07 Mayıs 2016 01:00

Kiralık işçilik yasalaştı: sendikacıların gözü aydın!

Kiralık işçilik yasalaştı: sendikacıların gözü aydın!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Özel İstihdam Büroları ve Kiralık İşçilik Yasa Tasarısı, önceki gece TBMM Genel Kurulundan geçirilerek yasalaştırıldı.

Sendikacılara hayırlı olsun; başarılarından dolayı kutlamayı hak ettiler, kendilerini kutlarız!

HÜKÜMET, MECLİS KENDİ GÖREVLERİNİ YAPTI

Neden sendikacılara kutlu olsun! 

Çünkü; 

* Hükümet sermayenin hükümetidir ve böyle bir tasarıyı, çeyrek yüzyıldan beri patronların hayali olan bu yasayı, sermaye partilerinin ve hükümetlerin Meclise getirmeye cesaret edemediği bu yasayı rafine bir sermaye partisi olan AKP Hükümeti Meclise getirmiştir.  Getirmesi de normaldir. Sonuçta kendini halkın hükümeti gibi gösterse de Hükümet açıkça sermaye hükümetidir. Bu nedenle de Kiralık İşçilik ve Özel İstihdam Büroları Yasası’nı Meclise getirmesi de doğaldır; hükümetin doğasının gereğidir!

* Meclis de büyük çoğunluğu ile sermaye partilerinin milletvekillerinden oluşmuştur ve o vekiller işçilerin oyuyla seçilmiş olsa da sonuçta sermayenin temsilcisidirler. Bu milletvekillerinin böyle bir yasaya oy vermeleri de gayet doğaldır.

* Cumhurbaşkanı da eli titremeden bu yasayı imzalayacaktır. Çünkü o da halktan aldığı oyla seçildiğini söyleyip bununla övünse de bir avuç sermaye sahibinin çıkarlarını savunan bir siyasetin lideri olduğu için bu yasayı imzalamakta tereddüt etmeyecektir.

SENDİKAL BÜROKRASİ OLMASA BU YASA ÇIKARILAMAZDI!

Ama ne Hükümetin, ne Meclisin ne de Cumhurbaşkanının başarıları, cesaretleri karşısında öfkelenebiliriz, işçilerden aldıkları oyla seçildiklerini söyleyerek, eleştirebiliriz, beddua edebiliriz ama bu, yaptıklarının onların doğalarının, tarihsel misyonlarının gereği olduğu gerçeğini değiştirmez.

Ama bu yasanın çıkmasını seyreden, görmezden gelen ya da yasaya karşı olduğunu sadece birkaç basın açıklaması ve hamasi nutuklar atarak, “Dostlar alışverişte görsün”ü aşamayan eylemlerle geçiren sendikalar, bu sendikaların bir araya geldiği konfederasyonların ne yaptığı burada daha önemlidir, hatta belirleyici önemdedir. Çünkü eğer sendikalar ve konfederasyonlar, bu yasaya karşı, lafta söyledikleri kadar gerçekte de karşı olsalar ve bir araya gelip ne yapabiliriz diyerek, harekete geçselerdi bu yasa o Meclisten geçirilemezdi. Ama sendikalar ve onların başındaki sendikacılar, tam tersini yaparak, bir araya gelmeyerek, ortak bir mücadele için ciddi hemen hiçbir girişim yapmayarak, sermayenin Hükümetine ve Meclisine, “Siz bizim lafımıza kulak asmayın, yaptığımız basın açıklamalarında söylediklerimizi dikkate almayın, bildiğinizi yapın” demişlerdir!

Evet, sonuçta sermayenin hükümeti ve Meclisi bu yasayı çıkararak işçilerin kazanılmış hakları karşısında rahatsızlıklarını, her fırsatını bulduklarında bu hakları ortadan kaldırarak çalışma hayatını sermaye için dikensiz gül bahçesi yapmayı amaçlayarak “işçi ve emek düşmanı” olduklarını göstermişlerdir. Ama sendikacılar, işçiler tarafından işçi örgütlerinin başına getirilen sendikacılar ise, “sınıf haini” olduklarını göstermişlerdir.

