Ses veren var mı?
Dört bir yanı kan ve gözyaşı ile yoğrulan ülkemin coğrafyasında, yaşantınızı her şey yolundaymışçasına sürdürmek zordur. Hele dünyaya kendi küçük pencerenizden bakmıyorsanız, şişkin egolarınız yoksa insani duygularınız, vicdanınız sizi yönetiyorsa o zaman zorluktan da öte, olanaksızlıklarla kuşatılmıştır yaşantınız. Çevrenizde “Ne çok vurdumduymaz var” diye şaşar, öfkelenirsiniz. Katliamlara, yıkımlara, ölümlere, evlerinden yurtlarından göçe zorlanan insanları görmezden, duymazdan, feryatlarını işitmezden gelen duyarsızlara öfkelenirsiniz. İçinde yer aldığınız toplumda, zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa, ayrımcılığa, giderek artan şiddet olaylarına karşı suskun kalan ne çok insan olduğunu görür, öfkenizi içinizde büyütürsünüz. Halkın haber alma, bilgilenme hakkını savunan gazetecilere siyasal iktidarın terörist, casus, vatan haini suçlamalarına seyirci kalan ne çok meslek örgütü, ne çok gazeteci müsveddesi olduğuna tanık olur, mesleği bu acınası duruma getirenlere lanet okursunuz.
Bir haftadır Kilis ilimizde roketler patlıyor, insanlar ölüyor, evler yıkılıyor. Ne siyasal iktidardan ne muhalefetten doğru dürüst bir açıklama var. Devlet suskun, etkili ve yetkililer sessiz. Kilis sivil toplum örgütleri, baro, esnaf feryat ediyor, belki okurun, yetkililerin dikkatini çeker diye tam sayfa gazete ilanları veriyorlar. Anlaşılan o ki Kilis’e roket atan haydut grubunun nezdimizde bir ayrıcalığı var. “Terörist” bile diyemiyoruz. Kısaca devlet, ordu Kilis’in göz göre göre yok edilmesine seyirci kalıyor. Hadi bakalım iliklerine kadar politikaya bulaşmış, otobüste vapurda, kahvede salt politika ve maç konuşan sevgili halkım, Kilis’te yurttaşlarınız öldürülürken aranızdan bir ses veren var mı? Gündeminiz pek mi dolu yoksa! Bahanenizi bir bilebilsek…
Zor zamanlar. Bir yazıyı bile ağız tadıyla yazamıyorsunuz. Bakın sadece “Düşünceyi ifade haklarını kullandılar” diye Hikmet Çetinkaya, Ceyda Karan ikişer yıl hapse mahkum oldular. Erdem Gül ve Can Dündar da sadece halkın haber alma hakkına saygı gösterdiler diye beşer yıl 10’ar güne hüküm giydiler. Cezaevindeki 30’u aşkın gazeteciyi de unutmayalım.
Bilemiyorum hukukçu olmamdan mı kaynaklanıyor ama ben hâlâ Türkiye’de adil yargıçlar bulunduğuna inanıyorum, evrensel hukuk normlarına aykırı yargı kararlarının Yargıtaydan döneceğini ummak istiyorum.
Gülten Akın has şairlerimden biridir. Onun bu güzel şiiri ile yazımı noktalıyorum.
Ah Ülke
Demir akkor halinde, esas demirciler
yedi kat yerin dibinde ve görünenler sahte
önce evliyalar gibi resim veriyorlar
çerçeveden bir çıkınca bir çıkınca
kolları uzanınca örse
üstünde alanlar dolu zambak
vuruyorlar, vuruluyor düşüyor
zambak dönüşüyor lâl’e
Ferhad’ın kesik kolları bir değse toprağa
su uzakta birikiyor hâlâ
söylenti bu, kulaktan kulağa
Mavi kuşun sahipleri esas demirciler
bir gün masallardan dönecekler
-şimdi mi, burada mı, bu durumda mı?
şimdi aşk bile zorba
Evrensel'i Takip Et