03 Nisan 2016 01:00

Değersizleştirme ideolojisi

Değersizleştirme ideolojisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tecavüz? Önemli değil. Cinsel istismar? O da önemsiz. Bir doğa harikasının, koca bir bölgenin yok edilmesi? Gayet önemsiz. Ya kitaplar? Onlar zaten eskiden beri çok tehlikeli, çok zararlı. Tiyatro? Çok gereksiz, çok önemsiz.
Peki insan yaşamı? Havaya uçurulanlar? Paramparça edilen insanlar? Gencecik insanların ölmesi? Sokaklarda çocukların gençlerin cesetlerinin görülmesi? Bunlar da önemsiz. Artık hepsine “önemsiz” damgası vuruluyor çünkü her şeyi ama her şeyi bir araca dönüştürmeye yarayan korkunç bir değersizleştirme furyası ile karşı karşıyayız.
Türkiye’de ve içinde bulunduğu bölgede artık kötülük çok daha olağan. Doğadan kültüre, ağaçlardan hayvanlara, çocuklardan kadınlara artık her şey tehlikede. Sanki büyük bir kuşatma var ve değerli olan, güzel olan, dünyayı yaşanabilir kılan ne varsa, gerçekten önemli ne varsa, hepsi değersizleştiriliyor. Çocuklar bile...
Bu korkunç süreci tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermek gerekiyor. En başta anlaşılması gereken, kötülüğün kendiliğinden üremediği. Kötülük kendiliğinden üreyen bir ot değil; bir çeşit endüstri ürünü. Tıpkı korku filmlerinde bir laboratuvarda üretilen ve oradan dünyaya yayılması sağlanan bir virüs gibi.
***
Bu değersizleştirme süreci şöyle işliyor. İktidar yemyeşil bir körfeze termik santral yapılmasına izin veriyor. Santral birilerinin parasına para katacak. Ama o çevreyi yaşanmaz kılacak. O zaman bunu önemsizleştirmek gerek. İktidar ve büyük medya “milli çıkar” masalı anlatmaya başlıyor. Santral önemli çünkü “milli çıkar” var. Körfeze olacaklar ise önemsiz. Santral termik değil, nükleer olsun. Yine aynı masal. Nükleer santral da “milli çıkar”; hem de en büyüğünden...
Değersizleştirme Türkiye’de çok kolay işliyor. Bir fotoğraf düşünün; yerde çıplak bir beden. Belli ki, işkence görmüş. Genç bir insan. Cesedini bile rahat bırakmamışlar. Görüntülerini internetten yaymışlar. Karşı çıkacak, itiraz edeceklere verilecek yanıt belli. “Birlik ve bütünlük” önemli, cesedin bütünlüğü önemli değil. Videoda bol bayrak bulunması, marşlar çalınması da bundan.
Uzatmaya gerek yok. Doğa, ekolojik denge, insan sağlığı, kamu yararı hepsi laf; çünkü “milli çıkar” var. Gencecik insanların darağacına gönderilmesinden işkence görmüş cesetlerin sergilenmesine dek hiçbir şeye karşı çıkılamaz çünkü birlik bütünlük, vatan-millet-bayrak var.
***
Değersizleştirme her şeyin nesneleştirilmesini, bir araç olarak gösterilmesini gerektiriyor. Yüce ve kutsal gösterilenler ne kadar dokunulmaz olursa, nesneleştirilme ve değersizleştirme o kadar daha kolay işliyor. Dogmalar ne kadar güçlü ise, aklın devre dışı bırakılması o kadar kolay. İşte bu nedenle, bugün değersizleştirme çok daha güçlü ve tehlikeli.
Gerçeklerin dile getirilmesi, ifade özgürlüğü, özgür medya artık değersiz. Çünkü vatan-millet-bayrak ötesinde artık devrede din ve ümmet var. Çatlak ses çıkaran kimse, o bir “şer” odağının parçası; o vatan-ümmet-din düşmanı. Eskiden yasama-yürütme-yargı bir değildi. Basın yaramazdı. Şimdi hepsi tek ses, tek yumruk. Devlet-ümmet artık bir. Hepsini yöneten bir kişi. O değerli, gerisinin değeri ona bağlı.
Bugün doğaya saldıranlar sırtlarını iktidara vermiş durumlar. Doğa olmadan insan var olamaz. İnsan ancak doğanın bir parçası olarak yaşayabilir. Ama bunun önemi yok. Doğanın değeri yok. Çünkü her şeyin ölçüsü bir inanç. Onca din adamı, onca fetva, koskoca Diyanet varken, ÇED raporu vs. tümüyle gereksiz.
Çocuklara tecavüz? Cinsel istismar? Sömürü? Hiçbiri önemli değil. Çocukların değeri yok çünkü onlar birer nesne. Kadınlar da öyle. Nesnelerin değeri ise fetvalardan gelir. Bugünün fetvacıları belli. Onlar “önemsiz” derse, önemsizdir. Unutmayın, devlet-ümmet artık bir. Hepsini yöneten bir kişi. Çocukların değerini ancak o bilir.
Ya çocukların ölüme özendirilmesi? Gencecik insanların ölüme gönderilmesi? Bunlar da önemsiz çünkü her şeyi ama her şeyi bir araca dönüştürmeye yarayan bir ideoloji ortalığı kasıp kavuruyor. Çocuklar birer nesne, birer araç. Gençler de öyle. Onlar kendilerine biçilen görevleri yerine getirmek için dünyaya gelmişler. Her an ölmeye hazır ve istekli olmalılar. Çünkü Diyanet böyle söylüyor.
Evet, nedir değerli olan? Her şeyi bir araç olarak gösteren, bu yolla her şeyi nesneleştiren ve değersiz kılan bir ideoloji mi? Yoksa hava, su, dereler, ağaçlar, yaylalar, doğa mı? Yoksa insan yaşamı mı? Her şeyin ama her şeyin değersiz kılındığı bir toplumda çocuklar ancak birer nesne ve kurban olabilirler. Bugün Türkiye’nin bir savaşa sürülmesi de değersizleştirme ideolojisinin parçasıdır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa