Kültür ve/veya yapı: İslamcı radikalleşme ve mezhep savaşları
Fotoğraf: Envato
Bombalar patlamıyor, insan bombaları, yolu, köprüyü, meydanı patlatıyor. İnsan insanı patlatıyor.
NATO bombaları patlatıyor, Rusya patlatıyor, Türkiye patlatıyor. Türk’ü, Kürt’ü, Yankee’si, Rus’u patlatıyor. Gürcü’sü, Ermeni’si, Suudi’si patlatıyor. Selefi’si, Şii’si, Yahudi’si, Hıristiyan’ı Müslüman’ı patlatıyor.
Hepsi olmasa da bir kısmı patlatıyor.
Bombadan, bombalamadan iyilik, adalet veya güven çıkar mı?
En büyük uygarlık en etkili bombası olan mı?
Oturmuş insanlık, gazetecisi bilim kişisi analiz peşinde: Kim kimi daha çok patlatabiliyor, buna hangi bilim, teknoloji, ideoloji yol açıyor? Kökleri iktisadi mi kültürel mi? İktisadi ise hangi iktisadi sistem, eşitsizliklerin bunda yeri ve rolü nedir, kültürel ise dinin, mezheplerin yeri ve rolü nedir?
Ortak realite şu ki kapitalizm şiddeti en azından aşamıyor, hatta en büyük kapitalist ülkeler CIA, FBI, MI6, NATO gibi polis-istihbarat-askeri kuruluşların kurucusu ve karar vericisi konumunda bulunuyor.
Reel sosyalizm de şiddet sorununu aşamadı, Prag’da, Budapeşte’de, Afganistan’da, Kafkaslarda işgallere kalktı, insanların radikalleşmesini engelleyemedi.
Artık reel sosyalizm pek ortalıkta yok, bugün bu askerlerin de teröristlerin de yetişip büyüdüğü devletlerin hemen tamamı Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, Belçika… hepsi piyasacılığı anayasalarına yazmış kapitalist devletler.
Paris’i Brüksel’i patlatan çocuklar oralarda büyüdü, okullarında okudu. Demek ki mevcut eğitim öğretim sistemi NATO’cu insanlar yetiştirmeye, bir kısmının da radikalleşmesine, terörist olmasına set çekemiyor.
Kapitalist devletlerin kendisi bizzat işgal ediyor, savaş çıkartıyor; NATO, Batılı kapitalist devletlerin ortak askeri gücünü oluşturuyor.
Baumann, birincisi, ikincisi, dünya savaşlarını bizim uygarlığımız yarattı diyordu.
El Kaide ile, IŞİD ile birlikte bu terör örgütlerinin bu kadar elemanı nasıl bulduğu, çoluk çocuğun nasıl radikalleştiği soruluyor.
Aynaya bakınca derin NATO’yu görüyorlar mı, çok emin değilim, ama NATO bu kadar askeri nereden buluyor?
ABD’si, NATO’su Afganistan’ı, Irak’ı, Libya’yı, Suriye’yi nasıl bombardımana tutuyor?
Yarı başkan Erdoğan bas bas bağırıyor: Bugün bana, yarın sana. Arkada yatanı ifşa ediyor. Kapitalizm, yayılmacılık, şiddet, işgal üzerine kurulu, kolonilerin sömürüsüne dayanıyor. Bugünkü uygarlık, bilim ve sanayi kadar aynı zamanda işgal ve sömürüyü de içeriyor.
Olayın yapısal kısmı sadece bu makrolardan ibaret değil. İktisadi yapı aynı zamanda bir toplumdaki tabakalaşma, hiyerarşi, dolayısıyla adaletsizlik ve eşitsizliğin de ana nüvelerini içeriyor. Bu çocukların hiç tanımadıkları insanları patlatmalarını meşru kılmaz ama hemen hepsi Paris’in, Brüksel’in en marjındaki, banliyölerindeki gençleri oluşturuyor.
Okulda, metroda, havaalanında ters gözle bakılmış, ikinci, hatta üçüncü dördüncü durumda kendisini hissetmiş gençler; Afrika’da Ortadoğu’da atalarının “beyaz adam” tarafından ezildiğini, tecavüze uğradığını, öldürüldüğünü düşünüyor. Irak’ta, Libya’da, Suriye’de tüm taraflar için fazlası ile tecavüz, ölüm, yıkım zaten var.
Diğerine bakarak kimlik kurmak elbette sağlıklı bir yol değil ama Paris’te büyüyen bir gencin başkaca da bir dünyası yok, hep diğerinin bakışı altında, hep diğerine bakmak zorunda.
Avrupalının ötekisi İslam oldukça, Lewis’in, Goffman’ın suç kültürü için söylediği gibi, o da bunu benimsemeye başlıyor. “Ötekini” kendisi yapıyor. Atfedilen ve benimsenen kimliğin niteliği, savları, tarihsel deneyimi de Batılıyı “öteki” olarak görüyor zaten. İslama fobyanın karşıtı Hıristiyan Batı fobya oluyor.
Kaldı ki İslam da şirk, cihatçılık ve fetihçilik başta olmak üzere zaten kendinden olmayanı dışlamaya dünden hazır. B.Tibi’nin İslami fanatizmle ilgili yazıları 1980’lere gidiyor. Ön yargının, ayrımcılığın, şiddetin, yayılmacılığın Yahudilik, Hıristiyanlık, İslam’da yeterince ideolojik kaynakları var. Cariyelik de kölelik de meşru. Dinden çıkanı infaz veya linç ediyor. Şii’si Sünni’si yüzyıllardır birbirini yiyor.
Çukurova’da bir grup “İyi Kitap” diye dergi çıkartıyor. J.A. Abreu’dan bir sözü aktarmışlar: “Yoksulluk, yalnızca yiyecek ve barınak eksikliği değildir. ‘Hiç kimse olma’ duygusudur, kimlik eksikliğidir.”
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15