23 Nisan 2016 01:00

Tahammül fersah zıtlıklar

Tahammül fersah zıtlıklar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Eğer bir ülkede çeşitli alanlarda yaşanan zıtlıklar ya da çelişkiler bir şekilde ülkenin sosyal veya siyasal dengesizliğini ve çelişkilerini gösteriyorsa, sırası hakkında fazla bir şey söyleyemem ama Türkiye’nin uluslararası sıralamada oldukça önlerde yer aldığını ileri sürebilirim.
Birinci örneği üniversitelerimizden vermek istiyorum. Geçen hafta İstanbul’da bir üniversitemizde yaklaşık 11 yıl evvel vefat etmiş olan bir hocayı anmak için tertiplenen salon toplantısına üniversite yönetimi izin vermiyor ve toplantı dışarıda bir salonda sessizce yapılabiliyor. Yıllarca kuruma hizmet etmiş ve üniversitede görevi başında iken rahatsızlığı nedeni ile vefat etmiş bir hoca için tertiplenen anma toplantısına üniversite idaresi izin vermiyor. Bilim ve insanlık adına utanılacak bir yönetsel karar! Anlamakta zorluk çekiyorum ve kınıyorum.
Diğer yandan, evvelki gün Ankara’da Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesinde Maliye Kulübü “Kriz Ortamında Türkiye” başlıklı iki gün süren fevkalade başarılı bir toplantıyı üniversite içinde muhteşem bir salonda yapıyor ve idare bu toplantıya izin vererek üniversitenin olanaklarını bu işe tahsis edebiliyor. İşte üniversite budur; öğrencisinden ve hocasından korkmuyor, onlarla beraber akademik faaliyetlere izin veriyor ve üniversitenin olanakları ile onlara katkı koyuyor. Akademik camia adına fevkalade gurur verici ve ilerisi için umut vadedici bir yönetsel tavır!
İki toplantıda fevkalade akademik, fevkalade yararlı ve üniversiteye yakışır olduğu halde, bir kamu üniversitesinin tavrı, maalesef, olumsuz, Hacettepe Üniversitesinin tavrı ise takdire şayan şekilde olumlu. Emekli bir öğretim üyesi olarak Hacettepe Üniversitesi yönetimi ile gurur duyuyorum ve öğrencileri olduğu kadar, yönetimi de böyle güzel faaliyetlere destek verdiğinden kutluyorum.
Geçen hafta yargı alanında da önemli çelişkiler yaşadık, daha doğrusu yaşatıldık. Cinsel istismar konulu bir davada bir celsede müthiş bir ceza geldi. Teknik olarak cezanın niteliği ve suça oranını burada tartışmamız benim konum dışında. Ancak, bu denli açık diğer suçlarda, başta Dink davası olmak üzere sair benzeri davalarda da, özellikle de güvenlik güçleri ile ilgili davalarda mesele yıllara yayılırken, hatta belki de tavsatılırken, son davada böylesi jet karar doğrusu beni düşündürüyor. Jet karar davasına konu olan suç nedeni ile ilgili bakana ve Ensar kurumlarına yönelik bazı ithamların böyle bir sonucun istihsalinde önemli olduğunu düşünüyorum. Jet kararın ilgili bakana ve Ensar Vakfına yönelik kamuoyunda gelişen hassasiyetin önünü almaya, yani sesi kesmeye yönelik olması olasılığı karşısında doğrusu rahatsızlık hissediyorum. Birincisi, suç ne denli ağır olursa olsun yargılama esas ve usullerine uygun olmalıdır. Umarım, jet kararda bu usullere uyulmuştur. İkincisi, yargı kararlarının kamu vicdanını rahatlatır olması arzu edilir olmakla beraber, kamuoyunu yanıltma ve baskılayarak susturma işlevi yoktur. Böylesi davranış yoluna girilmiş olması halinde, yargının siyasetin aracı olduğu tartışmaları haklılık ve ağırlık kazanır.
Bu yazıyı kaleme alırken 22 Nisan günü görülen iki önemli davada yargının hukuk vicdanı ve adalet ilkelerini siyasi baskıların üzerinde tutacağına inanmak istiyorum!
23 Nisan fevkalade önemli bir gündür. Çelişkiye ve talihsizliğe bakın ki; Anayasa ilkeleriyle yönetildiği varsayılan ülkemizde, yapının en yüksek yargı organının tanınmadığı ifade edilebiliyor! Ne var ki, böylesi davranışlar sergileniyor olsa da, 23 Nisan’ın da aynı üslupla göz ardı edilmesi tarihin inkarı ve yolun sonudur! Ulusun 23 Nisan’ını kutluyorum!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa