3 Nisan 2016

'Ya bizden yanasın ya teröristlerden'

“11 Eylül 2001’de her yerde tüm ekranlar iki kulenin yanışını gösteriyordu, tüm medya platformları aynı haberleri veriyordu. İki gün sonra George W.Bush ekranlara çıkıp tüm dünyayı uyardı: ‘Ya bizden yana olursunuz ya da teröristlerden’. İyi habercilik bir dereceye kadar yorum içerir ama ‘Ya bizdensin ya onlardan’ böyle bir şey değil. Demokrasilerde gazetecilerin rollerinden biri iktidarın duymak istemediklerini söylemektir, iktidarın kurallarına kolayca boyun eğmek değil”. Bu satırların yazarı James Rodgers o dönem BBC muhabiri, şu anda Londra’da City Üniversitesinde öğretim üyesi. Rodgers’a bunu hatırlatan ise Mısır’da 400 gün hapiste kalan el Cezire Muhabiri Peter Greste’nin ekim 2015’te Kurt Schork Ödülü alırken yaptığı konuşma olmuş. Greste “Sınırları zorladığınızda birilerini özelikle de iktidardan birilerini mutsuz edebileceğinizi bilirsiniz. Oysa ben sınırları zorlamamıştım, iktidarı kızdırabilecek hiçbir şey yapmamıştım, bu nedenle çok şaşırdım” diyor. Rodgers’a göre bu 11 Eylül’le başlayan, iktidarların artık gazetecileri tarafsız birer gözlemciler olarak görmemesinin bir sonucu.

Yukarıdaki yazı uluslararası alanda Brüksel saldırıları sonrası medyanın nasıl habercilik yaptığı tartışmalarının bir parçası. Bir süredir gazeteciler gazetecileri ve yeni dönem gazeteciliğini eleştiriyor, çatışma alanlarının giderek artması üzerine bu şartlarda doğru haberciliğin nasıl yapılacağı tartışılıyor. Saldırıların Irak’ta, Suriye’de, Pakistan’da ya da Türkiye’de değil Avrupa’nın tam göbeğinde gerçekleşmesi nedeniyle batılı gazeteciler kendilerini bir çatışmanın ortasında buldular. Devletler kendilerinden tam destek talep ediyor, yayılmak istenen korkunun etkisi manşetlerle bir kat daha artıyor. Batıyı hep ikiyüzlülükle suçlayanlar inanmayacak ama Beyrut’ta, Türkiye’de, Irak’ta patlayan bombalara aynı ilginin gösterilmemesi de eleştiriler arasında. Northeastern Üniversitesinden John Wihbey’egöre neyin haber değeri taşıdığı Amerika’daki ya da Avrupa’daki elitler tarafından belirleniyor. Oysa gazetecilerin görevi olayların arka planını da vererek okuyucuların görüşlerini ve ufuklarını genişletmek. Pek çok Amerikalı ve Avrupalı Suriye’de neler olup bittiğini, IŞİD’in hangi şartlarda bu kadar güçlendiğini, petrol hatlarını bilmiyor, batıdaki haber kaynaklarının çoğu ekonomik nedenlerle yurt dışı bürolarını kapattı ve yerel muhabirlere dayanarak yalnızca sıcak haberleri aktarıyor.

Peki bu şartlarda iyi habercilik nasıl yapılacak? James Rodgers “2005’te bir intihar bombacısına düzenlenen operasyonun verilmeme kararını BBC editörleri olarak kabul ettik” diyor, “Operasyonu vermemiz aranan kişinin kaçmasına neden olabilirdi” diye ekliyor. Bu durumda akla gelen yeni soru habercilikte yetkililerle pazarlığın sınırlarının ne olduğu?  ‘Adı açıklanmayan bir güvenlik yetkilisi’ni kaynak göstererek haber yapmak ne kadar doğru, hangi amaca hizmet ettiğinden nasıl emin olabiliriz? Patlayan bombalar ve tehditler haber nedeniyle orada bulunmak zorunda olan gazetecileri nasıl etkiliyor? Bunlar iyi ve tarafsız gazetecilik için cevabı aranan sorular. Nitekim Brüksel patlamalarının ardından gazetecilerin Twitter üzerinden yaptığı yorumlar gazetecilik etiği açısından çok doğru bir yolda olunmadığının kanıtı.

Türkiye’ye dönelim, arka arkaya patlayan bunca bombanın ardından ‘Nasıl doğru habercilik yaparız’ tartışması bizim için fazla mı lüks? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ya bizdensiniz ya teröristlerden” açıklamasından önce bile zaten pek çok haber merkezi biat ilan etmişti. İktidarın duymak istemediklerini söylemeye cesaret edebilecek kaç gazete ve televizyon var?  Olanlar da zaten sürekli tehdit altındalar, sürekli mahkeme önündeler. Bir yerde bomba patlar patlamaz ilk yapılan yayın yasağı getirmek oluyor. İktidara göre tutuklu gazeteciler zaten ‘terörist’, MİT TIR’ları haberini yapan Can Dündar ve Erdem Gül hem ‘Teröre yardım ediyor’ hem de ‘casus’. Bunlara hepimiz hemen her ortamda karşı çıkıyoruz, hukuksuzluğu dile getiriyor, bir arada dayanışma içinde mücadele vermeye çalışıyoruz.

Peki iyi gazetecilik için ne yapıyoruz? Habercilikten vazgeçenleri bir tarafa bırakalım, bir kısmı Türkiye’de gerçekleşen olayları Reuters’ı kaynak göstererek vermeyi iyi habercilik sanıyor. Haberden vazgeçmeyenler, bunun için hayatını riske atanlar, işinden olanlar, yargılananlar?.. Haber içeriklerinin iyi olması bizler için ikincil planda mı? Önce ‘devleti kurtaralım’ sonra gazeteciliği diye mi düşünüyoruz? Bu yıl 19.’su düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülü jürisindeydim. Gazetecilikten heyecan duyan, mesleği için, halkın haber alma hakkı için canını dişine takan çok genç, çok cesaretli gazetecilerin varlığı hepimiz için umut kaynağı. Onlar için, gazeteciliğin geleceği için bu konuyu küçük grup sohbetlerinden kurtarıp hep birlikte daha geniş bir platformda tartışmalıyız.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et