28 Mart 2016 00:56

Amerikan beklenticiliği…

Amerikan  beklenticiliği…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sarraf Amerika’da yakalanınca ya da anlaşmalı olarak Amerika’ya gidip sığınınca, spekülasyonlar, bini bir para, birbiri peşi sıra sökün etmeye başladı.

Önce, yakalandı mı, sığındı mı? Sonra: Gafil mi avlandı -bunu pek ileri süren yok artık- yoksa anlaşma halinde ve “ötecek” mi -bu sözcük kullanılıyor-? Konuşursa ne olur? Zamanın güçler ilişkisi çerçevesinde darbe nitelemesiyle kapatılan 17-25 Aralık Soruşturmaları tekrar açılır mı? Açılmasa bile Amerikan yargılaması nereye kadar uzanır, sonuçları ne olur? Yoksa Amerika Erdoğan’ı indirmek için bir operasyonun düğmesine mi bastı?

Spekülasyon çoktur, ama gerçek tektir: 1) Sarraf ABD’de tutuklanmıştır. 2) Türkiye’de “yüksek kademe”den kişilerle bağlantıları herkesin malumudur. 3) Ve gerek İran ambargosunu delerek gerekse yasal olmayan -kara para aklama içerikli- mali işlemlerle Amerikan çıkarlarına zarar verdiği tartışmasızdır. 4) Spekülasyon gereksizdir, sonrasını Amerikanın emperyalist çıkarları belirleyecek; Amerikan-Türk siyasal ilişkilerinin nasıl bir biçim alacağını da kapsayarak, Amerika’nın çıkarları ve Türkiye ve Ortadoğu’ya yaklaşımı, Sarraf davasının gelişmesini kararlaştıracaktır.

Ancak Türkiye ve özel olarak Erdoğan’a yönelik Amerikan eleştirileri, Erdoğan ve yandaşlarınınsa “üst akıl” ve ABD’nin de adını andıkları “emperyalist tuzaklar”a yönelik suçlamaları bilindiğinden spekülasyonların arkası kesilmemektedir.

Üstüne, The Atlantic, Obama’nın, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını hem “otoriter” hem de “fiyasko” olarak değerlendirdiğini yazmıştır. ABD’yi yöneten yüksek bürokratlardan olan eski Ankara Büyükelçileri M. Abramowitz ve E. Edelman, Washington Post’ta “demokrasi bundan böyle Erdoğan’la ilerleyemez” diye yazmış ve “Erdoğan ya reform yapmalı ya da istifa etmeli” çağrısında bulunmuşlardır. Daha ileri bir adımsa eski Pentagon bürokratı Ortadoğu uzmanı neocon Michaael Rubin’den gelmiştir: “Erdoğan kontrolden çıktı, Türkiye’de darbe olasılığı yüksek”! Ve eklemiştir: “ABD darbeyi lafta eleştirir ama yeni rejimle birlikte çalışır.” Herhalde Mısır’daki gibi!

Rubin’in yazdıklarının en önemli yanı ise, olası darbecilerin içeriden ve dışarıdan gelebilecek sesleri güzellikle susturabileceklerine ilişkindir: “Darbe liderlerinin Avrupalı ve Amerikalı gazeteciler, insan hakları örgütleri, sivil toplum örgütlerinin eleştirilerini gözaltındaki tüm gazetecileri, akademisyenleri derhal serbest bırakarak, el konulmuş gazete ve TV kanallarını gerçek sahiplerine iade ederek susturabilir.”

Her ne kadar -Aydınlık gibi- Erdoğan’la ittifaka yönelseler de ulusalcılar ve ulusalcılıktan etkilenenlerin böyle bir darbe bekledikleri ve şimdiden özellikle bu darbenin arkasında olacağını/olduğunu düşündükleri ABD’ye güzelleme yapmakta oldukları ortada. Liberaller de öyle. Sanal medyadaki yazışmalar, AKP ve rejiminin baskısından bunalan geniş çevrelerin de benzer bir eğilim gösterebileceklerinin işareti sayılabilir. Sarraf Olayı ile ilgili olarak, AKP ve yandaşları şimdiden “yabancı düşmanlığı”nı körükleyip milliyetçi dayanaklarını güçlendirmeye girişmişken, memleketin “diğer yarısı”nı kapsama belirtileri göstererek, karşıt eğilim, 17-25 Aralık’la üstü örtülenlerin Amerikan soruşturmasıyla açığa çıkarılmasını bekleme ve destekleme durumundadır. Bel bağlamadığını söyleyen bile, “fena mı olur?” tutumundadır. Gücün yetmiyor ve haksızlıklarla kötülükler de her gün daha ağırlaşıyorsa, “denize düşen yılana sarılır” misali, beklenticiliğin palazlanması şaşırtıcı olmuyor.

12 Mart’a gidilirken hava, Amerika’ya değil, ama 9 Mart’ın “sol darbeciler”ine bel bağlanması dolayısıyla benzerdi. Ancak beklenticilikten her defasında -başındaki değişsin değişmesin- gericiliğin yararlandığı ve darbeyi beklenticiler de içinde halkın yediğinin bir örneği de 12 Mart’tır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa