TBMM başkanı AKP'nin hayalini açıkladı: Laik değil dindar anayasa!
Fotoğraf: Envato
T.C. devletinin iki numaralı koltuğunda oturan TBMM Başkanı İsmail Kahraman, İstanbul Üniversitesinde verdiği “yeni anayasa” ile ilgili konferansta, “Yeni anayasada laiklik ilkesi olmamalıdır. Yeni anayasa dindar anayasa olmalı!” dedi.
Zihniyet de “içki” gibidir; şişede durduğu gibi durmaz! Siz çıkıp ne kadar laikliği savunacağınıza dair namusunuz ve şerefiniz üstüne yemin ederseniz edin, ne kadar onu gizli ajandanız olarak bir tarafta tutarsanız tutun, bir gün mutlaka bir yerde patlak verir.
Meclis Başkanı Kahraman da; kim bilir Mecliste ya da başka kürsülerde kaç kez, laikliği savunacağına dair namus ve şerefi üstüne yemin etmiştir; ama gerçek zihniyetini önceki gün İstanbul Üniversitesinde kamuoyu önünde itiraf etmiş; belki de hiçbir yerde söylemediği biçimde açıkça; “Dindar anayasa istiyorum” demiştir.
AKP’DE LAİKLİK RAHATSIZLIĞI
Eğer Kahraman, herhangi bir vatandaş olarak bu düşüncesini ilan etmiş olsaydı, söylediklerini onun cehaletine verip geçerdik. Kimsenin de bir diyeceği olmazdı. Ama o TBMM’nin başkanıdır ve Meclis Başkanı olarak da son “Anayasa Uzlaşma Komisyonunun başkanıydı. Ve dahası şu sırada “yeni bir anayasa” yazmakta olan AKP Meclis Grubunun etkin bir üyesidir.
Dolayısıyla Kahraman bu sıfatıyla, eğer; “Laiklik yeni anayasada yer almamalıdır. Yeni anayasa dindar bir anayasa olmalıdır” diyorsa bunun elbette, Meclise getirilmesi için hazırlanılan “AKP anayasasında bir biçimde yer alacağını varsaymak yanlış olmaz.
Dolayısıyla İsmail Kahraman, hazırlanan anayasa taslaklarındaki laiklik ilkesinin sözde bile yer almasından AKP’li vekillerin duyduğu rahatsızlığı ifade etmiştir.
LAİSİZM BUGÜN HER ANAYASA İÇİN OLMAZSA OLMAZDIR!
Gazetemizin okurları laisizmin, “Devletin dinin, dinin de devletin işlerine karışmaması” demek olduğunu biliyor. Dahası bu köşenin okurları, mevcut Anayasa ve yasalardaki laiklik anlayışının gerçek laisizmle bir ilgisi olmadığını da biliyorlar. TBMM Başkanı İsmail Kahraman da o kadar yanlış içinde mevcut Anayasa’nın laisizmi savunmadığını, “dindar bir anayasa” olduğunu söylüyor. Ama bunu, cunta Anayasası’na bir eleştiri olarak değil, kendi söylediklerine meşruiyet kazandırmak için söylüyor.
Dahası; laisizmin din ve mezhep savaşlarına son vermenin insanlık tarihinde bulduğu tek gerçekçi çözüm olduğunu da biliyoruz. Bu yüzden de bugün İslam ülkelerindeki mezhep savaşlarına varan savaşlar dikkate alındığında laikliğin ne kadar önemli bir ilke olduğu da daha açıkça anlaşılmaktadır.
Bölgenin ve Türkiye’nin içinden geçtiği koşullar dikkate alındında, laiklik, az çok toplumsal huzuru amaçlayan her anayasa için olmazsa olmaz birkaç ilkeden birisidir.(*)
TBMM Başkanı açıkça içinde laikliğin lafta bile geçmediği “dindar bir anayasa” istemektedir. Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yıllar önce dile getirilen “dindar nesiller yetiştirme” idealinin anayasaya geçirilmesi talebidir.
