15 Mayıs 2016 00:51

Taçsız Kral: Ayhan Işık

Taçsız Kral: Ayhan Işık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yeşilçam’ın ‘Taçsız Kral’ı Ayhan Işık 5 Mayıs 1929 İzmir doğumluydu. Çocukluğumun geçtiği 60’lı yıllardan, Ayhan Işık’lı çok fazla film, çok fazla fotoğraf yok, belleğimin silikleşen siyah-beyaz görüntüleri arasında. Daha çok, çocukluktan ilk gençliğe, delikanlılığa evrildiğim 70’li yıllardan filmler, fotoğraflar, haberler yansıyor belleğimin sinema perdesine. Kral Ayhan Işık’ın olgunluk çağını yaşadığı yıllar, benim ilk gençliğim… Benim ilk gençliğim, Çirkin Kral Yılmaz Güney’in “usturanın keskin tarafında” yürüdüğü yıllar… Ayhan Işık, annemin komşu kadınlarla Belgin Doruk’lu “Beraber Ölelim”i, Serpil Gül’lü “Aşktan da Üstün”ü, Leyla Sayar’lı “Yangın Var”ı, Türkan Şoray’lı “Otobüs Yolcuları”nı, “Acı Hayat”ı, Sezer Sezin’li “Üç Tekerlekli Bisiklet”i, ve Belgin Doruk’lu “Küçük Hanım” serilerini, illaki ‘esas oğlan’ı Ayhan Işık olan diğer filmler gibi kimi iki göz iki çeşme, kimi gülmekten yerlere yatarak izlediği ve fakat her fırsatta rüyalarının erkeğini alkışladığı yılların kahramanıydı. Ayhan Işık, amcamın ‘mahalle arkadaşlarıyla’ sinemaları doldurduğu, “Avare Mustafa”yı, “Maceralar Kralı”nı, “Bahriyeli Ahmet”i, “Hızlı Yaşayanlar”ı, “Kanun Benim”i, illaki Ayhan Işık’lı diğer filmler gibi çoğu kez ‘esas oğlan’la özdeşleşerek, kimi kez imrenerek ve fakat her fırsatta ‘helal olsun’ diyerek alkışladığı yılların kahramanıydı.

‘RESSAM AYHAN IŞIYAN’

Ayhan Işık’ın, Ayhan Işıyan olarak öyküsü 1926 yılının Mayıs ayında, İzmir’de başlar. Yoksul bir çocukluk yaşar. Babasını kaybettiğinde altı yaşındadır. Aile İstanbul’a göçer. Küçük yaşlarda bir kunduracının yanında çırak olarak çalışmaya başlar. Ortaokul yıllarında Paşabahçe Cam Fabrikası’na girer, işçi olarak. Darphanede lastik mühür yapmaya başlar. O günlerde Güzel Sanatlar Akademisi’nin resim bölümüne de kayıt yaptırır. Akademide okurken de sürdürür çalışmayı. Artık “Ressam Ayhan Işıyan”dır ve Bab-ı Ali’de çeşitli dergilerde ressam olarak çalışıyordur. Çok düzgün bir fiziği vardır. 1.80 boyunda, ela gözlü, yakışıklı bir gençtir. Türkiye yayınevinde çalışırken, Atlas Film’in sahibi Murat Köseoğlu, Ayhan Işıyan’a artist olmasını teklif eder. Yine o günlerde tanıdığı Yıldız dergisinin yazı işleri müdürü Sezai Solelli’nin ısrarı ve teşvikiyle, derginin açtığı yarışmaya katılır ve birinci seçilir. İlk filmi “Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan”da Gülistan Güzey, Orhon M. Arıburnu ve Ayla Karaca ile oynar. Hayatı da soyadı da değişmiştir artık Ayhan Işık’ın. 

Sezai Solelli, Osman Seden’e Ayhan Işık’tan söz etmiştir. 1952 yılının Mart ayında ‘siyah saçlı, uzun boylu bu yakışıklı gençle birlikte’ Osman Seden’in yazıhanesine giderler. Osman Seden o günlerde, gerçek bir olaydan esinlenerek yazdığı senaryosu “Kanun Namına”yı filme çekme hazırlığındadır. Filmi Lütfi Ö. Akad yönetecektir. Sezai Solelli, Ayhan Işık’ın oynamasında ısrarcı olur.

