24 Nisan 2016 01:00

Ali Baba'nın çiftliği meselesi

Ali Baba'nın çiftliği meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
Son zamanlarda “Yeni Türkiye” de illa da “yeni” bir anayasa yapacağız diye hop oturup hop kalkıyoruz. Şimdiye kadar yapılmış, kimisi zaman içinde şu veya bu nedenlerle miadı dolmuş, kimisi yama üstüne yamalarla kırk türlü renge bürünmüş, kimisi “apolet” zoruyla derdest edilip rafa kaldırılmış, keza kimisi sağından solundan hafif yollu sünnet edilip tıraşlanan bu anayasalarla gele gele nihayet gelip tosladığımız şu günlerde kolları sıvayıp, dolayısıyla yeni bir anayasa yapmayı neden bu kadar çok istiyoruz acaba?
“Akil” adamların dediklerine bakılırsa yeni bir anayasa istiyoruz, çünkü Osmanlı’nın ardından Cumhuriyet döneminde; ilki 1921 de, daha sonra1924, 1961 ve 1982’de yürürlüğe girdikleri tarihlerden itibaren arada bir orasından burasından budanan bu anayasalarımızın hemen hepsi de zamanın “ruh”una uymadığı için bu yolda hep yaya kaldık!
Aslında ne idüğü belli olmayan, kelimenin tam anlamıyla muğlak ama nedense kulağa hoş gelen bu “zamanın ruhu”nu güya yakalamak için yıllarca oyalanırken, bu arada paspas misali eskittiğimiz anayasalarımızın pabuçlarını birbirlerinin ardı sıra dama fırlatıp durduk nitekim!
Nitekim, “Netekim” menşeli, “rap, rap, rap” nakaratlı, altın “sırmalı” anayasamızın bir bakıma “yeterlilik belgesi”ni yüzde doksan oranında “canıgönülden” onaylayan yüce halkımızın, mazide, geride kalan yüce “irade”sininin ardından, zamanla kırpıla kırpıla gari neredeyse “kuş”a dönüştürülüp, keza çeşitli vesilelerle “rektifiye” edildiği halde, yine de toplumumuzun “ihtiyaç”larına yeterince cevap vermediği için, şimdilerde de “olmadı pilav, çevir lapaya” tekerlemesi uyarınca bu kez de, yine sil baştan hesapça yeni bir anayasaya doğru kapı aralarken, acaba gerçekten de “zamanın ruhu”na uygun “çağdaş” bir anayasanın peşi sıra mı koşuşturuyoruz, yoksa tam aksine bizatihi zamanı bozuk para misali harcamakla mı meşgulüz?
Yaklaşık bir asırdan beri kağıt üzerinde öncelikle haktan, hukuktan, adaletten yana bolca nasibini alan tüm  anayasalarımızın gölgesinde T.C. damgalı kimliğimizle yaşarken, aslında devlet babamızın indinde ve onun gözünde birer “vatandaş” olarak birbirimizden zerre kadar farkımızın bulunmadığına dair anayasalarımızın hemen hemen her maddesinde bunun altı çizilip pekiştirildiği halde, acaba  pratik yaşamda vatandaşlar arasında var olduğu belirtilen bu maddelerin çoğu sadece “sözde” kaldığı için mi yeni anayasalara zırt pırt ihtiyaç duyduk, duyuyoruz?
Son günlerde “Yeni Türkiye”ye “yakışır” yeni bir anayasadan dem vururken, diğer yandan da, içeriğini beğensek de beğenmesek de, yine de şimdilik yasalarımızın “ana”sı olduğu için, milletin yüce meclisinde ettikleri yemin gereğince  bizleri  temsil eden “vekil”lerimizin cemi cümlesinin, öncelikle ve de evvelemirde uyması gereken anayasa kurallarını ellerinin tersiyle itip, dolayısıyla hani affedersiniz amiyane deyimiyle anayasayı iplemediklerini gönül rahatlığıyla dillendirdiklerine bakılırsa, demek ki yarın veya yarından da yakın bir zaman diliminde ister “referandum”, isterse bilmem ne yoluyla başımıza “taç” yapacağımız bu yeni anayasanın serencamı da, maalesef karanlık!
Karanlık zira, anayasa mucibince yemin billah ederek oturdukları en tepedeki koltuklardan “sokaktaki vatandaşlar”a “örnek” davranışlarıyla hesapça yol yordam göstermeleri  gerekirken, tam aksine memleketi sanki Ali Baba’nın çiftliği misali yönetmeye kalkışan bir zihniyetin, hak, hukuk, adalet falan feşmekan adlar altında attıkları, atacakları “nutuk”ların hükmü, birbirini kovalayan yeni anayasalarla daha ne kadar zaman sürüp gider, bunu, belki de her fırsatta burun kıvırdığımız, tepeden bakıp küçümsediğimiz “Muz Cumhuriyeti” diye aklımız sıra alay ettiğimiz  bu cumhuriyetlerin “lider”lerinden birine sormak mı gerekir, işte işin bu faslını kendi payıma hiç mi hiç bilemem Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa