13 Nisan 2016

Cenevre 3: Öznel çıkar çözüm getirir mi?

Cenevre görüşmelerine geçtiğimiz günlerde ara verildi. BM Suriye Özel Temsilcisi Stefan de Mistura görüşmelerin 13 Nisan günü yeniden başlayacağını açıkladı. De Mistura bu arada bölge devletleri, Rusya ve ABD ile görüştü.

İlki 2012’de yapılan toplantının ikincisi 2014’te yapılmıştı. İlkinde devletler bir araya gelmiş, Kofi Annan’ın sunduğu barış planını görüşmüş, ancak uzlaşamamıştı

İlk Cenevre toplantısından sonra yaşanan en dikkat çekici gelişme, bölgeye el Kaide yanlısı örgütler ile IŞİD’in girmesidir. Suriye Kürtlerinin hareketlenmesi, Halk Meclisleri aracılığı ile kentlerin ve köylerin yönetimini üstlenmesi de bu döneme rastlar. Bu gelişmeleri birbirinden bağımsız değerlendirmemek gerekir.

Kuzey Afrika’daki 4 bine yakın el Nusra üyesinin Ceylanpınar ve Kilis üzerinden Rojava ve Suriye’ye taşınması; IŞİD’in Irak’ın yanı sıra Suriye’ye de geçerek kaosu büyütmesi, korkunç katliamlara imza atması; onlarca yeni örgütün oluşup her örgütün bir yerlere vekaleten sahaya inmesi vs; tüm bunlar Cenevre 2 toplantısına gidinceye kadar arada yaşanan dikkat çekici diğer başlıkların bazıları...

Cenevre 2’ye kaos ve şiddeti büyüten bu gelişmelerin ışığında gidildi. Bu kez ilgili devletlerin yanı sıra muhalif örgütler ile Suriye rejiminin temsilcileri bir araya geldi. Son ana kadar yürütülen tüm girişimlere rağmen, PYD bu toplantılara çağrılmadı. ENKS içindeki Kürt grupları, Suriye Muhalifleri Devrimci Güçler Koalisyonunun (SMDK) bir parçası olarak bu görüşmelere katıldı.

Cenevre 2 de beklendiği gibi çözüm üretemeden dağıldı.

Peki, Cenevre 3 olarak lanse edilen yeni toplantılar dizisinde ne yaşanıyor?

Öncelikle Cenevrelere numara verilmekten vazgeçildi. Eğer öyle olmasaydı şimdi Cenevre 15’i konuşuyor olabilirdik. Bir diğeri ise masada olması mutlaka istenen ve buna rağmen masada olamayan bir Kürt gerçekliğinin devamı söz konusu. Toplantının asıl tarafları olan Rusya ve ABD, PYD ile TEVDEM’in masada olmasından yanalar, ancak bunu gerçekleştirmekte ketum davranıyorlar. Bir başka gelişme de el Nusra ve IŞİD gibi örgütlerin ortak düşman ilan edilmesine dönük sağlanan uzlaşmadır.

Gelinen noktada masada olanların kısmi bir uzlaşma sağladığını biliyoruz. Stefan de Mistura’nın sunduğu plan üzerinde görüşmeyi taraflar kabul etmiş görünüyor. Ancak ilginçtir, de Mistura’nın Kürtleri ve diğer azınlıkları görmeyen, Suriye’yi yeniden bir Arap devleti olarak tescil eden planı esasen bir sorun çözme değil, bir iktidar paylaşma planıdır. De Mistura, kalıcı siyasal çözümden öte çatışmaların durmasına endekslenmiş, Suriye’nin yeniden inşasını sağlayacak, göç edenleri geri döndürecek bir çalışma yürütüyor. Oysa biliyoruz ki masadaki güçler bu plan üzerinde kendi aralarında anlaşıp bir müddet savaşa ara verseler bile nihayetinde sorunun kalıcı çözümüne hizmet etmeyecek, halkların özgür ve demokratik geleceğini kuramayacak öznel çıkarların öne çıktığı, iktidar paylaşımının hedeflendiği bir realite üzerinden yürüyorlar.

Sorunun çözümü için Suriyeli devrimci gruplar ile Kürtlerin, diğer azınlıkların, farklı inanç gruplarının özgür bir biçimde, kendi planlarıyla masada olması kaçınılmazdır. Elbet sahada olmayıp bölge devletlerinin vekaletini IŞİD ve el Nusra’dan alanların da çözüm yerine kaos ürettiğini ve engellenmesi gerektiğini görmek gerekir.

Bunlar kolay mı? Pek kolay değil. Çünkü her şeyden önce çözüm yerine kaos üreten çeteci gruplara vekalet verenlerin vekaletlerini iptal etmeleri gerekir. Daha da ötesi, bölge devletlerine vekalet ediyor diye kimyasal silah kullanımı bile görmezden gelinen çetelerle sorunun kalıcı çözümünün mümkün olmadığını da anlamak gerekir.

Evrensel'i Takip Et