15 Mayıs 2016

‘Usta işi’ kokteyl analizle gazeteciliği suçlamak

Dicle Haber Ajansı Muhabirleri Nedim Türfent ve Şermin Soydan 12 Mayıs’ta Van’da gözaltına alındılar. Nedim Türfent Van’da avukatıyla dahi görüştürülmeden Yüksekova’ya götürüldü ve 13 Mayıs’ta tutuklandı. Bu yazı yazılırken Şermin Soydan’ın gözaltı süresi ise uzatılmıştı. Türfent Dicle Haber Ajansının cezaevinde olan 12. muhabiri. Hepsi de “Örgüte üye olmak”, “Örgüt propagandası yapmak”tan parmaklıklar arkasında. Sorduklarında “Onlar gazeteci değil, terörist” demenin kılıfı bu. Oysa herkes biliyor gazetecilik nedeniyle tutuklandıklarını, bu yüzden zaten AB “terör” kavramını ve yasalarınızı gözden geçirin diyor. Bir haber ajansının 12 muhabirinin, toplamda 36 gazetecinin “terörist” olmasını kimsenin aklı almıyor. Gazeteci Nedim Türfent bir süredir kendilerine Beyaz Torosçular ismini seçen sosyal medya hesabı tarafından tehdit ediliyordu. Tehditler Türfent gözaltına alındıktan sonra da devam etti. Onca faili meçhul cinayetin ardından birilerinin “Beyaz Torosçular” diye bir isim alıp insanları tehdit etmesi binlerce internet sitesine, sosyal medya hesabına engelleme kararı veren Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliğinin ilgisini hiç çekmiyor, oysa suç olan tehdit, düşünceyi açıklamak ya da eleştirmek değil.

Şermin Soydan’ın gözaltına alınma gerekçesi ise “İşte Gever’e ‘gizli’ operasyon belgesi” başlıklı bir özel haber. Soydan 10 Şubat’ta Hakkari Valiliği tarafından düzenlenen bir toplantıda Yüksekova’ya düzenlenecek operasyonda alınacak tedbirleri içeren belgeyi yayımlamış. Yani gazetecilik yapmış. Belgenin gizli olması haber yapılmasının önünde engel değil. Çünkü gizliliği koruyacak olan kişi gazeteciler değil, içeriden bir sızıntı varsa onu bulmak ve suçlamak akla yatkın ama içeriğinde kamu yararı varsa gazeteci ulaştığı belgeyi de, içeriğini de yayınlar. Yüksekova’ya bir operasyon düzenleneceğinin duyurulmasında elbette kamu yararı var. Bu operasyonlar sırasında yüzlerce kişi öldü, evlerinden oldu, çok temel insan hakları çiğnendi. BM Cizre’de yaşanan hak ihlallerine ilişkin inceleme talebinde bulundu, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin geçen hafta taleplerinin yanıtsız bırakıldığını ifade etti. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak Zeyd Raad e Hüseyin’i Türkiye’ye davet etti. Umalım ki hem BM hem de bakanlık sözünü tutsun.

Gazeteciliğin Türkiye’de suçla en çok da terörle ilişkilendirildiği artık her gün tescillenen bir hal aldı. Devlet basın özgürlüğünün sınırlarını kendisi belirlemek istiyor, aynı fikirde olmadığı her gazeteci “terörist”. İşin daha da acıklı tarafı ise hükümete yakın ana akımda sırf bu nedenle “saygın”, “usta” gibi sıfatlarla nitelendirilen gazetecilerin de bu durumu meşrulaştırmaya çalışması. İşte bu “usta” kalemlerin başında gelen Abdülkadir Selvi, Şermin Soydan’ın haberinin ardından 12 Nisan’da “Yüksekova operasyonunu kim sızdırdı?” başlıklı bir yazı yazdı. Soydan’ın yayımladığı belgenin konu alındığı yazıda Dicle Haber Ajansı “PKK’ya yakınlığı ile bilinen” diye nitelendiriliyor. Selvi belgenin yayımlanmasını “haber atlatma” olarak görülmesinin masum bir yorum olduğunu düşünüyor ama asıl şaşırdığı “Belgenin noktasına virgülüne kadar gerçek çıkması”, baş şüpheli ise tabii ki “paraleller”. İnsan bir taşla nasıl bu kadar çarpıtma yapılabildiğine hayret ediyor. “Dicle Haber Ajansıysa PKK’dir, haber atlatma olarak görmek saflıktır, kaynak buysa haber yanlıştır, haber doğruysa sızdıran paraleldir.” Kokteyl analiz bu olsa gerek. Üstelik bu “analizi” tek alametifarikası AKP içinden kulis bilgisi sızdırmak olan bir köşe yazarı yapıyor. Selvi’ye başka bir sızıntıyı hatırlatmakta fayda var, operasyonların başlatılması kararının ardından Başbakan Davutoğlu olacakları öngörüp sabaha dek ağlamış. Eşinin verdiği bilgiye göre çocukların öleceğine ağlamış, öldüler de.

Bu saatten sonra söylemenin bir yararı var mı bilmiyorum ama kamu yararı işte ölen o çocukların sesini duyurmakta, hapse atılan onca gazetecinin yaptığı gibi. Nedim Türfent 5 Mayıs’ta Haber Nöbeti hesabına “#Gever #Şemdinli #Oremar Çatışma ve operasyon bölgesinde gazetecilik: Geçen yıl mayıs başından beri 1 gün bile dinlenemedim” mesajı atmış. İktidara yakın rahat koltuklardan anlaşılması zor ancak içeriği anlamsız, ‘Neye hizmet ettiği belli’ kokteyl analizlerinizle gazeteciliği suçmuş gibi göstermenize izin vermeyeceğiz.

Bu aralar gazetecilerin gazetecilere yaptıkları yine gündemde, hedef gösterenler, dava açanlar… Mesleğin nasıl elimizden kaydığını, dayanışmanın nerelerde kırıldığını görmek açısından kaydetmeye değer. Yarın meslektaşlarını hedef göstermişti, mahkum ettirmişti diye anılmak da var.

Evrensel'i Takip Et