İşçiler, bilinç ve politika
Pazar günü 1 Mayıs. Uluslararası işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü. Tek tek ülkelerde işçi sınıfları sermayenin saldırılarına ve sömürüsüne karşı taleplerini dile getirmek üzere alanlara çıkacak, 1 Mayıs’a giden günlerde fabrika ve işyerlerinde çeşitli etkinlikler yapacak. Türkiye işçi sınıfı da, diğer ülkelerdeki sınıf kardeşleri gibi bu 1 Mayıs’ı sermayenin kendisine yönelik ekonomik ve siyasi saldırılarına karşı mücadele bilincinin geliştiği bir güne dönüştürmek istiyor. Bir yanda sermayenin sömürü ve saldırısı, diğer tarafta sermayeyi ardına almış iktidarın ekonomik ve siyasi saldırıları. Yani işçi sınıfımız ikili bir mücadele yürütme zorunluluğu ile karşı karşıya ve ülkenin sosyalistleri onlara bu iki alanda yardım etmek durumunda.
Bu ikili mücadele, bir yanda işçi sınıfının sömürünün ve ücretli köleliğin ortadan kaldırılmasına karşı mücadelesinden, diğer yandan ülkenin demokratikleştirilmesi için vermesi gereken mücadeleden kaynaklanıyor. Başka bir ifade ile bunlar sosyalist ve demokratik mücadeleler. İşçiler o anki bilinç dereceleri ne olursa olsun nesnel olarak sınıf konumları gereği tek tek patronlara ve sermaye sınıfına karşı mücadele ediyorlar. Sınıf partileri işçilere bu konuda yardım ediyorlar ve onların bu mücadelede sosyalist bir bilinçle donanmaları için çaba gösteriyorlar. Bu mücadele sınıfın günlük mücadelesinin inişleri ve çıkışları içerisinde sürüp gidiyor. İşçi sınıfının sömürüden nihai kurtuluşuna, sınıfların kaldırılmasına kadar da devam edecek.
Diğer taraftan ülkede devam eden bir politik mücadele var ve bu politik mücadelenin merkezinde de demokrasi sorunu bulunuyor. Bu mücadele işçilerin ilgisiz kalabilecekleri bir mücadele değil. Aksine işçi sınıfı ülkenin demokratikleştirilmesi için mücadeleye atılarak, bu mücadelenin omurgası olmayı başardığı ölçüde ve diğer halk sınıflarının önderi olma konumunu elde ettiği oranda sömürüden nihai olarak kurtulma mücadelesini ilerletebilir ve başarıya ulaştırabilir. Kürtlerin ezilen ulus olma konumunun sonlandırılması, söz, basın ve örgütlenme özgürlüğü, bütün bunları güvenceye alacak demokratik ve laik bir anayasal düzen, kısacası siyasi demokrasinin kazanılması işçi sınıfının mücadelesinin demokratik yönlerini oluşturuyor.
Kolayca anlaşılacağı gibi bu iki mücadele önce birisinin sonra diğerinin yapıldığı bir sıralamaya sahip değil. Bir arada ve iç içe geçmiş durumdalar ve birlikte yürütülmesi gereken mücadeleler. Ancak yakın politik hedefleri bakımından bir sıralama yapılabilir ve işçi sınıfı açısından ilk politik hedefte, yani demokrasinin kazanılması mücadelesinde belirleyici olunması durumunda ikincinin kolaylaşacağı bir ilişki söz konusu olabilir. İşçi sınıfı sömürüye karşı mücadelesinde genellikle yalnızken, demokrasi için mücadelesinde demokratik müttefiklere sahip olabilir ve onlarla birlikte bu mücadeleyi verebilir. Demokratik bir zemin için mücadele işçi sınıfı içinde oldukça önemlidir.Sendikalaşma hakkının bile kolay elde edilmediği dikkate alındığında, bu mücadelenin önemi kolayca anlaşılabilir.
Sermaye ve gericilik işçilerin sınıfsal bölünme üzerinden değil, ideolojik, politik etkilenmeler, bölünmeler üzerinden hareket etmesini istemektedir. Böylece dini ön yargıların, ulusal farklılıkların, burjuva ideolojisinin körletici ön yargılarının, bunları savunan politik partilerin işçiler içerisinde etkin olması sağlanmaktadır. Oysa işçiler aynı sınıfın mensuplarıdır ve benzer çalışma koşulları tarafından sermayenin ücretli köleleri olarak sömürülmektedirler. Sermayeye karşı mücadeleleri işçileri birleştirir, onlarda nesnel konumlarından ötürü içgüdüsel olarak sömürüye karşı mücadele etme isteğini geliştirirken, sermayenin egemen olduğu toplumun ideolojik politik çatışmalarının etkisi altında kalmak onları böler.
Bu bölünmüşlüğü etkisiz kılacak olan, işçilerin ücretli köleler olarak kendi nesnel konumlarının farkında olmaları, bunu sınıf bilinci düzeyine çıkarmalarıdır. Yani toplumdaki diğer sınıflardan farklı bir sınıf olma, sermayeye karşı mücadele ve benzer koşullara sahip diğer işçilerle ortak çıkarlara sahip olma bilincine ulaşmaları. Bu işçi sınıfı bilincidir ve bu bilinç, sosyalist bilincin nüvesini oluşturur ve eğer sosyalistler işçi sınıfına ilişkin görevlerini layıkıyla yerine getirebilirlerse, işçiler burjuva, gerici partilerin etkilerinden daha kolay sıyrılırlar, böylece işçilerin ülkenin politik yaşamına işçi sınıfının yakın ve uzak hedeflerini gerçekleştirebilecek bir perspektifle katılabilmelerinin yolu ardına kadar açılır.
Ülkede bu 1 Mayıs’a ve işçi sınıfının mücadelesine doğru bir perspektiften yaklaşılması işte tam da bütün bu nedenlerden dolayı son derece önemlidir. Ülkede ve dünyada yaşanmakta olan olaylar, tek tek ülkelerin işçilerine politik gelişmelere işçi cephesinden yaklaşmanın ve onların yönünü işçi sınıfının ve insanlığın kurtuluşuna doğru çevirmeyi başarabilmenin geleceği kazanmak açısından tayin edici olduğunu her gün yeniden hatırlatmaktadır.
Evrensel'i Takip Et