Vizesiz seyahat mi?
Fotoğraf: Envato
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, son viraja gelinceye kadar “uyum sorunu” başlığı altında ele alınıyordu. Herkes hatırlayacaktır; kokoreç yasaklanacak mı, minarelerden hoparlörler sökülecek mi gibi, ayağa düşmüş tartışmalar “uyum” kavramından milletçe ne anlamamız gerektiğini bize öğretiyordu! Trafikte hata yapanlar, vatandaşın “Sizin yüzünüzden bizi AB’ye almıyorlar lan!” şeklindeki tepkisiyle karşılaşıyordu. Bir kısmımız için AB, bir medeniyet projesiydi, diğer kısmımız için bizi yutmak Hristiyanların tuzağı! Olaya emperyalizm açısından bakanlar ise bu popüler tartışmanın, haliyle, kıyısında kaldılar.
Her neyse, o tartışmalar geçti gitti…
Şimdi Avrupa’yla ilişkileri Suriye krizi üzerinden tartışıyoruz. Daha doğrusu, Suriye krizinin yol açtığı büyük insani dram, göçmen sorunu üzerinden tartışıyoruz! Aslında tartışmıyoruz, bu büyük acının üzerinden nasıl kâr edebileceğinin hesabını yapan hükümetin Avrupa karşısında oynamaya çalıştığı gerilim filmini izlemeye zorlanıyoruz.
Hükümet, krizi fırsata çevirmenin ustası olduğundan milyonlarca göçmenin çektiği ıstırabı ve Avrupa’nın onlar karşısında düştüğü korkuyu pazarlık konusu yaptı. Kendilerini denizlere atarak kurtarmaya çalışan insanların çaresizliğiyle, Avrupa’nın ırkçı korkularının çatışmasını paraya çevirmeye, o değilse, AB’ye girmenin en kıytırık girdisi olabilecek vizesiz seyahati elde etmeye çalıştı. Avrupa, 72 şart koydu Türkiye’nin önüne… Bunlardan 62’sini zaten cepte gören hükümet hemen yerine getirdi. Geriye kalan 10 şart ise, Avrupalıların deyimiyle “el freni” rolündeydi. Türkiye’nin mevcut rejim anlayışıyla asla yerine getiremeyeceği ölçülerdi bunlar.
Davutoğlu’ya kalsa, AKP “fabrika ayarlarına” dönerek bunları da halledebilirdi ve bu güvenle “Bu iş haziran’da tamam” diye bir mesaj salladı.
Tam bu noktada, sarayın aynı fikirde olmadığı, Davutoğlu’nun kendi kafasına göre konuştuğu ortaya çıktı. O 10 koşul, bugün yaşadığımız temel baskı koşulları hakkında bir şeyler yapmayı gerektiriyor. Mesela, “terörle mücadele” adı altında yürütülen ve özellikle ifade özgürlüğüne yönelik saldırıları sınırlamayı isteyen yeni düzenlemeler istiyor. Örneğin yolsuzluk konularının ele alınmasını ve şeffaf soruşturmalar yapılmasını istiyor!
Bunların mümkün olmadığını herkes biliyor. Avrupa, vizesiz seyahat meselesinin gelip yolsuzluk ve baskı uygulamaları duvarına toslamasının yarattığı gerilimi önceden hesaplamış olmanın gururuyla, şimdi “Yiğitsen geç bu sırat köprüsünden” diyerek ellerini ovuşturuyor. Keyifle Davutoğlu-Erdoğan geriliminin bu boyutunu seyrediyor.
Haziran geldi neredeyse, bakalım Davutoğlu’nun vadettiği vizesiz günler gelecek mi; gelse bile Davutoğlu orada olacak mı?
Kazan fena kaynıyor…
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43