayalı politikalarına karşı çıkmak olmalıdır. Çünkü “terör” tartışmasının kaynağı iktidarın bu alanlarda uyguladığı politikalardır.
Birinci olarak; en son Taksim saldırısının da faili olduğu kesinleşen IŞİD, AKP-Erdoğan rejiminin Suriye ve Rojava’ya yönelik müdahale politikasının bir sonucu olarak bir ‘iç sorun’ haline gelmiştir. Yıllarca IŞİD’in Ankara’da, Adıyaman’da nasıl örgütlendiğine ve İstanbul’daki irtibat merkezinden dünyanın dört bir tarafından gelen radikal İslamcı militanların Suriye’ye nasıl gönderildiğine dair haberler okuduk. Neler yoktu ki bu haberlerde; MİT TIR’ları ile taşınan silahlar, militanların konakladıkları tesisler ve onlar için kurulan hastaneler… Çünkü iktidar için bu çeteler, Esad’ı devirmek ve Rojava’da Kürt özerkliğini engellemek için bir dayanak olarak görülüyor ve o yüzden destekleniyordu. Ancak bugün bu çeteler iktidarın Suriye ve Rojava’ya müdahale politikasının dayanağı olma işlevini yitirmeye başladığı için eskisi gibi destek de göremiyor. Bu durumda bu çeteler, Türkiye’yi bir saldırı alanı haline getirerek kendilerine karşı açık tutum almasını engellemek istiyorlar-ki bu konuda başarısız oldukları da söylenemez. Türkiye’ye yönelik hiçbir saldırı girişimi olmayan PYD/Demokratik Suriye Güçleri’ne her fırsatta saldıran iktidar, bu ‘derin’ ilişkiler nedeniyle bugüne kadar IŞİD’e karşı ciddi bir tutum almış değil.
“Terör” tartışmasının bir diğer alanı/dayanağı da Kürt sorunu ve bu sorunun çözümünde uygulanan savaş ve şiddet politikalarıdır. TAK’ın saldırıları üzerinden iktidar, Kürt sorununu bir “terör sorunu” gibi göstermeye çalışmakta ve Kürt kentlerinde aylardır sürdürdüğü kuşatma ve saldırıları meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bugün TAK ya da adı ne olursa olsun Kürt sorunundan kaynaklı “terör”ü yaratan iktidarın bu sorunu savaş politikalarıyla; yakmayla, yıkmayla çözme anlayışından başka bir şey değildir. Oysa Kürt sorunu, bu ülkede yaşayan bir ulusun cumhuriyet tarihi boyunca çözümsüz bırakılmış olan ulusal hak eşitliği sorunudur. Kürt sorununun çözümü için ‘İmralı’ ile görüşmelerin sürdürüldüğü; sorunun barışçıl-demokratik çözüm umudunun ortaya çıktığı dönemde bu sorundan kaynaklı hiçbir çatışma yaşanmaması, bugün bize yapılması gerekenin ne olduğunu da açıkça gösteriyor.
Sonuç olarak ülkeyi “terör” girdabından çıkarmak için yapılması gerekenler açıktır. Suriye ve Rojava’ya müdahale politikasından vazgeçilmeli ve bu süreçte ilişki kurulan ve ülkede örgütlenmesine göz yumulan radikal İslamcı çetelerin üzerine kararlılıkla gidilmelidir. İkincisi, Kürt sorununda savaşa ve şiddete dayalı “çözüm” politikası derhal terk edilmeli ve yeniden sorunun barışçıl-demokratik çözümüne yönelik bir süreç başlatılmalıdır.
Bugün yasaklara rağmen ülkenin dört bir tarafında Newroz alanlarında birleşen emek, barış ve demokrasi güçlerinin en büyük talebi ülkeyi bu terör girdabından kurtaracak yeni bir sürecin başlamasıdır. Ülkeyi felakete sürükleyen savaş politikalarına ve dikta rejimine karşı barış, demokrasi ve özgürlük isteyen bütün halk güçlerinin Newroz’u kutlu olsun.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30