29 Nisan 2016 01:00

Şiddet niye mi var?..

Şiddet niye mi var?..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Statta küfür var, zorbalık var, linç girişimi var birileri hâlâ bütün bunlara mazeret olarak, Trabzonspor’un elinden çalınan şampiyonluklardan ve bunun yarattığı gerilimin insanlar üzerindeki olumsuz psikolojik etkisinden söz edebiliyor.
Genellikle yapıldığı gibi, zorbalığın bahanesi olarak mağduriyete sığınılıyor. Tam da hakeme saldıran çocuğun dayısı Yılmaz Taşkın’ın açıklamalarına uygun düşercesine. O da, Trabzonspor’a yapılan haksızlıklara karşılık böyle bir saldırının gerçekleşmesini beklediğini ve adaletin olmadığı yerde anarşinin başlamasının kaçınılmaz olduğunu söyledi. Yeğeni yapmasa kendisi yaparmış!.. Hatta daha ileriye gidip (Daha gerçekçi bir yaklaşımla da denilebilir) Trabzon halkının yüzde 80’inden bu saldırıyı beklediğini dile getirdi. “Burada fabrikamız yok, sadece Trabzonsporumuz var” diye mantıksal açıdan abuk sabuk bir argümanla meseleye sosyal boyut eklemeyi de unutmadı!.. Sanki fabrika ve Trabzonspor birbirinin yerini tutabilirmiş ya da birbirine alternatif sevgi kaynağı olabilirmiş gibi. İnsanlar, Trabzonspor’a bağlanmalarına benzer biçimde bir fabrikaya da bağlanabilirlermiş gibi...
Tabii bir de, “Birkaç kendini bilmezin yaptıkları, bütün bir kente mal edilemez” klişesi var ki artık fena halde usandırdı. Kuşkusuz bütün kente mal edilemez ama şunu da kabul etmek lazım ki linç heveslisi zorbalar sayıca hiç de az sayılmazlar. Birkaç kendini bilmez de ne demek?.. Toplu halde edilen küfürleri duymadınız mı?.. Fenerbahçe gol atınca sahaya bozuk para ve çakmak yağdığını, Nani’den forma alan Trabzonsporlu bir taraftarın, diğerleri tarafından neredeyse linç edileceğini, bayrak direğinden Fenerbahçe bayrağını indirip coşkuyla parçalayan “cengavere” yönelik büyük takdir ve hayranlığı da görmediniz mi?.. Hakeme saldıran çocuğun serbest kalmasının ardından savcılık kapısında onu bekleyenlerin onaylayıcı ve destekleyici nitelikteki höykürmelerine de mi tanık olmadınız?.. Bütün bunlar, çoğu kişinin içinden benzer zorbalıklar yapmak geçtiği ancak çok az kişinin buna cesaret edebildiğini gösteriyor. Yani fırsatını bulabilseler belli ki salt küfür etmekle yetinmeyecek, dangalakça gerekçelerle öfkelendikleri kişileri linç etmeye kalkışacaklar...
Şiddeti küçümseyerek, zorbalığa mazeret uydurarak geldiğimiz nokta burası işte...
“Sporda niye şiddet var” sorusunun yanıtını mı arıyorsunuz?.. Sporun insanı geliştiren, değiştiren asıl değerlerini unutturduğunuz, bu değerler yerine endüstrinin çıkarları doğrultusunda rekabeti ve rant hedefini sporun temel unsuru yaptığınız, ne pahasına olursa olsun kazanmayı kutsadığınız, spor algısını nefret diliyle biçimlendirdiğiniz ve fanatik taraftarlığa özendirdiğiniz, yönlendirdiğiniz insanları bir yandan da sürekli olarak kışkırttığınız için olmasın sakın...
Bir nefret suçu ve büyük bir insanlık utancı olarak ırkçılığı da es geçmemek lazım. Ancak ondan yakınan pek kimse yok. Çünkü varlığı, büyük çoğunluk tarafından kabul edilmiyor bile...
Sporun, milliyetçiliği besleyen, yeniden üreten ve yayan politik bir araç olarak kullanıldığı yerde ırkçılığın boy göstermesi gayet doğal. Spor organizasyonlarında ulusal marşın yanı sıra bayraklı, şehitli, vatanlı, milletli söylemler eksik olmuyor ve bu da elbette ırkçılık değirmenine su taşıyor.
Mesela Fenerbahçe Kulübü, Trabzonspor maçından sonra yaptığı açıklamada, direkten indirilip parçalanan bayraklarındaki ay yıldıza vurgu yaparak milli karakterli gerici hassasiyeti kaşımaktan geri durmadı. Burada sosyolojik ve psikolojik düzlemde öncelik verilmesi, üzerinde çokça düşünülmesi gereken onca kaygı verici olgu varken, işi ay yıldızlı formanın parçalanmasına getirmek, milliyetçiliğin rantını yeme kurnazlığından başka nedir ki?..
Ankara’da protokol tribününde Amedsporlu yöneticilere yönelik linç girişimi, futbolda ırkçılığın ulaştığı boyutu bir kez daha gözler önüne serdi. Türklüğün o eşsiz değerlerini(!), mükemmel özelliklerini(!) özümsemiş hangi kahraman vatan evladı(!), Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgenin bir takımına yenilmeyi içine sindirebilir ki?.. Ağızlarından salyalar fışkıracak kadar kudurmuş bir kalabalığın polis gözetiminde birkaç kişiyi linç etmeye kalkışması da Türklüğün şanından ve üstün özelliklerinden birisi olsa gerek!..
Sonuçta federasyonuyla, kulüpleriyle, medyasıyla bakış açısı bağlamında el birliği yaparak spor alanlarını; Türk, Müslüman, erkek ve taraftar kimliğinin kendisini ayrıcalıklı kıldığına inanan, Kürt, Ermeni, Rum lafını duyunca tüyleri diken diken olan, “hastalıklı hassasiyetlere” sahip insanlık ve vicdan yoksunu hödüklerle dolu hale getirdiler.
Ayıklasınlar bakalım şimdi pirincin taşını!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa