'Hamaset kapısı' ideolojiye açıldı!
Fotoğraf: Envato
Gece tek başına mezarlıktan geçmek zorunda kalan kişi, “türkü söyleyerek” korkmadığını göstermek ister. Uluslararası planda, yalnızlaşan ülkelerin diplomatları, kendi ülkelerinin gücünü, imkanlarını abartırken, kendilerine yönelik tehditleri, düşmanlarını da görülmemiş biçimde büyük göstermeyi tercih ederler. Çünkü böylece hem kendilerini önemsettiklerini hem de yapamadıkları için mazeret gösterdiklerini düşünürler.
İç politikada bu yalnızlaşmanın karşılığında ülke sorunları karşısındaki siyasi bakımdan çözümsüzlükleri milliyetçilik, dincilik gibi istismar edildikçe “kazandıran” değerlere sarılırlar.
‘BİR MÜSLÜMAN CİHANA BEDELDİR’E GELMEYE AZ KALDI!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında; Sümerlerin, Hititlerin Türk oldukları, hatta bütün milletlerin aslında Türklerden türediği, dünyada iyi ne yapılmışsa Türklerin eseri, kötülüklerin de başka milletlerin işi olduğu öne sürülen bir cumhuriyet ideolojisi oluşturulmuştu. Ve o ideolojik normlar zamanla yumuşatılsa da günümüze kadar gelen Türk ırkçılığının, Türk milliyetçiliğinin feyzaldığı platform olmaya devam etti.
Şimdi AKP’nin bir ayağı milliyetçilikte, öteki ayağı İslam’da bir “muhafazakar toplum” inşasında bu toplumun ideolojisi için de bir yandan milli eğitim müfredatına müdahale, Kur’an kursları, “sibyan okulları”, Diyanetin toplumsal hayatının her alanına el atması öte yandan da Erdoğan-Davutoğlu liderliğindeki Türkiye’nin özgürlükler açısından en özgür ülke olması yanında, insanlığın en ileri kültürü, en ileri bilim ve teknolojisine sahip olduğu propagandası giderek yaygınlaştırılıp sistematize edilmektedir.
1930’ların ve sonraki yılların, “Bir Türk dünyaya bedeldir” sloganında bayraklaştırılan ideolojinin bir benzeri olarak, “Bir Müslüman cihana bedeldir” diyen bir ideolojik propaganda devletin ve hükümetin en üst makamlarından şişirilmektedir.
YENİ İDEOLOJİ OLUŞTURMA AMAÇLI BİR HAMASET!
Dünyada diplomasi alanında selam verecek ülke bulmaz hale gelen Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, bunu insanlığın hak ve adalet davası sürdürmelerine bağlamakta, “yedi düvele karşı savaştıklarını cihatçı şeriatçı siyasi odakların İslam adına söyledikleri bütün iddiaların sahibi olduklarını” öne sürerek adeta bir ‘İslam Armegedon’un son savaşçıları olarak tarih sahnesine çıktıklarını propaganda etmektedirler.
İşte birkaç örnek:
- Geçtiğimiz yıl, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla verdiği yemekte Cumhurbaşkanı Erdoğan, cezaevine atılmış onca gazeteciye ve binlerce gazetecinin mahkeme koridorunda sürüklenmiş olmasına karşın, “Teröre karşı alınan tedbirler üzerinden, terör örgütleri üzerinden Türkiye kötülenmek isteniyor. Ama iddia ile konuşuyorum. Ne Avrupa’sında ne de diğer ülkelerinde, Türkiye’deki basın kadar özgür bir medya yoktur” dedi.
