Halı
Fotoğraf: Envato
Bu coğrafya halıdan yana zengindir. Çeşit çeşit halılar her biri el emeği göz nuru nakışları, ince kalın ilmekleri ve olağanüstü renkleriyle oldum olası hayranlık uyandırmıştır bende. Oysa yerden duvara her yeri kapladığımız o halılar bir başka geleneğin ve deyişin de utancıdır bir yandan. Sorunları önümüze koyup, çözüm üretmek yerine yokmuş gibi davranmak, halının altına süpürüvermek ile İskender’in düğümü çözmek yerine bir kılıç darbesiyle kesivermek eylemleri arasında gider geliriz akılcı çözümler üretmek yerine.
İki gün önce gazetede bir haber vardı. Nobel Ödüllü ama insanlarımızın bir türlü barışamadığı yazarımız Orhan Pamuk’un ‘Kırmızı saçlı kadın’ kitabının bir bölümünde ensest ilişki ile ilgili ifadelerden rahatsız olan Elektrik Mühendisi Yavuz Konuk, yazar hakkında şikayetçi olup, kitabın toplatılmasını, bu bölümün çıkarılarak yeniden piyasaya sürülmesini istemiş. Düzce Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunup, kitabın 114’üncü sayfasındaki ensest ilişki ile ilgili sözlerin “Türk örf, adet ve ahlaki değerlerine aykırı olduğunu, yazarın çokça görülen ve çeşitleri olan bir olaymış gibi anlattığını” belirtmiş, üstüne de “Kitabın toplatılmasını, bu bölümünün çıkarılmasını, bundan sonra yeniden piyasaya sürülmesini, Türk halkından özür dilenmesini ve Türk halkına hakaret davası açılmasını” talep etmiş.
Bana halılarımızı hatırlatan da bu haber oldu ama bir süredir çocukların cinsel istismarı ile çalkalanan gündemimiz, istismarın ortaya çıkması ile birlikte yürüyen tartışmalar ve cinsel istismarın boyutları, gerçekleşmesine zemin hazırlayan koşullar ve önlenmesi için yapılması gerekenden çok istismar ile ilişkili kurumların lanetlenmesinden öteye gidemeyen yaklaşım da bu halının altına süpürme veya düğümü keserek çözdüğünü zannetme davranışını yeniden aklıma getirdi. Her çocuk istismarı olayında toplumda tavanlara fırlayan infial hali, bir türlü doğru önleyici mekanizmalar geliştiremememiz ile yakından ilişkili aslında. İnfial saman alevi gibi, yüklü gündemiyle bu topraklarda pek uzun soluklu olması mümkün değil. Sorun çözme davranışı ile de bağdaşan bir durum olamaz, çünkü akılcı bir düşünce sistematiğinden yoksun. Zaten kitle iletişim araçlarının en özenli olanlarında dahi kullanılan özensiz dil, sorunu HİÇ kavraYAmadığımızın kanıtı.
Cinsel istismar infiali sürerken hem de, bir gazete haberinde 16 yaşında bir çocuğun öğretmeni ile girdiği ilişkiden söz edilebiliyorsa, bir çocuğun öğretmeni ile cinsel ilişkisinden söz edilemeyeceği, bu olayın ancak çocuğun cinsel istismarı olarak tanımlanabileceği bilinmiyorsa, bir elektrik mühendisinin bu topraklarda mevcut ensest sorunundan haberdar olmamasına da şaşırmamak lazım belki. O zaman tüm yönleriyle bilmediğimiz bir sorunu nasıl çözeceğimize ilişkin yöntemler geliştirmek de kolay olmuyor. Hele ki böyle sorunları yok saymak, halının altına süpürmek bir devlet geleneği ise, daha da zor.
Öncelikle bilmeliyiz ki, çocukların cinsel istismarı öyle arka sokaklarda, karanlık bodrumlarda falan olmuyor. En güvendikleri ortamlarda, güvendikleri kişiler istismar ediyor çocukları. Koruma yükümlülüğü olanlar en hafif hali ile görmezden geliyor ya da görünür olmaması için halı altına süpürüyor. Üç maymunu oynamayan da hemen asıl suçlu ilan ediliyor. Orhan Pamuk hakaret etmiş kabul edilince, ensest diye bir sorun da kalmıyor ortada, öyle mi?
Dedim ya, halıdan bol bir şey yok bu coğrafyada. Her türlü suç bu halının altına süpürülürken, halının ucunu kaldıran da hapsi boyluyor. Ne Can Dündar ile Erdem Gül’ün gerçeği açığa çıkardıkları için tutuklanıp, topluma yeterince gözdağı verildiği düşünüldüğünden olsa gerek şimdilik lütfedilerek tutuksuz yargılanmaları, ne #BarışAkademisyenleri bu suça ortak olmamak üzere suçu ifşa edip de Esra Mungan, Meral Camcı, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy’un buna karşılık rehin alınmaları farklı o vatandaşımızın yaptığı suç duyurusundan. Kadim devlet geleneğinden gelen hassas vatandaşlar ile devletimiz her daim el ele.
Ama… Hakikatle yüzleşmeme konusunda kararlı bir toplum olarak siz halının altını doldursanız da, halıyı kaldıracak birileri her zaman var olacaktır. Cizre’nin bodrumunda bulduğum alt çene kemiği de bir çocuğa aitti, unutulmasın diye…
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26