Ölerek, öldürerek, teslim olarak kurtuluş mümkün mü?
Fotoğraf: Envato
Anne kucağına, çocukluğa dönme bir kaçış olduğu kadar bir çare arayışıdır da. Güvensizlik duygusu veya somut gerçeği, güvenli limanlar arayışını tetikliyor, velakin güvenli yere dönüş arayışı güvensizlik göstergesidir de. Aşiretlere, mezheplere, etnisitelere, memlekete dönüş bazen çözüm gibi gözükürse de çoğu zaman daralma ve sıkışmadır.
Gösterge bilim önce karşıtına bakmayı esas alıyor. Sonra öncülleri ardılları dikkatle analiz ediyor, kalıplar çıkarmaya çalışıyor.
Kurtuluş arayışı, kurtulmamız gereken bir dünyanın olduğunu gösteriyor. Kurtuluş mümkün değilse nasıl olacak? Kurtulamazlık, büyük bir psiko-yıkım olur. Hemen tüm devrimci, yenilikçi güçlere karşı “kurtulunacak bir şey yok” politikası uygulanmaktadır. Kurtuluş olmaması, seçenek kalmaması, mevcuda teslim olmayı zorluyor.
Ancak evrim, ilerleme, devrimler… hiçbir zaman sabit kalamama, hareket halinde olma hep bir kurtuluş umudu veriyor da insan böyle psişik yıkımdan hareketle kurtulabiliyor.
Kurtuluşun en yaygını nirvanaya erişmek, nefsi arzuyu terbiye etmek, sabit kalmayı becermek. Ancak bu çok negatif bir kurtuluş yolu, daha doğrusu kurtulamayışa farklı bir teslim olma biçimi, çileciliği tercihle yaşamdan kopma hali.
Aktif dinler de var. Dinlerin hemen tamamı kurtuluşçuluğa oynuyor. Bu dünya kötü dünya. Nefis kötü. Arzu kötü. Herkes günahkar. O halde kurtuluş yok ne tek başına ne de bu dünyada. O halde tanrıya, dine, mutlak kurtuluşa yönelmeli. Hem yapılacak da zor değil. Din için çalışacaksın. Dua, abdest, namaz, kurban… Daha aktif ve kutsalı ise gaza, cihat, din yolunda şehit olmak…
Sonuçta düşünmeyeceksin çok fazla, dine teslim olarak, din adına çok şey yaparak kurtulacaksın.
Sokaklarda anons ediliyor: Devlete teslim olunuz.
Kendinizi, çoluk çocuğunuzu Ensar’a teslim ediniz. Dine teslim olunuz. Tek başınıza da doğru dini bulamazsınız, hacıya hocaya tekkeye şeyhe dervişe teslim olunuz.
Aşirete teslim olunuz ve kurtulunuz.
Askerliğin ana kuralı, orduya komutana teslim olunuz, kurtuluş yok başkaca, teslim olunuz -Paradoksal bir durum ise düşmana teslim olanın cezası ölüm. Sorun teslim olmak mı, kime neye teslim olunacağı mı?
Almanya I.Dünya Savaşı’nda teslim oldu. II.Dünya Savaşı geldi. Ona da teslim oldu. Sonunda ABD’ye teslim oldu, kurtuluşa erdi.
Güce teslim olmak. Genel geçer ne varsa onunla çok çelişmemek, duruma uyarlanmak, töreye konvansiyonlara teslim olmak.
Boğulursan büyük denizde boğul. Kolonicilere teslim ol ki ölümden kurtul. Kurtuluş yok tek başına. Almanya ABD’nin sadık boyun eğicisi. Japonya da öyle. Kore’nin de bir yarısı. Teslim olan taraf kurtuldu, teslim olmayanın işi daha zor!
IŞİD Ortadoğu’yu, hepimizi kurtaracak.
Ölüm toptan bir kurtuluş.
Şehitlik toptan kurtuluş.
Ölümle bu dünyadan kurtulmuş oluyoruz, o kesin.
Ölerek kurtulunabilir mi?
Ya öldürerek kurtuluş nasıl olacak?
Kurtuluş yok tek başına. Ya hiçbirimiz ya hep beraber. Hem yanlış hem doğru. Diyalektik bir durum. Tezin karşı tezi ve sentezi ne? Tek başınalığın karşıtı ne? Çokluk mu yoksa kurtuluştan vazgeçmek mi? Eskiye teslim olmak tez ise sentez yeni duruma teslim olmak mı, teslim olmamak mı?
Diyalektiği de aşacak bir ütopya mümkün mü? Soncul sentez gerçekten soncul son mu olur?
Yalan yanlış olmayan, ideoloji olmayan bir dünya mümkün mü? Akıl ve bilim bunu sağlayabilir mi? Sağduyu din araya girmek zorunda mı?
Doğaya dönüş, yalandan yanlıştan toptan dönüş mü, yoksa nirvanacılık gibi bir tür negatif vazgeçiş mi?
Doğa ne? Oraya dönmek, en azından kültürlü medeni insan için mümkün mü?
İnsanlık nasıl kurtulacak? Hep önemli bir soru ve arayış olarak kalacak gibi. Farklı koşullarda farklı kurtuluşlar olacak gibi.
Kurtuluşçuluğun en yanılgılısı ise artık yaşlanmış, hatta hayatta olmayan anne kucağına dönüş arayışı olacaktır. Anne kucağı hep sabitmiş gibi algılanıyor. Bu dünyada sabit kalmak mümkün olmadığına göre bu dünyada olmayana teslim olmak gerekiyor; en azından bu dünyada bir kurtuluş yok fikri, bu kavrayışa eşlik ediyor.
Azerbaycan, şu kadar şehit verdik, karşı taraftan yüzlercesini öldürdük diyor. Aynısını Ermenistan da söylüyor. Şehitlerimiz var, karşı taraftan çok kişiyi etkisiz hale getirdik.
Teslim olsalardı ölmeyeceklerdi, kurtulacaklardı.
Hangisi daha iyi, içeriği etiği ne olacak?
Ölme, öldürme, teslim olma. Allah hepsine rahmet eylesin.
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15