Dün AKP sözcüleri, her ne kadar “Bizim laiklikle bir sorunumuz yok. Anayasa çalışmalarında da laiklik çıkarılacak diye bir tartışmamız yok” deseler de, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Hükümet ve AKP’den yapılan “muhafazakar toplum inşasıyla” ilgili söylem ve girişimler, AKP sözcülerini değil, TBMM Başkanının söylediklerini doğrular mahiyettedir.
BİR TAŞLA BİRKAÇ KUŞ BİRDEN VURULMAK İSTENİYOR
Peki Cumhurbaşkanından ve Başbakandan izinsiz yemekte ne yiyeceğine bile karar veremeyen bir kişilik olarak bilinen TBMM Başkanının anayasa konusunda böyle, “ilkesel” bir konuda kürsülerden “Laiklik olmamalı. Dindar bir anayasa yapmalıyız” diye ilan etmesinin nedeni ne olabilir?
Laikliği “ladinilik”le (dinsizlikle) eşitleyerek kafa karışıklığı yaratma amacını bir yana bıraksak da; Cumhurbaşkanı ve Başbakanla da danışıklı olarak böyle bir tartışmanın açılmasında;
- “Yeni Anayasa” tartışmalarında alttan alta ifade edilen ama bugüne kadar da açıkça tartışılmayan bir konu olarak “Anayasada laiklik olmamalıdır. Dindar bir anayasa yapmalıyız” tartışması açılmak istenmiştir. Yandaş basın ve AKP propagandasının, bundan böyle bu yöne yöneltilmesi,
- Muhalefetin soyut bir laiklik tartışmasına çekilmesi,
- “Laikliği anayasaya koymama” korkuluğu sallanarak, laisizm ve inanç özgürlüğünü savunan ilerici demokrat güçler tehdit edilerek, laikliğin anayasada lafız olarak konmasıyla, başkanlık sistemi başta olmak üzere anayasayı “AKP Anayasası” yapan şeyleri meşrulaştırılması gibi birkaç kuş birden vurulmak istenmektedir.
DEMOKRATİK VE LAİK BİR ANAYASA TALEBİNDE ISRAR
Masa üstünde bu tür “uyanıklıkların” prim yaptığı düşünülebilir. Ama, bölgenin hassasiyetleri ve inanç özgürlüğü, laik eğitim ve laik bilimsel araştırma yapan üniversite gibi taleplerin yoğunlaştığı, Türkiye’de Anayasadan laiklik ilkesinin yer almasına karşı çıkan tutumun faturasının bir entelektüel tartışma olmayı aşan sonuçların olması da kaçınılmazdır.
Bu yüzden de Türkiye’nin demokrasi güçleri, aydınları, demokratlarının;
- “Demokratik ve laik bir anayasa” talebinde ısrar etmek,
- Laisizm düşmanlarının “Türkiye’yi Orta Çağ referanslarıyla “muhafazakar bir toplum olarak inşa etme” girişimlerine karşı mücadele etmek,
- Ülkeyi “mezhep savaşına sürükleme” siyasetine karşı mücadele olduğu bilinciyle tartışmada yer almak, Anayasada laisizmin yer almamasını ve “yeni anayasanın dindar anayasa” olmasını isteyenlerin “gizli ajandalarını” teşhir etme çabalarını artırmaları gerektirmektedir.
(*) Danimarka ya da Norveç’te yeni bir anayasa hazırlanırken laisizmden söz etmemek, en azından pratikte bir sorun yaratmaz. Çünkü bu ülkelerde inanç özgürlüğü, bilim özgürlüğü gibi laiklikle bağlantılı özgürlükler; yasalar, teamüller ve beş yüzyıllık laisizm mücadelesinin kazanımları olan sivil kimi önlemlerle... güvence altındadır. Ama Türkiye gibi milyonlarca Alevinin inanç özgürlüğünün iktidarlar tarafından tanınmadığı, din derslerinin zorunlu olduğu, imam hatip okullarının devlet tarafından resmi din okulları halinde örgütlendiği, devletin dini referanslarla yeniden örgütlendiği bir ülkede, mezhep çatışmalarının iç savaşa dönüştüğü bölgede her yeni anayasanın en önemli bir kaç ilkesinden birisi, hatta birincisi laiklik olmalıdır.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47