- Geçtiğimiz hafta cuma günü; Diyarbakır’da konuşan Davutoğlu, kentin tarihi bölgesi Sur’u kastederek; ”Diyarbakır’a doğunun Paris’i diyorlar. Paris ne ki… Diyarbakır şehirken Paris bir köy bile değildi” dedi. Ama bugün Paris nerede, Diyarbakır nerede; bunu kıyaslamayı es geçti. Dört Ayaklı Minare’yi de karşılaştırmaya dahil eden Davutoğlu, “Şimdi dahi bir Dört Ayaklı Minare’yi düşünün bir de Eyfel Kulesi’ni. Biri ne kadar zarif ise diğeri o kadar hantal ve kaba. İnsanlar görmeye giderler saygı duyarım ama Eyfel Kulesi’nde ne bulduklarını bilemem” diye konuştu. Ama Eyfel Kulesi’nin birkaç kilometre ötesinde bütün dünya uygarlıklarının en önemli yapıtlarının sergilendiği Louvre Müzesi’nde, kaç İslam, kaç Türk eseri bulunduğunu karşılaştırmayı unuttu!
Cumhurbaşkanı ve Başbakanı izleyen bakanlar da sahne almaya başladı.
BAKANLAR DA SAHNEDE!
- Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye de dahil Doğu Akdeniz ülkelerindeki 900 yılın kuraklığına dikkat çeken Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’ya tepki göstererek, “NASA da kim? Bizim teknolojimiz onlardan ileri” diye buyurdu. Ama kullandıkları teknolojik aletlerin kaç tanesinin “Türk Malı”, “İslam icadı”, kaç tanesinin olmadığını söylemedi.
- Bu hamasetle yeni bir “ideoloji” oluşturma girişimine Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım önceki gün Ilgaz Dağı Tüneli’nden seslendi: “70 sente muhtaç olan Türkiye, bugün bir yılda 60 kilometre tünel bitiren ülke haline geldi. Türkiye’yi kıskanıyorlar, haklılar çünkü Türkiye, dünyanın en büyük havalimanını yapıyor. Türkiye, dünyanın en büyük köprüsünü yapıyor. Fatih’in torunları denizin altından trenleri de arabaları da geçiriyor” demekle de yetinmeyen Bakan; “Bir tünel yapmakla bunların ne ilgisi var?” denecek alana geçip devam ediyor: “Bu millet, Sakarya’da Dumlupınar’da, Sarıkamış’ta Balkanlar’da, Çanakkale’de yedi düveli dize getirmiş bir millettir” diyerek, tarihi de bugünü de birkaç cümlede çarpıtmayı başardı.
YALANA, DİNE, MİLLİYETÇİLİĞE DAHA ÇOK SARILACAKLAR
Bunlar sadece birkaç güne sığan açıklamalar olunca, ister istemez bu atıp tutmalar, birer mantıksızlık örnekleri ve sıradan hamaset olmayı aşmaktadır. Tersine girilen bu yolun Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin “tek lider tek parti” amacıyla da birleştirildiğinde, AKP’nin yeni bir ideoloji oluşturmak için “hamaset kapısını” sonuna kadar açtığının işareti olarak görülmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, AKP’nin ideologları, siyasi önderleri, artık yeni bir ideoloji oluşturmak için hazır olduklarını düşünüyorlar. Bunun anlamı ise bir yandan dini referanslı girişimlerle toplumsal yaşamın her yanında muhafazakar normları yaygınlaştırırken öte yandan da “tek lider tek parti” ve onun ebediyen sürmesinin (böyle inanılmasının) tarihsel ve geleceğe dair perspektiflerini sistemleştirmeye yöneleceklerdir. Bu da önümüzdeki dönemde AKP’nin, bir yandan toplumdaki kafa karışıklığını artırma amaçlı milliyetçilik ve din istismarcılığı öte yandan da kültür, teknoloji, ilerleme üzerine “yerli ve milli normlar”ı dayanak yapan hamasetin yol verdiği bir propagandaya yöneleceğini göstermektedir.
Ama dünya 1930’ların dünyası olmadığı gibi bu hamasetin şişirdiği propaganda balonu kolayca patlatılacak karakterdedir. Yeter ki ülkemizin demokrasi güçleri, aydın birikimi, Erdoğan-Davutoğlu’nun “Tek lider tek parti” yönetimini ve onların amaçlarını ortaya koyabilsin!
Yeter ki barış ve demokrasi güçleri üzerine düşeni yapmak için tüm enerjisiyle gidişata müdahale edebilsin!
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47