27 Nisan 2016 01:00

Çocuğun istismarı = Demokrasinin istismarı

Çocuğun istismarı = Demokrasinin istismarı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir “23 Nisan Çocuk Bayramı”nı daha idrak ettik. İdrak etmek nasıl oluyorsa… Bilirsiniz, hep böyle derler. Buradaki idrak etme, algılama, anlama, kavrama gibi anlamlara sahip… Ama gerçekten algılamış, kavramış, anlamış mı oluyoruz bu bayramı idrak etmekle, orası şüphe götürür. Zaten, daha çok, çocuk bayramı olarak dillere pelesenk olmuş bu bayramın genel olarak ne anlama geldiğini de biliyor muyuz, orası belli değil. 12 Eylül darbesi sonrasında (1981) kanunla belirlenmiş bir isme sahip olarak “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adıyla kutlanmaya başlanan bu bayramın bir zamanlar ayrı ayrı kutlanan bayramlar olduğunu hatırlatmak lazım. Ama esas olarak Atatürk tarafından, özellikle bu tarihin, yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı ve halkın egemenliğini ilan ettiği tarih olan bu tarihin çocuklara armağan edildiği bir bayram olduğunu herkes bilir. Oldukça anlamlı bir durumdur bu. Rastgele verilen bir armağan değildir bu… Neden?
Bu armağanın rastgele bir armağan olmadığının nedenini biraz örneklendirerek anlatayım. Eğer bir ülkenin demokrasiye geçmesinin bir göstergesi olan parlamentonun açılışı çocuklara bayram olarak armağan edilmesine rağmen, o ülkede aşağı yukarı her gün, yargıya yansımış haliyle 45-50 çocuk cinsel istismara uğruyorsa, kayıtlara geçmemiş haliyle tahminen her gün ortalama 800 çocuk cinsel istismara uğruyorsa, çocuk gelinler diye bir olgu varsa, o ülkede demokrasinin de ayaklar altına alınma olasılığı çok yüksektir.
Bundan dolayı demokrasi kurumu olan Meclisin kuruluşunu çocuklara armağan etmek çok anlamlıdır.
Bir ülkede bir milyon çocuk işçi varsa (Bizim ülke oluyor bu), zorunlu eğitim 12 yıl olmasına rağmen sokaklarda dilencilik yaptırılan çocuklar varsa ve bu çocuklara devlet sahip çıkmıyorsa, fizik gücünün üstünde iş yüklenilen çocuklar varsa, mesleki eğitim adı altında çocukların emeği sömürülüyorsa, bir de üstelik Suriyeli ve diğer göçmenlerin çocukları daha da beter bir muameleye tabi tutuluyorsa, o ülkede demokrasi baskı altında demektir.
Bir ülkede kapitalist üretim biçiminin gereği olarak, çocuklar, eğitim adı altında, ekonomik kalkınma masalı anlatılarak, sınıflı topluma özgü işlere yerleştirilmek üzere terbiye ediliyorlarsa, akıllarına yular takılıp merkezi sınavlara koşulup, kendi seçimleri dışındaki yollara sürülüyorlarsa demokrasinin önemli özelliklerinden biri olan seçme ve seçilme özgürlüğü ayaklar altına alınıyor demektir.
Sözün özü bir ülkede çocuk özünü gerçekleştirme macerasında yetişkinler tarafından yalnız ve güçsüz bırakılıyorsa, bayram şekeri ile kandırılıyorsa, yalancıktan, politikacıların koltuklarına oturtularak dalga geçiliyorsa, ateşli silahlarla vuruluyorsa, çatışmaya sürülüyorsa, o ülkede, sorunlara, hukuk ve demokrasi dışında başka her türlü yolla çözüm bulmaya çalışmanın meşru olduğu mesajı veriliyordur.
Bu örneklere bakacak olursak, çocuklara “Bayramınız kutlu olsun” demek ikiyüzlülükten başka bir şey değildir. Oysaki bu özel günün çocuklara bayram olarak armağan edilmesinin şöyle bir mesajı vardır: “Sevgili çocuklarımız! Siz bizim için değerlisiniz. Sizin refahınız, gelişiminiz, özünüzü gerçekleştirebilmeniz için her şeyi yapmaya hazırız. Bunu yapmazsak demokrasiye ve bu ülkenin geleceğine zarar vereceğimizin farkındayız. Yanlış yaparsak bizi uyarın. Bir tekinizin bile kılına zarar gelse kendimizi affetmeyiz”.
Bu mesaj ile gerçekte olan bitenleri karşılaştırdığınızda ortaya çıkan farkın büyüklüğü yaşadığınız yalanın derinliğini gösterir. Bu ülkenin çocuklarının başına saydığım o olumsuzluklar gelmeye devam edecekse yalanınızda boğulun gitsin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa