09 Mayıs 2016 00:56

Denizler ve ’68: gençlik hareketi mi halk hareketi mi?

Denizler ve ’68: gençlik hareketi mi halk hareketi mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tartışma konusu olmaktan çok önyargı gibidir: Denizler gençtirler. ’47’li Deniz, son nefesini verdiğinde bile, ancak 25 yaşındadır. ’49’lu Hüseyin’le Yusuf henüz 23. Ve üniversiteden, gençlik hareketi içinden gelmişlerdir. Öyleyse başında yürüdükleri bir gençlik hareketinden ibarettir!

Denizler, doğrudur, gençtirler ve gençlik hareketinden gelmişlerdir. Deniz, Cihan’la birlikte İstanbul’da, Hüseyin’le Yusuf, Sinan ve Taylan’la birlikte Ankara’da gençlik hareketinin önünde yürümüşler, onun örgütleyicilerinden olmuşlardır. Özellikle Deniz, gençlik kitlelerinin başında, onları yönetirken haklı bir ün kazanmış; binlerce, on binlerce genci harekete geçirebilen bir gençlik önderi olmuştur.

Ancak ’68, ne dünyada ne de Türkiye’de bir gençlik hareketinden ibaret kalmıştır. Fransa’da örneğin grev ve gösterileriyle, milyonlarca işçi harekete geçmiş, gençlerle birlikte işçiler de ayağa kalkmıştır. Amerika’da Vietnam Savaşı karşısında gelişen barış hareketiyle siyahların ırkçılığa karşı hareketi, kuşkusuz sadece gençleri kucaklamakla kalmamış, ama işçi ve sömürülen yığınlara da dayanarak yükselmiştir.

Türkiye’de de öyledir, hatta Türkiye’de daha ileri gidilmiştir. Denizler gençtirler ve gençlik hareketinin başında yürüyerek başlamışlardır; ancak üniversitelerine sığmamış, tartışmasız şekilde yüzlerini döndükleri işçi ve köylü hareketinin içinde, üstelik ön saflarında yer almış, katılmakla kalmamış, örgütlenmesinde dolaysızca görev almışlardır.

İşçilerse, hiç sessiz ve hareketsiz değillerdir. O yıllarda, özellikle İstanbul’un greve ve direnişe çıkmamış, ötesine geçip işçilerince işgal edilmemiş fabrikası yok gibidir. Ve Denizler, bütün bu işçi eylemlerinin içindedirler. Deniz, eğer okulda değilse, mutlaka, ya bir işçi evinde gecesini geçirmektedir ya fabrikanın birinde sendika odasında işçilerle birliktedir. 15-16 Haziran’a böyle gelinmiş, devrimci gençler, iki gün süren işçi başkaldırısının da içinde yer almış, ona ellerinden gelen her katkıyı yapmışlardır.

Köylü hareketi de, üstelik gençliğin katılımıyla yüksek seyretmektedir. Topraksız ve küçük üretici köylülük, ’60’ların ikinci yarısında köylerini hiç boş bırakmayan, ya örneğin Commer’in arabasını neden yaktıklarını anlatmaya ya bir toprak işgaline katılmaya ya da bir üretici mitinginin örgütlenişine katkıda bulunmaya gelmiş gençlerle içli-dışlıdır.

Gençlik hareketinin, özellikle hareketin önderlerinin işçi ve köylü hareketiyle bu birleşme yönelimi Türkiye ’68’inin bir halk hareketi olarak ilerleyişinin dayanağı olurken, kendilerini gençliğin geleceğini tasarlamakla sınırlamaz olmuş ve gençliğin geleceğini halkın geleceği ve öyleyse kurtuluşuna bağlamış devrimci gençler, buna uygun bir arayış içine girmişlerdir: “Demokratik Üniversite” ile başladıkları yürüyüşleri, iktidar sorununu gündemlerine almalarıyla, özellikle bundan böyle gençlik hareketinden gelmelerinin neden olduğu bir dizi zaafı bünyesinde taşısa ve tecrübesizlikleriyle yer yer kendilerini yerine koydukları “halk adına” davransalar bile, emperyalizm ve işbirlikçi gericiliğin zorbalığına karşı halkın egemenliği mücadelesi olarak sürmüştür. Tecrübesizliklerinin yanı sıra bilgi eksikliğiyle bu iktidar mücadelesinin biçimlerine ilişkin hataları kaçınılmazlıkla olmuştur ama… Kendilerinden önceki son iki başlıca tutumu TİP’in parlamentarizmiyle “asker-sivil aydın zümre” yüceltisi askeri darbecilik olan ve sorunun devrim ve her devrimin temel sorunu olan iktidar sorunu olarak konulmaktan vazgeçildiği koca bir Cumhuriyet döneminin sonunda, Denizlerle yeniden devrime ve devrimciliğe dönülmüş, halk iktidarı istenir olmuştur. Biçimi ve uygulanışının doğruluğu/yanlışlığıyla yeterince temellendirilmemiş oluşu bir yana, bu, asıl olarak, burjuva egemenliğinin reddi ve “son söz” “Yaşasın Marksizm-Leninizmin Yüce İdeolojisi” haykırışının hakkının verilişidir.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa