Devletler suç işler, akademisyen bunu belgeler
Fotoğraf: Envato
Bugün 22 Nisan. Bugün “Devlet suç işlemesin, sivil öldürmesin” diyen ve acil barış çağrısı yapan binlerce akademisyenin yargılanma günü. Devlet hem suç işliyor, hem de suç işlediğini kendi yüzüne vuran akademisyenlere terörist muamelesi yapıyor. Bugün dört akademisyen arkadaşımız, Esra Mungan, Meral Camcı, Kıvanç Ersoy ve Muzaffer Kaya’nın duruşması var. Dört arkadaşımız biz imzacı akademisyenlere ibret olsun diye tutuklandı ve ülkede uzunca bir süredir devam etmekte olan korku politikalarının bir devamı olarak da suçsuz yere hapse atıldılar, suç olmayan bir şeyden dolayı yargılanıyorlar. Bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde bir barış ve özgürlük nöbetimiz var yine. Arkadaşlarımıza sahip çıkacağız ve haksız yere kapatıldıkları cezaevlerinden hâlâ barışı ve insanlığı bağırdıkları için onlara saygımızı sunacağız.
Bugün bu vesileyle 2002 yılında dorduncukuvvetmedya.com sitesinde yazdığım bir yazıyı yeniden paylaşmak istiyorum. Bu yazı, 2002 yılında güya “Afganistan’ı özgürleştirmek için” işgaleden ABD ve İngiltere’nin savaş suçlarını ortaya döken bir akademisyenle alakalı. Akademisyenler bazen gazetecilerin yazamadığı gerçekleri nasıl ortaya çıkartıyor, nasıl devletlerden hesap soruyor bahsine güzel bir örnek olduğu için:
BUSH VE BLAİR BUGÜN KAÇ ÇOCUK ÖLDÜRDÜLER?
Amerikan savaş uçakları, 22 Ekim’i 23 Ekim’e bağlayan gece, Kandahar’ın 25 mil kuzeyindeki Çavkar-Karez köyünü bombalayıp 93 sivilin ölümüne neden olduklarında, bir Pentagon yetkilisi şu açıklamayı yapmıştı: “Oradaki insanlar öldü, çünkü biz ölmelerini istedik!” Neden? Çünkü Taliban sempatizanıydılar(?) ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e Çavkar olayı sorulduğunda ise şu yanıtı vermişti: “Bu küçük köyle ilgilenecek halim yok!”
Afganistan’da ölen sivillerle ilgilenecek hali olmayan sadece Rumsfeld değildi doğrusu. Bombalamanın başladığı 7 Ekim gecesinden bu yana, Batı medyasında sivil hedeflere yapılan saldırılar ya çok az yer aldı, ya da tahmini rakamlarla geçiştirildi. Tahmini rakamlar, “tahmin edileceği” gibi kafa karıştırıcı, yanıltıcı ama, hepsinden öte yok sayıcıydı.
Afganistan’da sivillerin de bombalandığına dair ilk haber, 8 Ekim’de Türkiye gazete ve televizyonlarında da yayımlanan bir imajdı. Celalabat kentinde dondurma satarak hayatını kazanan 16 yaşındaki Asadullah’la Reuters haber ajansı muhabiri konuşmuştu; genç, bir bacağını ve iki parmağını bombalamada kaybetmişti. ABD Savunma Bakanlığının “Biz sadece Taliban’ı bombalıyoruz” açıklamalarına rağmen, savaş uçaklarının hedef gözetmeksizin sivil yerleşimleri de bombaladığına dair bilgiler basında yer almaya başladı. 9 Ekim’de, Pakistan Observer gazetesi ilk geceki bombalamada 37 sivilin öldüğünü yazdı. Kabil’de 20, Herat’ta 9, Kandahar’da 4, Celalabat’ta 4 kişi. 10 Ekim tarihli İngiliz Guardian gazetesi ise, bu tarihe kadar 76 sivilin katledildiğini duyuruyordu. Aynı gün, Hindistan’ın çok satan gazetesi The Times of India, 300’den fazla sivil yerleşimin bombalara hedef olduğunu yazıyordu. 16 Ekim’de, Alternatif Amerikan basınında, bombalamanın ilk haftasında hayatını kaybedenlerin sayısının 400’ü bulduğu yazıldı.Ufak bir hareketlenme oldu Batı basınında. ABD ve İngiltere’nin insani savaş söylemini sorgulayan manşetler, yorumlar gözlendi; bombalamaya ara verilmesi gündeme geldi.
