Yeni rejim tartışmaları
Ellili yıllara gelinip demokrasiye geçiyoruz denene kadar Türkiye’de kimsenin ülkenin demokrasi ile yönetildiğine dair bir iddiası olmadı. Birden fazla partiye izin vermenin demokrasi olduğunu sanan muktedirler de, demokrasi dedikleri oyunun kurallarını belirlemeyi fazla düşünmediler. Sonuçta, yeni kurulan Demokrat Parti de CHP’nin içinden çıkmıştı, onlar da Kemalist idi. Demokrat Parti yöneticilerinden Bayar, Kurtuluş Savaşı sırasında Mustafa Kemal ekibindendi. Kemalistlerin en çok korktuğu “dincilik ve bölücülük” gibi hususları siyasette kullanmazlardı. Fakat, CHP ve İnönü yanıldı. İktidar kavgasında her şey mübahtı. Menderes iktidarı zayıfladıkça, dini istismar etmeye başladı. Demokratik kurumlar olmadığından ve halkın demokrasi talebi ile ayağa kalkacak bir bilince sahip olmaması nedeniyle, popülizm yaparak iktidarını korumaya ve muhalifleri zorla bastırmaya çalıştı. Menderes iktidarının son yılları bugünkü AKP iktidarına çok benziyordu. Keza Menderes de Erdoğan’a. Bilindiği gibi askerler bir darbe ile Menderes iktidarını devirdi ve bir süre iktidarda kalıp yeni bir anayasa yaptıktan sonra iktidarı CHP’ye devrettiler.
Askerler, yeni bir demagog çıkıp “dincilik ve bölücülük” yaparak Kemalist yolun dışına çıkılmasın diye yeni anayasa ile bazı kurumlar getirdiler. Senato, Anayasa Mahkemesi, MGK, vb. egemenliğin artık sadece Millet Meclisi ile kullanılamayacağını anayasaya yazdılar. Millet iradesi anayasal kurumlar vasıtasıyla tecelli edecekti.
12 Eylül’e gelmeden önce 1961 Anayasası birkaç kez değiştirildi. Yeni anayasa da sorunları çözmemişti. Sosyal uyanış yeni anayasa ile durdurulamıyordu.
Askerler yeni bir darbe yaptılar. Yeni bir anayasa daha yazdılar. Senatoyu kaldırdılar. MGK’yi güçlendirdiler. HSYK’yi ve YÖK’ü koydular. Güçlü bir cumhurbaşkanı (sorumsuz ama aşırı yetkili) ve bir sağcı, bir sosyal demokrat parti ile ülkeyi idare edebiliriz diye düşündüler. Cumhurbaşkanı katıksız bir Kemalist olmalıydı. Emekli genelkurmay başkanı ya da anayasa mahkemesi başkanı olsa iyi olurdu. Dinci akımlar sağ parti içinde eritilir, Marksist akımlar da sosyal demokrat parti içinde etkisizleştirilirdi.
Bu yeni anayasa ve rejim de üç beş sene sonra dikiş atmaya başladı. Yeni anayasadan on küsur sene kadar sonra Erbakan Başbakan olmuştu. 28 Şubat ile bir balans ayarı yaptılar. Ama, balans ayarından sonra bu kez Erdoğan iktidara geldi ve elli sene önce Menderes ne yaptı ise aynını yapmaya başladı.
Şimdi, bu kez Erdoğan ve AKP tarafından yeni bir anayasa ile, yeni bir rejim dizayn edilmek isteniyor.
AKP’nin yeni rejimi demokrasi mi olacak?
Elbette hayır. Çünkü, demokrasi bir takım anayasal hükümlerle kurulamaz. Dünyanın en demokrat hukukçularını bir araya getirip, en demokratik anayasayı yazdırsanız dahi , o ülkede demokrasi olmaz. Kısa süre sonra bir demagog, bir popülist veya egemen güçler o anayasada boşluklar bulup diktatörlüklerini hemen tesis ederler.
Demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi için ayağa kalkması ve her an ayakta kalması ile mümkündür. Diktatörlüğe meyledenlere yumruğunu indirecek bir halk gücü ancak halk demokrasisini yaşatabilir.
İktidarın din devletine ve tek adam diktatörlüğüne doğru attığı her adım karşısında sadece demeçler vermek, ölümüzü çiğnemeniz gerekir deyip muhalefet ettiğini sanmak diktatörü durduramaz.
Elbette, askerden yeni bir darbe yapmasını beklemek de çıkar yol değildir. Asker her darbe yaptığında önce işçileri, emekçileri ve solcuları ezmiş; sonra da daha sıkı bir rejim dizayn ederek iktidarı yine patronlara devretmiştir.
Çare en geniş emek ve demokrasi güçlerinin birleşmesi ve örgütlenmesidir. Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele etmesidir.
Evrensel'i Takip Et