İKİNCİ FİLMİNDE YILDIZ

“Kanun Namına” (1952) filmi, Ayhan Işık’ı zirveye taşır. İkinci filminde yıldız olmuştur. (Muhterem Nur, filmin düğün sahnesinde, figüran olarak ilk kez görülür.) Aynı kadroyla, “İngiliz Kemal Lawrence’e Karşı” (1952) filmini çekerler. Arka arkaya filmlerde oynuyordur artık. Kendi kurallarıyla gelmiştir sinemaya. Yeşilçam’ın alışık olmadığı, yeni kurallardır bunlar. Prensiplerinden ödün vermez. Ayhan Işık, efendiliğiyle, dürüstlüğüyle, işine olan saygısıyla, çalışma disipliniyle Yeşilçam’ın “en büyük starı” olur. İlk dönemi diyebileceğimiz 1951-1958 yıllarında, iyi filmlerde iyi yönetmenlerle (Lütfi Ö. Akad, Orhon M. Arıburnu, Osman Seden…) çalışma şansını bulmuştur.

Ayhan Işık, 1958 yılında Amerika’ya gider ve şansını Hollywood’da da denemek ister. Kısa sürede MGM, Paramount ve Fox gibi büyük film şirketleriyle ilişki kurar. Dokuz ay kaldığı Amerika’dan döndüğünde, Yeşilçam bıraktığı gibi değildir artık. Ortam değişmiş, Göksel Arsoy, Orhan Günşiray gibi yeni yıldızlar çıkmıştır. Yapımcılar onların peşindedir. Zirvedeyken, ‘en büyük yıldızken’ ara verdiği Yeşilçam’da, tahtına başkaları oturmak üzeredir. Şaşkındır, ani kararlar alır. İlk iş olarak, diğer yıldızların iki katı olan ücretini düşürür. Filmler peş peşe gelmeye başlar. Mücadeleyi yine kazanmıştır. Amerika’da büyük yıldızlara “king” dendiğini görmüştür. Yeşilçam’ın Batılı anlamdaki ilk yıldızı Ayhan Işık, krallığını da ilan eder. Üstelik bu kez ‘komedi, dram, avantür demeden ne olursa olsun oynamaya’ karar vermiştir. Salon filmlerinde de, komedilerde de oynayacağını kanıtlayıp, seyircinin de beğenisini kazanınca ücreti yeniden artar. Kralın koyduğu kurallar yine geçerlidir. Asla ikinci rolde oynamaz. Kral Ayhan Işık’ın ikinci dönemi diyebileceğimiz 60’lı yıllar, yine yorucu bir tempoda setten sete koşarak geçer. 10 yıla 81 film sığdırmıştır.

‘NEREDEN NEREYE GELDİ TÜRK SİNEMASI?’

1961 yılında Nejat Saydam’ın çektiği ve Belgin Doruk’la iyi bir ikili oluşturduğu “Küçük Hanımefendi” filmi, seyirci tarafından çok beğenilip ticari başarı da kazanınca devamı gelir.

70’li yıllara gelinmiştir. Ülke de, Yeşilçam da dönüşü olmayan bir yola girmiştir. Hepimizi ‘emir ve komuta zinciri’ acımasızlığında yenilgilerin, ihanetin ve yozlaşmanın ışık hızıyla yaşanacağı; hırsızların ve ruhunu, düşlerini, ütopyalarını satışa çıkarıp paraya, ranta dönüştürenlerin köşeleri tuttuğu; her şeyin hızla kirlendiği 80’lere, 90’lara taşıyan 70’li yıllar... Kral Ayhan Işık’ın da olgunluk dönemini yaşadığı yıllar. Bir yılda on filmde oynayarak, hızlı başlamıştır yeni döneme. Fakat Yeşilçam’da da bir şeyler değişmeye, büyü bozulmaya başlamıştır. Ayhan Işık da pek hoşnut değildir gelişmelerden. 1972 yılında, “22 yılda neler oldu, nereden nereye geldi Türk sineması?” diye soran Hayri Caner’i “Çalışma düzeni, iş ahlakı, sinema sevgisi yok artık. Sinemada çalışanların kanunu yok. Sendikamız, sigortamız yok” diye yanıtlar. 

1979 Haziran’ında beyin kanaması geçiren Ayhan Işık, komada geçirdiği günlerin ardından hayata veda eder. 

Kimse Ayhan Işık’a ölümü yakıştıramasa da Yeşilçam Kral’sız ve Işık’sızdır artık.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa