Halimiz ahvalimiz meselesi (10)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Şu bizim “siyaset erkanı”nın tıpkı ortada fol, folluk yumurta yokken durduk yere pişmiş aşa su katmayı veya bir çuval inciri tümüyle affedersiniz bilmem ne yapmayı bu denli “usta”lıkla nasıl becerebildiklerini kendi payıma gerçekten de anlamak istiyorum ama nafile!
Aslında gerek içerde, gerekse yurt dışında kendilerine has “stil”de kimisi dörtnal, kimileri rahvan at koşturan bu usta “jokey”lerimizin yanardöner tavırlarını anlamakta zorluk çekişimin nedeni, Tanrı vergisi gariban “fıtrat”ımca çok doğalken, öte yandan her biri çok şükür birer “zeka küpü”, her biri elhamdülillah başlı başına birer “akil fıçı”sından farksız bu bizim politika kurmaylarının, milletin yüce meclisinde veya televizyon ekranlarından özellikle halkımızın “ali menfaatlerini koruyup kollama” noktasında birbirleriyle kıran kırana “edebi” bir dille, son derece “ahlak”i bir üslupla yarışırken, birinin mesela “soba tahtası” derken, diğerlerinin bunu nedense “hamam tası” diye algılayıp, dolayısıyla kendi aralarında inatla sürdürdükleri bu “sağırlar diyaloğu”nun faturası, eninde sonunda dönüp dolaşıp nihayetinde millete tuzluya mal oluyorsa, ehh o zaman bu işte bir terslik yok mu?
Mesela kanla, irfanla kurup yurdun her tarafını fırdolayı demir ağlarla ördüğümüz cumhuriyetle birlikte gelip geçen iktidarların ardından, şu anda devletin dümeninde, kaptan köşkünde oturan devletlularımızın, on dört yıldan beri fasılasız sürüp gelen siyaset anlayışını kendilerince fevkaladenin fevkinde olumlu bulup, bunu da sandıklara attıkları oylarla destekleyen halkımızın neredeyse yarısı, bizatihi başımızın tacı cumhurumuzun “reis”inin ifadesiyle “milli irade”yi yansıtırken, geride kalanlar neden “gayrı milli” sıfatıyla yaftalanıp bir bakıma dışlanıp “öteki”ler koğuşuna doğru kışkışlanıp duruyorlar acaba?
Şu anda yürürlükte olan ama Allah’ın izniyle kısmetse önümüzdeki çıkmaz ayın son çarşambasında belki de tümüyle “tedavül”den kaldırılıp, bunun yerine, henüz içeriğinin neyin nesi, kimin fesi olacağı meçhul “yeni anayasa”mızın gölgesinde bundan kellim; sadece “vatandaş” kimliğimizle acaba hangi “kıyı”da, hangi “yaka”da yerimizi alacağız, bu dahi şimdilik keza meçhul!
Kirvem, seni bilemem ama bana kalırsa memleketimizin içinde bulunduğu ahval ve şeraitin gidişatı hayli nahoş, bunun en belirgin aynası da payitahtımızın “taht”ında oturan zatı devletlerinin hani deyim yerindeyse kendi makamının “özgül ağırlığı”nı bir tarafa bırakıp, bunun yerine hemen her şeye “müdahil” olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bu uğurda sarf ettiği “efor”un giderek artması...
Nitekim hemen her Allah’ın günü dur durak demeden şu ya da bu vesillerle buyurup verdiği “ferman”ların tez elden “kanun hükmündeki kararnameler”e dönüşmesi için, etrafında dolanıp duran, “kraldan çok kralcıların” giderek boy hizasına göre kuyruğa girdikleri diyarlarda; genellikle krallar, muktedirler “hüsran”a uğrarken, aynı zamanda da ülkelerinin de amiyane deyimiyle “ayvayı yediğine dair” tarih sayfalarında hayli zengin “dipnot”lar gani!
Atalarımızın kim bilir hangi deneyimler sonucunda dillendirdiği “Arife tarif gerekmez!” hükmüne rağmen, son zamanlarda deyim yerindeyse bir nevi “tarif hastalığı”na düçar olan “yetkili zevat”, ikide bir kafalarına estikçe illa da bir şeylerin tarifini yapmaktan yola çıkıp gündem belirlemekle meşguller; üstelik nerdeyse otuz yıldan berİ ülkemizde süregelen, özellikle güney ve doğu illerimizin bir kesiminde “dahili bir savaş”ın nedenlerini “terör”e bağlayıp, bu arada Kürt meselesini “teğet” geçmeyi olmazsa olmaz prensip edinenler, şimdilerde terörün yeniden tarif edilecek versiyonundan yola çıkıp, böylece memlekette nizam, intizam, disiplini sil baştan dizayn etmeyi planlıyorlar maşallah!
Terör ve onların sözde uzantılarının tarifiyle yetinmeyip, buna ilaveten tam da şu günlerde kimlerin “milli ve yerli vatandaş”, kimlerin de zaten “gayrimakbul vatandaş”ken, bir punduna getirilip, kılıfına uydurulup, böylece vatandaşlığına son verilip, dolayısıyla “kanun devleti”nde kantarın topuzunun kimden yana tartacağını da çok yakında ülkemizin sinemalarında kırk kısım tekmili birden izleyip, “halimizi ahvalimizi” inşallah birlikte ibretle bir kez daha seyredeceğiz Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30