Ters orantı
Fotoğraf: Envato
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muinieks, İstanbul, Diyarbakır ve Ankara’ya gerçekleştirdiği 9 günlük ziyaretin sonunda şu ifadeleri kullanmış: “Son aylarda Türkiye’nin yürüttüğü terörle mücadele kapsamında, insan haklarına saygı ürkütücü bir hızla kötüleşmiş durumda.” Bu ifadede özellikle insan haklarına saygının kötüleşmesine vurgu dikkate değer. Gerçekleri kamuoyundan itinayla gizleyen, çarpıtan ve soru soranın ayıplandığı bu topluma tümünün iplerini ellerinde tuttukları kurgulanmış haberlerle doğrudan yalan enjekte eden bir siyasi iradenin üzerimizde tepinebildiği bu dönemin en çarpıcı özelliği saygı başta olmak üzere tüm değerlerimizi yitirmiş olmamız aslında.
Yüzlerce insanın katledildiği bombalamaların göz göre göre yapıldığını öğrenen bir toplumun, Nils Muinieks ‘in; “Sur’da Tahir Elçi’nin cinayet mahallinde bulunduğum sırada, bu bölgelerin kiminin uğradığı şok edici yıkımın boyutuna göz atmış oldum. Hükümet, Sur’daki operasyonlar sırasında 50 teröristin öldürüldüğüne ilişkin beni bilgilendirdi, ancak en az 20 bin insan yerlerinden edilmiş, sayısız bina kullanılamaz hale getirilmiş ve pek çok sivil şüpheye yer bırakmayan bir şekilde teröristler ve ikincil zararlardan dolayı mağdur olmuştu.”, açıklamasından da anlaşılacağı üzere yüz binlerce insanın evleri başlarına yıkılarak yerinden edildiği ve yüzlerce sivil ölümün gerçekleştiği bir ülkede sorumluları siyaset tarihinin karanlık sayfalarına gömmesi beklenirken alkış tutabilmesi, bombalamanın yasını tutanları ıslıklayabilmesi de insanlık tarihi boyunca nazlı nazlı büyüttüğümüz o değerlerimizin cenaze namazını çoktan kıldığımız için. Onun için değil mi, bir katliamın adım adım gelişini kollarını kavuşturup ellerini ovuşturarak izleyenler yerine bu gerçeği bize iletenleri yargılamaları!
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” dediğimiz için, o değerlere sahip çıkıp savunduğumuz için aramızdan dört güzelim insanı rehin alanların ve işbirlikçilerinin ne durumda olduğuna baktığımızda değerler yitiminin ne denli ürkütücü boyutlara taşındığını görebiliriz. Önemli bir örnek olduğu için bir dekanla başlayalım. Gaziantep Üniversitesi İslâhiye İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof. Dr. Hakan Altıntaş’ın 58 çalışmasının 45’inde intihal yaptığı iddia ediliyor. Bu iddia Öğretim Görevlisi Yusuf Yıldız tarafından kaleme alınan ve Çıra yayınlarından geçtiğimiz ay çıkan ‘Yüzyılın İntihali’ kitabında ortaya atılmış. Kitabı henüz alıp okumadığım için gazete haberine dayanarak bu bilgiyi paylaşıyorum ama günümüzde intihal ile ilgili araştırma yapmak çok kolay, hatta bunun için özellikle üretilmiş tarama programları var, dolayısıyla böyle bir iddia ortaya atılıp, kitap haline getirildiğine göre somut kanıtlara dayanıyor olsa gerek. Doktora tezinde bile intihal yaptığı iddia edilen Altıntaş, meğer biz barış isteyen akademisyenlerin herhangi bir bilimsel eserine rastlayamadığını söyleyip, savcıları da göreve çağırmış. Eğer intihal iddiaları doğruysa yayın yapma konusunda sıkıntısı olmalı, o zaman da bizim yayınları aramak için doğru anahtar sözcükleri bulmakta zorlanmış olmasına şaşırmamalı tabii. Değer olmayınca, etki değerinden de haberdar olunmuyor zaten.
Peki ya çocuk istismarları ile sarsıldığımızda adı geçen Ensar Vakfı etrafına örülen koruyucu kılıfa ne demeli, çocuklarımızın geleceğini yok sayar hale gelmiş olmaktan utanmamak ürkütücü değil mi? Aile içi şiddeti aile içinde çözmeyi öneren, aileyi şiddete yeğleyen ve değerleri yer değiştirmiş bir Adalet Bakanı ile adalet arar durumdayız ya, daha ne olsun?
Görüyoruz ki, bu değerler yitimi mevsiminde tek değerli varlığımız Cumhurbaşkanımız olmuş, başladığımız raporla devam edecek olursak; 1845 cezai soruşturmanın bulunduğu Cumhurbaşkanına hakaret suçunda, içlerinden cumhurbaşkanına hakaret etmenin hâlâ ayrı bir ceza gerektiren suç sayıldığı devletler de dahil olmak üzere, Avrupa Konseyi içerisindeki diğer 46 üye devletten hiçbirinde benzer bir hükmün böylesi kötüye kullanıldığına rastlamadığını söylemiş İnsan Hakları Komiseri. Her türlü değeri ayaklar altına alırken Cumhurbaşkanımızı yücelttikçe yüceltmişiz.
O zaman diyorum, acaba denklemi tersine çevirsek!..
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26