Ortaya çıkan tablo, bu yasanın çıkmasının başarısı Hükümette ya da Mecliste değil, sendika bürokrasisindedir. Çünkü eğer sendika bürokrasisi sınıf haini bir tutum almasaydı bu yasa çıkarılamazdı!

ESAS OLAN ORTAK MÜCADELE İÇİN BİRLEŞMEKTİR!

Bunun içindir ki, sırada olan diğer yasal düzenlemeler konusunda sınıfın içindeki ileri işçi kesimleri ve mücadeleci sendikacılar, bundan bir ders çıkarmalı ve “Sendikaların şöyle bir kararı var, konfederasyonların ‘genel grev’ kararı var” demeyi bir yana bırakmak, tersine sınıfın ortak talepleri için ortak bir mücadeleyi örgütlemek üzere bir stratejiyi benimseyen çizgide mücadele için adım atmak zorundadırlar. Aksi halde sadece iyi niyetli olmak, sadece kendince mücadele etmekle yetinmekle bir yere gidilemeyeceği bir kez daha görülmüştür.

Bunun da sendika bürokratlarından beklenemeyeceği yıllardır olduğu gibi şimdi bir kez daha görülmüştür.

Bu gelişmeyi değerlendirmek, ileri işçi kesimleri ve mücadeleci sendikacıların ortak mücadele için somut adımlar atması bundan sonrası için belirleyici olacaktır.  


 

Her 6 Mayıs’ta tarihimizden aldığımız güçle daha ileriye!

Dün Deniz, Yusuf ve Hüseyin, idam edilmelerinin 44. yılında Türkiye’nin her yanında anıldı.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 6 Mayıs; devrim mücadelesinde hayatını kaybeden tüm devrimcilerin anma günü olarak anlamlandı.

Dün Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere pek çok yerde gençlerin kitlesel katılımıyla düzenlenen etkinlikler; bir yandan onları katledenlere öfkenin öte yandan da onların miraslarına sahip çıkma ve geçliğin güncel taleplerini haykırdığı gösterilere dönüştü. “İçeride ve dışarıda barış”, “Halkların kardeşliği”, eşitlik, özgürlük, laik ve demokratik Türkiye taleplerinin öne çıktığı anmalarda gençlerin kitlesel katılımı önemliydi. 

Onlar, “bir Türk’ün dünyaya bedel” olduğu, dünyada tüm iyi şeyleri Türklerin, kötü olanları da diğer milletlerin yaptığını merkeze alan bir eğitimden geçen, kapitalist ve sosyalist olarak bölünmüş gerçek dünyadaki sarsıntılardan irkilerek uyanan kuşağın en önde yürüyenleriydi. 

Onlar, emperyalizme, yerli iş birlikçilerine, her türden gericiliğe karşı başkaldıran gençliğin liderleri olarak, geride kalanlara ve sonraki gençlik kuşaklarına gözdağı vermek için katledildiler. 

Ama savundukları dava, insanlığın on bin yıllık eşitlik, özgürlük, davasının devamı olduğu, bu büyük davanın günümüzdeki biçimi olarak sosyalizm davasına bağlandığı için de onları öldürmek davayı öldüremediği gibi davanın büyümesi ve köklerinin daha derinlere inmesinin de yolunu açtı.

Onun için 44 yıldan beri bu ülkenin gençleri, devrimcileri olarak azalmayan bir öfkeyle, 44 yıldan beri yaşananlardan öğrendiklerinin de ışığında onlardan öğrenmeye devam ediyoruz, edeceğiz de.

Köklerimizden, tarihimizden aldığımız güç ve bilinçle gericiliğe, emperyalistlerin gericiliklerin savaş politikalarına, kapitalist sömürüye karşı mücadelede tarihimizden aldığımız güçle, her 6 Mayıs’ta onları daha ileri bir bilinçle anıyoruz.  

Türkiye’nin, bölgenin ve dünyanın içinden geçtiği koşullar; yarım yüzyıl önce onların başlattığı emperyalizme, gericiliğe karşı mücadelede onlardan öğrenmeye ihtiyaç olduğu sürece 6 Mayıslar herhangi bir anma gününü aşan biçimde, bir mücadele gününe dönüşmeye devam edecek.

Bunu dün bir kez daha gördük.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa