Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
Reklamları Kapat

Kapitalizm karşılaştığı açmazları emek gücünü daha fazla sömürerek aşmaya çalışırken, işçi sınıfı da her 1 Mayıs’ı bir öncekinden daha kritik koşullarda karşılıyor. Ekonomik sömürüyü derinleştiren mekanizmaların siyasi niteliği ise “Piyasanın tüm çıkarları kapsadığı” (ortaklaştırdığı) yanılsaması ile perdeleniyor.

Böylece kapitalist sistem sanki “siyasetler üstüymüş” gibi algılanırken, sistemin ideolojik niteliğini gizleyebilmek de mümkün hale geliyor. ‘İdeolojik’ kavramının sadece piyasa dışı yaklaşımlarla özdeşleştirilip, olumsuzlaştırılmasıyla da egemen ideolojinin iktidarı sağlamlaşıyor.

Yapay biçimde birbirinden ayrılan ekonomik ve siyasal alan; sınıf mücadelesinin demokratik, demokrasi mücadelesinin ise sınıfsal niteliğinin gizlenebilmesine yol açıyor. Böylece emek ve demokrasi güçleri bölünürken, toplumsal muhalefetin egemen sınıf iktidarını tehdit etmeyecek seviyede gerçekleşmesi sağlanıyor. Faaliyet alanı burjuvazinin sınıf çıkarları ve “hoşgörü” düzeyi ile sınırlandırılmış bir muhalefet ise, zaman içinde, burjuva demokrasisi kapsamındaki siyasal hakların bile ortadan kaldırılmasına engel olamıyor.

Nitekim başta Türkiye işçi sınıfı olmak üzere geniş halk kesimleri bu 1 Mayıs’a demokratik hakların topyekün tehdit altında olduğu bir ortamda hazırlanıyor.

Meclisteki kiralık işçilik yasası başta iş güvencesi ve sendikal haklar olmak üzere bir dizi kazanımın artık kağıt üstünde bile muhafaza edilemeyeceği anlamına gelmekte. Bununla beraber ifade özgürlüğünden doğrudan yaşam hakkına, akademik özgürlüklerden barış hakkına kadar demokratik alan her gün daha fazla daralıyor.

İktidarın benimsemediği tüm yaşam biçimleri topyekün “ahlaksız” ilan edilirken, basın özgürlüğünün boyutları ise ulusal sınırları aşmış durumda(!) Artık uluslararası haber ajansları da sansürleniyor. Tıpkı sonucu beğenilmeyen seçimler gibi içeriği beğenilmeyen uluslararası raporlar da “yok” sayılıyor. Hak arayanlar “makul şüpheli” düzeyinden doğrudan “terörist” aşamasına nicedir geçmişti zaten. Geldiğimiz noktada ise baş eğmeyenlerin baş vereceğinin ilan edildiği bir dönem yaşanıyor. 

Karma eğitim eleştirilip gençlerin ortak yaşamı hedef gösterilirken, tecavüz konusunda sergilenen “serinkanlı” tutum ahlaki deformasyonun boyutları kadar ahlak anlayışının niteliği bakımından da ibret verici.

Türkiye işçi sınıfı 1 Mayıs’a işte böyle bir ortamda hazırlanıyor. Ekonomik ve siyasal hakların tümüyle tehdit altında olduğu böyle bir ortam sınıf mücadelesine duyulan ihtiyacın da, 1 Mayıs’ın sınıfsal niteliğine uygun kutlanması gerektiğinin de altını çiziyor. Böyle bir ortamda işçilerin sınıf talepleri etrafında birleşebilmeleri, bu talepleri görünür- duyulur kılıp yaygınlaştırabilmeleri açısından ise mücadeleci sendikalara büyük sorumluluk düşüyor.

Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs alanı olduğu konusunda bir tartışma yok. Hatta verilen yargı kararları doğrultusunda burjuvazinin hukuku bile bunu tescil etmiş durumda. Ancak böylesi bir kazanımı, 1 Mayıs’ın sınıfsal niteliğinin aşındırılmasına alet etmemek gerekiyor.

Evrensel'i Takip Et