09 Nisan 2016 00:52

Sosyal ormanlar katledilmesin

Sosyal ormanlar katledilmesin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kapitalizmin rant yağması doğayı katletmektedir. Doğanın katledilmesi yeni bir olgu değildir. Eskilerde de doğa katliamı yapılıyordu ve geçmişte Rosa Lüksemburg’un bu konuya değinmeleri çok manidardır. Ancak, günümüzde sistemin sıkışması iledir ki, doğa katliamı şiddetli olmaya başladı ve çok daha görünür hal aldı. 

Şehirlerin yayılması, nüfusun artması vb. gibi değişmeler yanında özellikle de kâr haddinin gerilemesi doğa katliamını hızlandırmıştır. Kriz konuları konuşulurken maalesef doğa katliamı ya da küresel ısınma gibi yaşamsal ve geri dönüşü olmayan ya da çok uzun zaman alan alanlar atlanmakta, çözümü çok daha kolay olan geçici konulara dikkat verilmektedir. Bunun nedeni açıktır, krizde doğayı sömüren sermaye kendi sıkışmış kuyruğunun derdine düştüğünden tüm toplumu kendi sorununda yoğunlaştırır. 

Bugünkü yazıda sosyal ormanlar adı altında eğitim ve sanat kurumlarını tartışacağım. Yaşam alanlarının ve kalabalık kentlerin ciğeri olarak tanımlanan ormanlara analojik olarak üniversiteler de toplumsal yaşamın ve tüm insanlığın nefes alma merkezleridir. Bilim ve teknik alanda eğitim kurumları, sanatsal alanlarda ise sanat kurumları toplumların ileri hamlelerinde ana motorlardır. 

Özellikle günümüzün küreselleşme ortamında ve olağanüstü boyutlarda yaşanan uluslararası rekabette geri planda kalmamanın tek yolu bilim ve teknoloji alanında ilerlemek, küresel düzeyde tanınabilmek için de sanat alanında gelişmektir. Sanat toplumsal gelişmişlik düzeyinin yansıması olduğu kadar, toplumların ileri hamlelerinin taşıyıcılarıdır da. Sanat, zihinsel işlevi ile, bilim alanındaki matematik ve felsefenin görsel ve anlatımsal alanlara yansımasıdır. O nedenledir ki, bazı istisnalar dışında, çeşitli alanlardaki sanatsal gelişmelerle ülkelerin ileri düzeyde bulunmaları arasında çok yakın bir ilişki bulunur.

Gerek bilimsel gerekse sanatsal faaliyetler sipariş üzerine üretilemeyip, kendi akışı içinde özgürlük ortamında gelişirler. Özgürlük ortamı bilimsel ve sanatsal faaliyetlerin özgün alanlarda yenilikler ufkuna açılmasını sağlar. Toplumun düşünce ve karar alanlarına sunulan yeni perspektifler sosyal ve maddi alanda toplumsal gelişmenin motoruna ivme sağlar. Bilime ve sanata müdahale söz konusu alanların toplumsal yarar lehine serbest gelişmesini önleyip, bu güçlü elemanları siyasi veya sermaye çıkar çevrelerinin hizmetine sokarak, toplum aleyhine çok ciddi ekonomik maliyetler oluşumuna yol açar. 

Kapitalist sistemde kamusal ya da özel güç odaklarının bilime ve sanata müdahalesi sistemin gelişmişlik aşaması ve güçler arası rekabet koşullarına bağlı olarak şekillenir. Toplumun genel düzeyinin yükseltilmesi sermaye kesimine avantaj sağladığı dönemlerde bilime ve sanata önem verilmiştir. Geçmişteki büyük icat ve buluşlar ile kapitalizmin gelişmesi arasındaki yakın ilişki bunun göstergesidir. Aynı şekilde özellikle Avrupa’da olmak üzere çoğu ileri kapitalist ekonomilerde görülen görkemli sanat eserleri de yine sermayenin ve sömürünün eseridir. Ancak, kapitalizmin sıkışması ve sermayeler arası rekabetin kızışması bilimin ve sanatın alanları ve gelişme hızları kamu ve özel güç odaklarınca denetlenmeye başlamış bulunmaktadır. 

Türkiye’deki durum, gerek bilim ve sanat alanlarındaki gelişmişlik düzeyi gerekse söz konusu alanlara uygulanan politikalar itibariyle iç açıcı görülmemektedir. Oysa toplumuna yararlı hizmet sunmayı amaçlayan siyasi erkin görevi, toplumsal farklılığı koruyup yaşatmak olduğu kadar, özellikle de sosyal ormanlar olarak nitelenebilen bilim ve sanat alanını her türlü baskıdan azade kılarak, mutlak özgürlük içinde gelişmelerini sağlamaktır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa