Dokunulmazlık meselesi
Fotoğraf: Envato
Geçen yıl dersime gelen bir araştırmacı arkadaşım, öğrencilere “çilekli süt” adıyla satılan ürünlerin içerisinde çilek olmadığını anlattı. Sonra bu ürünlerin içerisine çilek tadı vermesi için konulanların listesini gösterdi. Bu gerçekle ilk kez karşı karşıya kalan öğrencilerden biri, “Bari süte dokunmasalardı!” diye söylendi. Ben de, “Dokunulmayan ne kaldı?” diye düşündüm. Gerçekten ne kaldı?
Geçenlerde bir arkadaş artık Ayder Yaylası’na gidemediğini söyledi. Ayder son yıllarda kalkındıkça kalkındı. O kadar kalkındı ki, eskiden yaylaya doğayla kucaklaşmak için gidenler artık karşılarında “çilekli süt” satan süpermarketler, mücevher altın satan kuyumcular buluyor. Yaylada kuyumcu olur mu? Yeni Türkiye’de oluyor. Müşterileri var. Yanlarında bol para ve dogma getiren Müslüman turistler...
Eskiden dokunulmaz olduğu düşünülen o yemyeşil yaylaların geleceği karanlık. Yeni Türkiye’nin kurulması için yaylaların, derelerin, vadilerin yok edilmesi gerekiyor. Ama doğanın yok edilmesi için önce gerçeklerin yok edilmesi gerek. Bu yüzden yaylaları ve bölge ekolojisini yok edecek yol çalışmasına “Yeşil Yol Projesi” adı verilmiş.
Yeni Türkiye akıl almaz bir yer. Hatta aklın sınırlarının değil, temellerinin yok edilmesi söz konusu. Yeni Türkiye akıl dışı bir mekan. “Mekan” demek gerek çünkü artık içinde ne kalacağı belli değil. Dokunulmaz olduğu düşünülen her şeye saldırılıyor. Doğaya, suya, mahallelere, köylere, kasabalara, hatta kentlere...
Eskiden koruyucu olabilen hukuk ortadan kaldırılmış durumda. Yeni Türkiye bir talan cumhuriyeti ve bu düzende hak hukuk artık yok. Örnek Cerattepe. Bakır ve altın çıkarılacak; bir holding bölgeyi talan edecek. Yöre halkı dokunulmaz olduğunu düşündüğü toprağına doğasına sahip çıkmak için mücadele veriyor. Karşısına devletin ta kendisi çıkıyor. Yeni Türkiye’nin özetini holdingin sahibi bir cümle ile yapmıştı. Burada yinelemeye gerek yok.
Devlet Cerattepe’de talan gerçekleşsin diye elinden geleni yaparken Çevre Bakanlığı boş durmayıp çocuklara doğa sevgisi içeren boyama kitabı hazırlatmıştı. Çünkü talan yalansız olmaz. Yeni Türkiye’nin gerçeği doğanın yok edilmesi ise o zaman kitapta iktidarın doğa aşkıyla yanıp tutuştuğu anlatılmalı.
Bu kitapta doğa aşkıyla yanıp tutuşan bir başbakan ve ailesinden söz ediliyordu. Varsın yalan olsun. Yeni Türkiye’nin önceliği çocukların üstün yararı olacak değil elbette. Yeni Türkiye’de her şeye ama her şeye dokunulabilir. Düğmeye basıldı mı her şey mümkün.
Geçen hafta bunu başbakan kendisi de gördü. 7 Haziran’dan sonra Türkiye’yi savaş ve kaos ortamına götüren ölüm stratejisinin başbakanı azledildi. Yerine bir başkası getirilecek. Yeni Türkiye’ye daha iyi bir kukla gerek...
Yeni Türkiye’nin yolu belli. Başkanlık savaş ve kaos ortamı ile cenazeler üzerinden getirilecek. Bu süreçte eski tip milliyetçiliğin yerini, ümmetçilik-milliyetçilik dolduracak. Gerçeklerin yerine havuz medyasının yalanları ve bol din konulacak. Biliyorlar ki, talanın en sağlamı diktatörlükte olur.
Bu süreçte gerçekleri söyleyenlere hiç acımayacaklar. Can Dündar ve Erdem Gül’e kesilen cezalar bunun için. Barış isteyen akademisyenlere yönelik cadı avı da bunun için. Gerçekleri dile getirenlere artık üniversitelerde yer yok.
Eskiden üniversitelerde iş güvencesi vardı. İktidar istediğinde öğretim üyelerini kapının önüne koyamazdı. Özel üniversiteler icat edildi ki, bu da değişsin; işten atılma korkusu üniversitenin dokusuna işlesin. Biliyorlar ki, iş güvencesi olmayan üniversitede gerçekler değil, iktidar ağır basar.
Soranlara söylüyorum, 29 Nisan’da işten çıkarılmam bu nedenledir. Gerçekleri söyleyenlere acımıyorlar. Savaş ve kaos ortamının hemen arkasında korkunç bir talan düzeni var. Barış isteyenler bu düzenin önünde engel. Benim atılmam barış istememden çok üniversitedeki talan düzenine engel olmamdan. Bana ve üniversitenin dokunulmaz olduğu sanılan ilkelerine saldıranlar aslında kurulan talan düzenini korumaya çalışıyorlar.
Dokunulmazlık meselesinin aslı bu. Amaç gerçeklerin linç edilmesi. Üniversitelerin ve öğretim üyelerinin dokunulmazlığı olmazsa, gerçekler değil iktidar ağır basacak. Şu an Mecliste yaşananlar da böyle anlaşılmalı. Dokunulmazlıklar kaldırılacak, barış talebi susturulacak, gerçekleri dile getirenler susturulacak. Mecliste iktidarın savaş ve kaos siyaseti egemen olacak. Gerisi belli. Diktatörlük, yalan, talan ve ölüm...
- Neden unutturmak istiyorlar? 22 Aralık 2024 04:15
- Çocuk çocuktur! 08 Aralık 2024 04:29
- Soul Behar Tsalik: Gazze’den çıkın! 01 Aralık 2024 04:30
- Profesör Saibaba ardından 17 Kasım 2024 04:01
- Irkçılığa karşı zırh gerek 03 Kasım 2024 04:03
- Almanya, militarizm ve okullar 20 Ekim 2024 04:15
- Nihon Hidankyo kuruluş bildirgesi 13 Ekim 2024 04:15
- Yuval: Soykırıma ortak olmam 29 Eylül 2024 04:54
- Ordunun kıskacındaki gençler 15 Eylül 2024 04:08
- Nükleer felaket önlenebilir 08 Eylül 2024 04:27
- Nükleer kuyu 01 Eylül 2024 04:25
- Oryan Mueller de reddediyor 25 Ağustos 2024 04:40