Bölük pörçük, inanılırlığı olmadığı için bizim de pek umursamadığımız, sakallı, şalvarlı, geri kalmış, burkalı, çarşaflı insan hayatlarına dair sayılar, televizyon ekranlarında insandan çok imaja dönüştükleri için bizim de insanca acıyamadığımız yaşamlara dair bilgiler bir belirip bir kayboluyordu medyada. En çok 9 Ekim gecesi yanlışlıkla bombalanan BM binası ile, Doğu Kabil’de yüksek sınıftan Afganlıların yaşadığı Makroyan bölgesinin bombalanmasına dair haberler geniş yer tutmuştu basında. Yaygın medya, Afganistan’da, açlık ve yoksullukla boğuşmak yetmezmiş gibi, gece yarıları tepelerine düşen füzelerle ölen sivil Afganlılara ayırmak istemiyordu sayfalarını. Batı, “Ramazan’da bu zavallıları bombalasak mı bombalamasak mı?”sorusuna cevap aramakla meşguldü; sonuçta bombalamaya devam edildi zaten. Ama yazılanlar yine gerçeklerden uzaktı. Nitekim, savaşta ölen sivillerin sayısı 1000’lerle ifade edilmeye başlandığında, Los Angeles Times gazetesinde bir muhabir şöyle yazıyordu:
“...Rakamlar gerçeği yansıtmaktan öte tahminde kalsa bile, bazı uzmanlar 1000 kadar Taliban ve karşıt kuvvetin öldürüldüğünü söylüyorlar. Bunların arasında bir düzine kadar da sivilden bahsediliyor...”
Bu sırada ABD’de, University of New Hampshire’da Ekonomi Profesörü Mark W. HAROLD işini gücünü bırakmış, Afganistan’da işlenen cinayetlerin çetelesini tutmaya koyulmuştu. Profesör Harold, da 7 Ekim’den başlayarak Batı basınının haberciliğinden kuşku duymaya başlamıştı. Bu nedenle, yaygın ABD basınını bir yana bırakıp, internet üzerinden farklı kaynakları izlemeye koyuldu. Savaşın başlamasından bu yana geçen üç ay boyunca günde 12 ile 14 saat arası internette dolaşarak Afganistan’da sivil hedeflere yapılan saldırılarla ilgili bilgi topladı. “Bu gerçekten yapılması gereken ciddi bir araştırmaydı; ben yapmasam medya bunu hiç yapmayacaktı” diyordu.
Mark W. Herold’un araştırmasının sonuçları aralık ayında www.cursor.org adlı sitede yayımlandı. Rapora göre, Washington’un antiterör kampanyası, günde ortalama 65 sivil Afganlının hayatına mal oldu ve Afganistan’da aralık itibariyle 4 bin sivil öldürdü.
Profesör Harold, 37 sayfalık bu raporu hazırlamak için resmi kaynakların yanı sıra çok satan batı gazetelerini (ABD ve İngiltere basınını etnosantrik yanlılıktan korkarak baz almamış), AFP, Afgan Islamic Press, Reuters gibi haber ajanslarını, bölgede bulunmuş gazetecilerin tanıklıklarını, saygın sivil toplum örgütlerinin raporlarını (RAWA/Devrimci Afgan Kadınlar Birliği, Emergency İtalia), Times of India, El Cezire, BBC ve News online gibi az çok yansız yayın yapabilen medya kurumlarını izlemiş. Topladığı bilgileri karşılaştırmalı olarak kontrol eden ve mutlaka birkaç kaynaktan doğrulatan araştırmacı, sonunda kesin rakamlara ulaştığına emin olmuş. Bir de tabii şu karara varmış: “Dünyadaki birçok haber ajansı, birçok ülkenin gazetecisi ve gazetesi yalan söylüyor.”
Evet, medyanın, gazetecilerin yapamadığını bir ekonomi profesörü yapmış ve Afganistan’da bugüne kadar kaç masum sivil insanın canına kıyıldığını gözler önüne sermiş; ancak, yaygın medya hâlâ bu bilgileri kullanmamakta ısrarlı. Mark W. Herold, topladığı bilgileri paylaşmak için Washington Post Köşe Yazarı, Emekli Askeri Danışman William M Arkin’i aramış, cevap alamamış. Sonuçta, rapor ve analiz bağımsız internet sitesi Cursor.org’de yayımlanabilmiş.
Tablolarla, grafiklerle, fotoğraflarla ve birinci el tanıklıklarla desteklenmiş olan bu rapor Türkiye basınında yer aldı mı bilmiyorum. Ancak, Profesör Harold gerçekten de zor olanı başarmış ve savaşa dair iddia ve gerçekleri bir arada ortaya koyan bir araştırma çıkmış ortaya: Bush ve Blair bugün kaç sivil öldürdüler?
Gerçekleri korkmadan ortaya koyan tüm cesur akademisyenlere saygıyla.
- Twitter'da haber patlatmak 29 Haziran 2018 00:23
- Suruç katillerini sandık cezalandırsın 22 Haziran 2018 00:31
- Barış kazansın 14 Haziran 2018 23:12
- Seçimleri TRT değil Youtube kazandıracak 18 Mayıs 2018 00:29
- Polis kafalı gazetecilerden medya saçmalamaları 11 Mayıs 2018 01:33
- Cumhuriyet davası açık bir öç alma davasıdır 26 Nisan 2018 23:13
- Haberciyi öldürdüler ama haber yaşıyor 20 Nisan 2018 00:15
- Dumanla haberleşmeye hazırlanın 30 Mart 2018 00:55
- Doğan Yayın Holding'in satılması: İmam nikâhı resmi nikâha dönüştü 22 Mart 2018 06:56
- Ali Baba'nın çiftliğinde her şey yasal 16 Mart 2018 00:15
- Beton mikseri ve adalet sarayı 09 Mart 2018 00:57
- Siyasette ‘parlak’ fikirler 16 Şubat 2018 00:55