Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
Reklamları Kapat
Reklamları Kapat

Avrupa’da 1 Mayıs grevlerle karşılanırken, Türkiye’nin gündeminde ise laiklik tartışmaları var. Meclis Başkanının “Yeni anayasada laiklik ilkesi yer almamalıdır” çıkışıyla alevlenen tartışmaların ekseni ise geçmiştekilerden çok da farklı değil:
Laikliği yaşam tarzı merkezli savunanlar, yaşam tarzını korumaya çalışanları aşağılayanlar, Anayasaya uygunluk tartışması yapanlar vs.

Anlayacağınız; mesele yine bireysel haklar, inanç özgürlüğü ve hukukun üstünlüğü gibi başlıklara kilitlenmiş durumda.
Oysa meselenin bir ekonomi politiği, laiklik talebinin ciddi bir sınıfsal niteliği var.

Bir başka deyişle laiklik mücadelesi, herhangi bir işçi açısından “ötekinin” yaşam tarzını savunarak göstereceği demokrat bir tutum ve dayanışmadan çok daha fazlası demek. İşte tam da bu yüzden sınıf mücadelesine konu edilmesi ve bu çerçevede biçimlendirilmesi gereken bir talep bu. Şöyle ki, gerekçesi her ne olursa olsun, baskı ve tahakküm altında bulunan toplumsal kesimlerin varlığı, patrona ilave sömürme ve sınıf içi rekabeti kızıştırma gücü verir. Üstelik ilave sömürüye maruz kalan işçiler bunu “öteki” kimliğiyle özdeşleştirdiği ölçüde, sömürü olanaklarını genişleten patron bunun sınıfsal niteliğini de gizleme imkanı bulur.

Artan sınıf içi rekabet ve patronun “ötekini” daha fazla sömürebilme imkanı, egemen inanç ya da etnisiteye mensup işçilerin de kazanılmış haklarını tehdit eder. Bu işçilerin sorunu “ötekinin varlığı” ile açıklaması hali ise sermaye düzeninin rüyası ve en büyük zaferlerinden biridir. Böylece sınıf bilinci bütünüyle tahrip olurken, işçi sınıfının ortak hareket edebilme kapasitesi de tamamen ortadan kalkar.

Nitekim patronların çatışma politikalarından yana tutum almasını da, hamasi söylemlerle kutuplaşmayı desteklemesini de esasen bu minvalde değerlendirmek gerekiyor.

Dolayısıyla sınıflı toplum yapılarında “öteki”nin haklarını güvence altına almaya yönelik hiçbir mücadele sınıf mücadelesinden azade değildir. Bunları kolektif mücadelenin bir unsuru olmaktan çıkartıp “bireyselleştirmek” ise sınıfı bölmenin ilk adımıdır. Bölünmüş katmanların “düşmanlaştırılması” yoluyla da burjuvazi iktidarını güvence altına alır.

Bu çerçevede başta sendikalar olmak üzere tüm emek cephesinin din/milliyet hamasetinin sınıfsal sonuçlarını dikkatle değerlendirmesi gerekiyor. Laiklik de dahil olmak üzere, “ötekinin” hak ve özgürlüklerini güvence altına alan her talebin sınıf mücadelesinin konusu olduğunu görmek ve bu talepleri sınıfsal niteliği ile 1 Mayıs alanlarına taşımak gerekiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.
Reklamları Kapat

Evrensel'i Takip Et