Toplumsal akıl tutulması: Şiddet in, barış out!
Fotoğraf: Envato
Yaşananlara bakınca nereden nereye geldik sorusu geliyor akla hemen. Şiddetin ve şiddet araçlarının yüceltilmesi sonucu ne ahlak, ne gelenek ve ne de görenek kaldı!
Artık hırsızlığı kimin yaptığına bağlı olarak kanıksadık. (Benim hırsızım iyidir!)
Artık katliamı kimin yaptığına bağlı olarak kanıksadık. (Benim katilim iyidir!)
Artık çocuklara yönelik tacizi kimin yaptığına bağlı olarak kanıksadık. (Benim tacizcim iyidir!)
Sorumluluğu olan bakanlar başta olmak üzere yetkililerin aklanmasını kanıksadık. (Benim bakanım iyidir!)
Katliam sanıklarının tahliye edildi fakat barış talep eden akademisyenlerin tutuklanması normal mi? Sanırım bunu da kanıksamamızı istiyorlar.
Hükümetteki partiye yakınlığı bilinen bir vakfın (Ensar) yurdunda kalan öğrencilerin yurtta kalan bir öğretmen tarafından cinsel tacize uğradığı haberi şok etkisi yaratırken art arda cinsel taciz ve tecavüz haberleri paylaşılmaya başlandı. (Basında çok sayıda örnek var.)
Nobel Ödüllü yazarımız Sayın Orhan Pamuk’un güncel bir eserinde ensest konusu işlendiği için suç duyurusunda bulunuluyor, bunun örf ve ahlaki değerlere aykırı olduğu savunuluyor ve kitabın toplatılması talep ediliyor. Oysa şu an azımsanmayacak sayıda ensest olayı düşüyor gündeme: Baba, abi ve amcanın dahil olduğu bir ensest olayı yaşanıyor; diğer bir vakada dedenin torununa yönelik cinsel istismarı söz konusu!
Her konuşmada “geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız…” diye başlayan nutuklar atılır. Bu nutukları atanlar yaşanılan rezaletler karşısında suçları ve suçluları örtbas etme ve koruma telaşındalar. Barış Bildirisini imzalayan akademisyenler hiç de hak etmedikleri sıfat ve saldırılarla karşılaşırken cinsel taciz ve tecavüz failleri neredeyse kahraman ilan edilmekte!
Daha önce de dikkat çekmiştim: Şiddet ortamı/çatışmalı süreçler ahlaki çöküntüyü derinleştirmektedir. Adalet kurumlarının ve yargı çalışanlarının itibarsızlaştırılması sonucunda cezasızlık ve ceza indiriminin neredeyse bir kural haline gelmesi toplumsal akıl tutulmasını beraberinde getirmekte ve ahlaksızlık yaygınlaşmaktadır.
Temel eğitimden başlayarak eğitim sistemini toplumsal mutabakatla yeniden oluşturmamız gerekmektedir öncelikle. Partili memur/yönetici anlayışına derhal son verilmelidir. Yargılama mekanizması temel insan hakları temelinde yeniden düzenlenmelidir. Milyarlarca liralık bütçesine ve onlarca çalışanına rağmen din ve ahlak eğitiminde başarısız olan ve ayrımcı zihniyete göre işleyen Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir.
Tüm bu sorunların çözümü için şiddetin ve şiddet araçlarının toplumsal yaşamdan çıkarılması, çatışmalı sürecin hemen sonlandırılması ve barış isteyenler yerine şiddeti yüceltenlerin cezalandırılacağı bir toplumsal düzenin tesis edilmesi gerekmektedir.
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı? 25 Ağustos 2016 00:32
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku 02 Haziran 2016 01:00
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00