ABD-Türkiye-PKK
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Riyad’da Suudi Kralı ile görüştükten sonra Habertürk’e verdiği söyleşide ABD ile anlaştıklarını açıkladı. Anlaşmayla ilgili bazı detayları da aktaran Çavuşoğlu, ayrıca ABD’lilerin PYD’liler konusunda bazı gerçekleri öğrendiğini de belirtiyor. Çavuşoğlu’nun dikkat çeken bir diğer ifadesi ise ABD’nin Türkiye’ye 90 kilometre menzilli HIMARS füze bataryası vereceğine dönük. Çavuşoğlu, HIMARS füze bataryalarının Cerablus-Azez hattında IŞİD’e karşı kullanılacağını, bu arada “ılımlı muhalefetin” havadan ve karadan verilecek destekle ilerlemesine olanak sağlanacağını ve IŞİD’in anılan bölgeden tamamen çıkarılacağını söylüyor.
Bu sözler röportajın tamamına bakıldığında daha çok Çavuşoğlu’nun temennisi gibi duruyor. Türk yetkililerden benzer açıklamaları daha önce de duymuştuk. ABD’liler bir kez daha bazı konularda, özellikle de Türkiye-Suriye sınır hattının tamamen YPG ve YPJ’nin kontrolüne geçmeyeceği konusunda Türkiye’ye güvence vermiş olabilir, bu mümkün. Ancak ABD’nin böyle bir tutumunun olması, onun Türk tezlerine olduğu gibi onay vereceği anlamına gelmiyor. Bu yönüyle baktığımızda ABD’nin Cerablus-Azez hattını tamamen Türkiye’nin kontrolüne vereceğini, hele Halep’i kontrol edecek bir coğrafi üstünlüğü Türkiye lehine geliştireceğini zor bir olasılık olarak görmek gerekir.
Türkiye’nin, Dışişleri Bakanının sözleriyle temenni edilen sonuçları Suriye’de ne kadar sağlayabileceğini, bölgede kontrol edebileceği güvenli bir alan oluşturup oluşturamayacağını bizzat Bakanın söz konusu söyleşide ABD-Türkiye ilişkisini soran muhabire verdiği yanıttan da anlamak mümkün. Çavuşoğlu, Erdoğan’ın ABD ziyaretinden sonra ABD’nin PYD ve YPG’ye dönük bakış açısının ne kadar değiştiğine ilişkin soruya şu yanıtı veriyor: ABD’liler, PYD konusunda gerçekleri öğrendi, güvenilmez olduklarını biliyorlar. Ama arazide DAEŞ ile mücadelede asker göndermeyecekleri için hep arayış içerisinde oldular. (...) ABD’liler artık bu bölgede YPG’nin dışında Türkmen, Arap ve diğer gruplardan bir güç oluşturabilir miyiz çabası içinde. Esasen ABD’nin PYD’ye ilişkin politikalarında tam bir değişiklik olmadı ama YPG konusunda bizim endişelerimizi anladıklarını söylüyorlar.
Bu yanıt bile önümüzdeki dönem ABD’nin tutumunun ne olacağının ipuçlarını veriyor. Bölgesel aktörlerle, hele Türkiye ile tam bir uzlaşı yok, ancak Türkiye gibi bölgede önemsenen bir devlet elinin tersiyle de itilmiyor.
Çavuşoğlu ile söyleşiden, ABD ile PKK arasında sağlandığı iddia edilen ilişkinin Türkiye üzerinde yarattığı tedirginliği de görmek mümkün. KCK Eş Başkanı Cemil Bayık geçtiğimiz hafta BBC’ye verdiği söyleşide Koalisyon Güçleri ve ABD ile yapıldığı iddia edilen dolaylı görüşmelere ilişkin sorulan soruyu “Dolaylıdan da öte direkt de sayılabilir.” sözleriyle yanıtlıyor. Çavuşoğlu’ya Cemil Bayık’ın BBC’ye verdiği mülakattaki sözleri de soruluyor. Bakan, “Esasen Suriye’de YPG ile temasta olmak demek PKK ile temasta olmak demektir. Çünkü PKK ile YPG’nin hiçbir farkı yok” diyerek yanıtlıyor. Ama esas karın ağrısının son 6 aydır şiddetlenen çatışmalı sürece dönük Türkiye üzerinde kurulan basınç olduğunu yine bu sözlerden sonra söylediklerinden anlıyoruz.
Koalisyon Güçleri, özellikle ABD ile PKK arasında IŞİD ile mücadeleden kaynaklanan görüşmeler olduğu basına çokça yansıdı. Bu görüşmelerin önemli bir kısmını yerellerdeki askeri mücadelenin yansımaları olarak değerlendirmek mümkün. Ancak son dönemlerde bu görüşmelerin yalnız IŞİD ile mücadele konusunda sınırlı olmadığı, Türkiye’deki ağır çatışmalı sürecin de görüşmelerde masaya yatırıldığına dair iddialar var. ABD’nin PKK ile yeniden müzakere masasına dönülmesi gerektiği konusunda sözcüleri aracılığı ile açıktan ifade ettiği görüşleri, bu iletişimden bağımsız düşünülemez. Çavuşoğlu’da böyle düşünüyor ki, “O ülkeler bize müzakereleri yeniden başlatın önerisi vereceklerine PKK’nın silah bırakması garantisi verebiliyorlar mı, ona bakmak lazım” diyor.
Tüm bu gelişmeler, satır arası okumalar bize şunu gösteriyor; PKK silah bırakmanın güvencesi olacak garantörleri arıyor, devletin tümü olmasa bile bir kesimi ise PKK’nin silah bırakmasının garantisini istiyor. Bu garantör bulunup Türkiye’nin istediği garanti verilebilir mi? ABD, sürece müdahil olur mu? Bilemeyiz. Ama bildiğimiz bu konuda farklı düşünenin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile onun etrafında kümelenenler olduğudur. Görünen o, Erdoğan ve etrafında kümelenenler, PKK’yi bitirdiklerine gerçekten inanıyorlar.
Evrensel'i Takip Et