27 Nisan 2016 01:00

Milli Türk Talebe Birliğinin laiklikle savaşı

Milli Türk Talebe Birliğinin laiklikle savaşı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Yeni anayasada laiklik olmamalı. Dindar bir anayasa olmalı” cümlesi, AKP iktidarıyla ülkenin getirildiği yer ile birlikte bundan sonra götürülmek istendiği yere de işaret ediyor.
Kahraman bu sözleri, İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliğinin düzenlediği ‘Yeni Türkiye Konferanslarının altıncısında, ‘Yeni Türkiye ve Yeni Anayasa’ konulu konferansında dile getirdi.
Yani karşımızda hazırlanmış, üzerine düşünülmüş bir konuşma var.
Kahraman’ın sözünü tartışmaya başlamadan önce kısa bir hatırlatma yapalım. Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Eski Başkanı İsmail Kahraman, REFAHYOL hükümeti sırasında Kültür Bakanlığı yapmıştı. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi ve Mütevelli Heyeti Başkanı olan Kahraman, “yeni anayasa” tartışmalarına ilişkin yaptığı “Allah lafzının anayasada yer alması” çıkışıyla tartışılmıştı.
Kahraman, Türk Talebe Birliği ve Birlik Vakfının düzenlediği kompozisyon yarışması ödül töreninde o dönem başbakan olan Erdoğan’a üzerinde resmi bulunan 22 ayar altın sikke hediye etmiş, sikkeyi “Devlet başkanımıza takdim ediyorum. Lütfen kabul buyursunlar” diye sunmuş ve “Dilinin sürçmediğini” belirterek, Erdoğan’a “İnşallah 10 Ağustos’tan itibaren de Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet başkanı olacaksınız” demişti.
Kahraman, memleketi Rize’de Kız Teknik ve Meslek Lisesinde düzenlenen bir törende genç kızlardan modaya uymayarak inançlı olmalarını isteyerek şöyle seslenmişti: “İyi bir anne olmak lazım. İnançlı olmak lazım. Modaya uymayacağız.”
Kahraman, konuşmasında “Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır” sözlerine ek olarak, şu vurguları da yapıyor: “Peki niye biz Müslüman bir ülke olarak, dinden kendimizi arındırma, geri çekme durumunda olacağız? Niye? İslam İşbirliği Örgütüne kayıtlıyız, üyesiyiz, kurucusuyuz. İslam Kalkınma Bankasında varız. Bir İslam ülkesiyiz. Nedir yani? Neden? Ladinilik olmamalı yeni anayasada ve dindar bir anayasa olmalı.”
Kahraman’ın, “dinsizlik” anlamına gelen ladinilik kavramını da bu biçimde kullanması tesadüf değil. Türkiye’nin İslami kurallara göre yönetilmesi gerektiğini savunan yazarlar tarafından, Türkiye’deki laiklik anlayışını itibarsızlaştırmak adına sıkça ifade edilen bir benzetmedir bu.
Bir örnek verelim: “Yani laiklik bir dini kuraldır.. Şimdi gel de bizim CHP’lilere bunu anlat.. Bunların çoğu La Lique’nin adını bile duymamışlardır.. Laikliği Fransa’da devlet değil, sivil toplum korur. Papaz, rahip ve rahibe değilseniz, çok dindar da olsanız laiksiniz demektir.. Bizdeki gibi laiklik ladinilik anlamı taşımaz batıda.. Onun için de zaten devlet mi birey mi laik olacak saçmalığı yaşanmaz. Birçok AB ülkesinde devletin resmi dini vardır ve kilise devleti takdis eder..” (Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit, 31 Ekim 2014)
Bu tam bir manipülasyondur. Batıda da zaman içinde laiklikten ödün veren uygulamalar olmuştur ancak, laiklik, sadece devletin de değil, aklın, bilimin ve toplumsal hayatın dinin tahakkümünden arındırılmasını gerektirir. Dinin kişinin kendi inanç tercihleri düzeyinde ele alınması en sıradan demokrasinin bile temelidir.
Kahraman’ın konuşmasındaki belki tek doğru vurgusu, varolan 1982 Anayasası’nın da dindar bir anayasa olduğudur. Türkiye’de varolan Anayasa kendini dini kurallar ve kurumlara dayanarak meşrulaştıran bir anayasadır ve bu da zaten laikliğe aykırıdır.
Kahraman’ın bu sözleri Türkiye’yi yöneten AKP zihniyetinin temsil ettiği felsefenin de çarpıcı bir özetidir aslında. Türkiye’nin neden IŞİD’e karşı açık bir tutum içine giremediğini, iktidarın neden cihatist örgütlere destek veren bir konumda olduğunu da yine bu sözlerin anlam çerçevesi içinde bulabiliriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kadın-erkek eşitliği fıtrata ters” (24 Kasım 2014) sözü, Bülent Arınç’ın başbakan yardımcısı olduğu dönemde dile getirdiği “Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak” (28 Temmuz 2014) cümlesi de aynı bakış açısının bir tezahürüydü.
Kahraman, Erdoğan ve Arınç’ın ortak bir özelliği de hepsinin yolunun Milli Türk Talebe Birliğinden geçmiş olmasıdır.
Ve Kahraman’ın son sözleri de bir kez daha gösteriyor ki, Milli Türk Talebe Birliği zihniyeti, bugün Türkiye’de çok güdük hale gelmiş olan laikliğe de savaş açmıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa