Suç duyurusu
Fotoğraf: Envato
Mesleki uygulama hataları dediğimizde ilk aklımıza gelen hekimler oluyor. Oysa her mesleğin uygulamasında özensizlikten, bilgisizlikten ve beceri eksikliğinden kaynaklanabilen kusurlu davranışlarla karşılaşmak mümkün. Hatta bunların bir kısmı yasalarda “bilinçli taksir” ya da “olası kast” diye adlandırılan ve kusurlu olma halini aşıp, göz göre göre yapılan hatalar olarak hayatımızı karartabiliyor.
Örneğin 22 Nisan Cuma günü #BarışİçinAkademisyenler olarak dört arkadaşımıza tutuklama isteyen, kararı veren ve sonra tutuklama gerekçesi olarak sunulan yasa maddelerini değiştirip, Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi ile yargılamaya karar veren mahkemede savcı Adalet Bakanlığı izni gecikmeye yol açacağından tutuksuz yargılama talep etti ve mahkemede bu talep doğrultusunda tahliye kararı verdi.
Yasanın ilgili maddesini tekrarlayalım burada: “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. (4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” Son fıkrada da gördüğünüz gibi, soruşturma yapılması dahi izne tabi bir suç isnadında kovuşturma aşamasına gelinmiş olması kendi başına büyük bir ayıp iken, dört bilim insanının iki ayını cezaevinde geçirmek zorunda kalması tek kelimeyle utanç vericidir. Şimdi bu durumda, kusurlu bir davranışın da ötesinde bir kasıt unsuru aramak gerekmez mi? Hatta kusurun tümüyle dışına taşmaz mı diye sormak isterim hukukçulara. Neyse ki, bu süreç dostlarımızın üretkenliğini daha bir artırıp ders niteliğinde ifadeleri ile hayatımızı zenginleştirdi.
Ne yazık ki bazı sıradan gibi görünen özen, bilgi, beceri eksiklikleri ise çok ölümcül sonuçlara yol açabiliyor. “Görevi İhmal” başlıklı bir yazı yazmıştım 2014 yılının Aralık başında. Yazıdan küçük bir alıntı yapacağım izninizle: “Savcı psikolojik durumun cezayı azaltan ya da artıran bir unsur olarak Ceza Yasasında belirlenmediğini, talep edilen hususun kişinin sadece fiziksel yaralanmasının değerlendirilmesi olduğunu belirterek meslektaşımı görevi ihmalden soruşturma açmakla tehdit etmiştir. Neresinden tutmak gerektiğini bilemediğim bir yarım bilginin dehşeti var her sözcüğünde. Bitmemiş yüklemsiz ardı ardına ifadelerin peşine konmuş noktalar ile dilbilgisi eksiğini bir yana bırakarak, hukuk yarım bilgisi ve adli tıp bilgisizliğini alt alta koyalım yerini aşan bu yazıda. Hukuk yarım bilgisi cinsel saldırıların cezasının ağırlaştığı yanılsaması yaratan ruh sağlığının bozulması halinin nitelikli suç kapsamından çıkartılmasına ilişkin yasa değişikliğidir.” Ruhsal değerlendirme yapılmadan bir cinsel saldırı, istismar olgusunun tıbbi muayenesi tamamlanmış olmaz. Suç ve ceza niteliğini değiştirmese de suçun kanıtlanması için bütüncül değerlendirme ve tüm tıbbi kanıtların toplanması esastır. Eğer hekim yalnız beden muayenesi ile yetinmiş, ruhsal değerlendirme yapmamışsa bu bir tıbbi uygulama hatasıdır, savcı soruşturma aşamasında tüm delilleri toplamamış ve hâkim de bu eksik delillerle karara gitmişse bu da hukuki uygulama hatası olarak kabul edilmelidir. Son zamanlarda karşımıza çıkan en yaralayıcı olayların perde arkasında bu uygulama hataları var, bilesiniz! Yıllarca cinsel istismara maruz kalmış, o istismarın bir sonucu olarak sesini çıkaramamış, bedenindeki izlerini bunca zamanın ardından bulmayı pek de beklemediğimiz ama ruhunda kocaman gedikler açılmış çocuklar intihar ediyor istismarcıları delil yetersizliği ile salınıverdikçe.
Kasıtlı da olsa, kastı aşan da, kusur da olsa insana zarar veren bu uygulamalar suç niteliğindedir. Bir insanın ne zamanını, ne hayatını çalamazsınız! Yasalar karşısında bunların bir bedeli vardır.
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26