11 Nisan 2016 00:53

1 Mayıs’ta alanlar dolmalı!..

1 Mayıs’ta alanlar dolmalı!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye işçi sınıfı, sermaye ve hükümetin içeride ve dışarıda savaş politikalarının oluşturduğu gerilimli ortamda “Dünya İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” 1 Mayıs’ı kutlayacak.

Aralarında başkanlar, başbakanlar olmak üzere bütün ülkelerin kapitalistlerinin durumunu Panama Belgeleri özetliyor. Ancak tablonun bir yanı da sömürü, savaş ve ölüm. Suriye, Irak biliniyor. Türkiye öyle: IŞİD’çi katliam çeteleri peş peşe bomba patlatıyor. Kürt sorununda yeniden çatışmalı sürece dönülmesi, beraberinde tanklı-toplu, bombalı katliamları getirerek ve tamamen günahsız insanlarımızı da kapsayarak, karşılıklı ölümlerle ülkeyi adeta bir kan gölüne çevirdi. Egemenler toplumsal yaşamın bütün alanlarında dizginsiz bir terör uyguluyorlar. Kürt illerinde insanlıkla bağlantısı kalmamış türden bir savaş yürütülüyor. Ülkenin batısındaysa aydınlar sadece “barış olsun” dedikleri için tutuklanıyor, akademisyenler kürsülerinden uzaklaştırılıyor, gazetelere el konulup gazeteciler hapse atılıyor. “Terör yeniden tanımlanarak” en küçük eleştiride bulunan her tür muhalefet ve hak arayışı terörizmle yaftalanıp ezilmek isteniyor.

1 Mayıs Marşı’ndaki gibi: “Günlerin bugün getirdiği baskı, zulüm ve kandır”!

Öte yandan savaşın ve ucu görünmekte olan kapitalist krizin yükleri emekçilerin sırtına yıkılmaya çalışılmaktadır: Zorunlu tüketim maddelerine peş peşe zam yapılıyor. İşçilerin ek zam talepleriyse artık TOMA’larla bastırılıyor. İşçi ve emekçilerin son kazanılmış haklarından olan güvenceli çalışma çoktan hedefe konmuştur: “Kıdem tazminatı” fona devredilmek, 657 sayılı yasa kaldırılmak ve “kiralık işçilik” dayatılmak istenmektedir.

Yanıt vermek zorunlu görünmektedir.

Bu yanıt, en başta fabrika ve atölyeleri 15 milyonluk bir kitle olarak dolduran, sermaye ve hükümetin saldırılarının odağında olan işçilerden gelmek durumundadır. Ve kamu emekçilerinden.. Ve ezici çoğunluğu sömürülen yığınlardan oluşan halktan. 15 milyon, üç kişilik bir aile itibarıyla 45 milyondur. Kamu emekçileri, “beyaz yakalı”, “enformal” tanımlarıyla sayıları giderek artan “kafa emeği”yle çalışanlar ve kent ve kırın yoksullarıyla sayı en az 70 milyona ulaşır ki, eğer örgütlenir ve bir program etrafında birleşirse, üstesinden gelinmez sağlam bir güçtür, bu.

Ve asıl sorun budur: Çeşitli milliyetlerden sömürülen yığınların birleşip mücadeleci bir güç olarak örgütlenmesi! Sömürüye son vermek üzere ekonomik, sosyal ve demokratik haklarını talep eden bir güç olarak örgütlenerek mücadeleye atılması. 1 Mayıs, en başta bunun vesilesidir: “Birlik, mücadele ve dayanışma”!

Öyleyse, işçi sınıfı ve halkın bölünmemesi ama birleşmesine hizmet edecek ve mücadelesinin koşullarını geliştirecek tutumlar gerektir. 1 Mayıs’a bu tutumla gidilmelidir. Sermaye ve hükümetin saldırılarına karşı koyacak ve bu saldırıların asıl hedefi durumundaki işçi ve emekçilerin birleşmesi ve mücadelesini kolaylaştıracak el ele veriş, kol kola girişler değerli ve gereklidir.

Emek yığınlarını bölecek her tutum reddedilip, inançları ve hangi ideolojinin etkisi altında olduklarına bakılmaksızın işçi ve emekçilerin birliği gözetilmelidir. Bilinmelidir ki, işçi ve emekçilerin farklı burjuva saiklerle bölünmek yerine birleşmeleri, işçi sınıfının ideolojisiyle donanmalarının ilk ve zorunlu adımıdır.

CHP İstanbul İl Başkanı C. Canpolat’ın İstanbul 1 Mayıs’ına yönelik çağrısı, bu bakımdan önemlidir. Tabii ki, “Taksim takıntısı” işçi ve emekçilerin birleşmeleri ve taleplerini haykırmak üzere alanları doldurmalarının engeli olmamalıdır. Başta sendikaları ve sair örgütleri olmak üzere işçi sınıfının güçleriyle, tüm devrimci, sosyalist, ilerici ve demokrat güçler 1 Mayıs’ta sermaye ve faşizme karşı güçlerini birleştirmeli ve 1 Mayıs gericiliğin saldırılarının püskürtülmesinin bir dayanağı olarak değerlendirilmelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa