30 Mart 2016 00:56

Ne konuşulacaktı?

Ne konuşulacaktı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Obama ile Erdoğan görüşmesinin gerçekleşmeyeceği anlaşıldı. Amerika’nın gerekli görmediği, ama Türkiye Cumhurbaşkanının çok önemsediği bu görüşememenin konusu ne olacaktı? 

Dış görünüşü itibariyle bu görüşememenin konusu, eskiden görüşülen birkaç temel sorun olabilir. Çünkü ABD yetkilileri, neden görüşülmeyeceğini açıklarken, “Zaten Antalya’da görüşmüştü, bir de telefonla konuştular” gibi yeni bir konu olmadığını söylemiş oldular. Israrla üzerinde durulan konuların başında Suriye-PYD, Fethullah Gülen’in iadesi gibi dertler geliyordu ve bunların üzerine eklenebilecek yeni bir şey yoktu!

Yok muydu? 

Öyleyse neden bu kadar ısrarla görüşme talep edildi?

Bizzat Obama tarafından çözülebilecek, bizzat onunla konuşulacak önemli yeni konu başlığı ne olabilirdi?

Akla hemen güncel Reza Zarrab problemi geliyor ve heyecan yaratan tek mesele bu. 

Siyaset magazincileri ve Erdoğan’ın ABD tarafından sıkıştırılmasına çok umut bağlamış CHP çevrelerinin beklentisi buydu. Erdoğan’ın ABD’de tutuklanabileceğini söyleyenler, umanlar bile var. Bu kötü hayalcilerin beklentisinin gerçekleşebilmesi elbette hiç mümkün değil ve bu beklentinin kendisi bile çok gerici bir politikaya karşılık düşüyor. Bunu bekleyenlerin tası tarağı toplayıp Amerika’ya taşınması doğru olur! Kendi güçlerine, politikalarına güvenlerini tümüyle yitirmiş, doğru ve etkili bir muhalefet yürütebileceklerine inanmayan bu çevrelerin aynı zamanda, yaşanan bütün felaketlerin önde giden sorumluları olduklarını da görelim. 

Görüşmenin gerçekleşmemesinden duydukları sevinç de acizlikten başka bir şeye işaret etmiyor. 

Türkiye’nin elindeki bütün vakıfları, lobi teşkilatlarını seferber ederek yürüttüğü ısrarlı girişimlerine rağmen istediği sonucu elde edememesi küçümsenmeyecek bir işarettir. Gerek Ortadoğu çapında gerekse içeride ABD’nin denetim sınırlarını zorlayarak yürütülen şiddet, savaş ve faşistleşme politikalarının bugün ABD’nin ihtiyaçlarına tam cevap vermediği açıktır ve ABD bir kez daha bunun altını çizmiştir. Tuhaf görünen şudur ki, savaş, şiddet ve faşistleşme ABD’nin emperyalist politika ajandasının hiç de yabancısı olmadığı başlıklardır. Fakat bunların kendi denetiminde ve kendi hedefleri doğrultusunda işlemesini istemektedir. En hafif deyimiyle “hoşnutsuzluğun” temel sebebi, Erdoğan politikalarının “Tek başına, kendi hedefleri doğrultusunda” yürütülmesidir. Birilerinin umduğu gibi, ABD Türkiye’de demokrasi, barış ve insan hakları vs. istiyor değildir ve bunu akıldan geçirmek, buna yönelik umutlarla ABD’nin Erdoğan’ı devireceğini beklemek günümüz dünyasından hiçbir şey anlamamak demektir.

Görüşülemeyen mesele budur. ABD evet, Erdoğan iktidarının değişmesini istemektedir. Türkiye ise, yeni bir uzlaşma zemini aramakta ve ısrarla teke tek görüşme ile bunu çözebileceğini sanmaktadır. Bir ihtimal, ABD iktidarın değişmesini zorlayacak bir yol bulmuş ve bu Erdoğan tarafından hissedilmiş olabilir. Bir kez daha “baş başa” görüşerek kendisinin en elverişli yardımcı olabileceğine ikna etmeye çalışacaktı, olmadı!

Erdoğan ve ekibi, şimdi içeride dayandığı oy kitlesini kemikleştirmek için savaşa dayanan politikasını daha da sertleştirmeye yönelecektir. Çünkü tümüyle imkanlarını ve ilişkilerini kaybetmiş gibi görünmektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa