17 Nisan (2016)
17 Nisan Köy Enstitüleri günüydü.
Geçti…
Pek çok ülkenin bizden örnek aldığı Köy Enstitülerinin günü…
Bir ayrımı var mıydı bundan öncekilerden?
Ne denli yanarsak yanalım, bir türlü içimiz soğumuyor.
Sürselerdi, aydınlatmayı sürdürselerdi, insanlarımızı vatandaş yapmayı; bu günkü durumumuzun ne olabileceğini yeni kuşaklar düşünemezler bile.
Bütün Anadolu’ya dengeli yayılmışlardı Köy Enstitüleri. 1927 de İstanbul’da yüzde 7, Bursa’ da yüzde 4, Hakkari’ de yüzde 0,4 olan okuma yazma bilenlerin, aydınlananların sayısını yükseltmenin usa dayalı çözümüydüler…
İnsanları bilisiz bırakıp koyun gibi gütmeyi isteyenler el birliği ile aydınlanma ocaklarını söndürdüler.
Bütün bunları biliyorsunuz. Ben yalnızca yineledim…
Belki herkesin yeterince bilmediği, bilisiz bırakma çabalarının bu günde bütün hızıyla sürdüğüdür. Eğitim sorunumuz gerçek anlamda çıkmazda. Yalnızca ilköğretimde değil, üniversite de…
İnanın, bu gidişe bir “dur” diyen çıkmazsa bağımsızlığımızın tümüyle elden gitmesine varacak iş…
Kimi kez düşünüyorum, bir kez için mi gelmişlerdi bu yöntemi yaratanlar, kurgulayanlar, uygulayanlar? Bir Tonguç, bir Hasan Ali Yücel, onlara omuz verenler örneğin… Ayrıca, ille böyle birkaç kişinin gelmesi mi gerek? Köy Enstitülerinin yarattığı, Cumhuriyetin vatandaş yaptığı bunca insan elbirliğiyle yeni yöntemler kotaramazlar mı? Bunca deney, bunca başarı, tomurcuklar vermeyecek mi? İnsanları parayla, dinle, şununla bununla aldatıverenler daha mı usa dayalı davranıyorlar? Bu çağda böyle şeyler başarabilmek için ille devlet mi olmalı ardımızda? Şöyle bir gözden geçirdiğimde oysa geçmişte ille devlete dayalı olmamış kimi girişimler. Yoksa kendi devrimlerini yapıp bitirmişler mi kimileri? Kendilerinden ötesi için yapacak bir şeyleri yok mu?
Her alanda “her koyun kendi bacağından asılır” diyenlere mi bırakacağız ortalığı?
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı diyor çoğunluk?
“Elle gelen düğün bayram” mı denecek?
Çağ dışı bir eğitime mi bırakacağız çocuklarımızı?
Siz de ille “ayrıcalıklı” mı olmak istiyorsunuz bu tüketim ortamında?
Hırsızlama “parayı veren düdüğü çalar” mı?
Biliyor musunuz bir vakıf üniversitesinde bir yarıyıl için ne ödeniyor?
Bölünmeye zorlanan böyle bir toplum daha ne süre dayanır?
İşte böyle sorular karşısında beni karamsarlıktan bir tek düşünce alıkoyuyor: Bu toplumda yaratılmadı mı Köy Enstitüleri?
Er geç yine yeni yöntemler yaratılacaktır!
Evrensel'i Takip Et