22 Mayıs 2016 01:00

Dokunulmazlık meselesi

Dokunulmazlık meselesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,
Son zamanlarda ülke genelinde birbirinin ardı sıra gelişen önemli gündemlerle yatıp kalkıyoruz. Her birimiz cennet vatanımızın birer ferdi, birer “vatanaş”ı olarak bittabii ki bu olaylardan, bu “mesele”lerden yola çıkıp, dolayısıyla kendi kişisel dağarcığımıza veya “fıtrat”ımıza göre bu gündemleri şu ya da bu minvalde değerlendiriyoruz ama diğer taraftan da nedense ve ne hikmetse eninde sonunda dönüp dolaşıp nihayetinde hep aynı kulvarda zihnimizi kurcalayan aynı “klasik” sorunun girdaplarında maalesef debelenip  duruyoruz:
“N’olacak bu memleketin hali?..”
Aslında bizleri, hepimizi tıpkı kundaktaki bebekler misali sarıp sarmalayan özbeöz “ana”larımızdan nerdeyse çok daha fazlasıyla üzeri-mize titreyip, böylece her birimize bahşettiği “anayasal vatandaş”lık kimliğiyle istikbalimizi, atimizi bir bakıma “teminat” altına almayı kendisine dert edinmiş anlı şanlı bir “devlet baba”mız varken, buna rağmen yine de ikide bir memleketin haliyle ilgili bu tarz sorularla kafamızı kurcalamak, acaba amiyane deyimiyle “boşuna telaş, dikine tıraş”ın ta kendisi mi ne!
Nitekim dünya durdukça bu topraklar üzerinde milletçe ebediyete dek yaşayacağımıza dair  miskal kadar şüphemiz zaten elhamdülillah yokken, keza bizden sonraki nesillerin torun ve torbalarının da; en az bizler kadar mutlu, müreffeh yurttaşlar olarak “barış” içinde keyifle ömür sürdüreceklerini “aççık seççik” kanıtlayan her türlü müjdeli “haberler” her Allah’ın günü devletlularımız tarafından ortalıkta haraç mezat pazarlandığı halde, yine de at gözlüklü yaklaşımlarla böylesine münasebetsiz bir soruyu zırt pırt dillendirmemizin acaba bir alemi var mı!
Var! Çünkü milli birlik ve bütünlüğümüzden yana yeterince nasibini almamış, dolayısıyla memleket sathında her zaman  “fitne fücur” yaratmak için alesta bekleyen “hain”lerin cirit attığı bir ülkede bu tür soruların sorulması acı ama ne yazık ki aynı zamanda da olmazsa olmaz hükmünde bir gerçek!
Nitekim “milli ve yerli” vatandaşlık bilincinden yoksun olan “gafill”lerin tümü; gerek ülke, gerekse uluslararası camia nezdindeki gidişatımız şu ya da bu nedenlerle kazara da olsa hafif yollu yalpala-dığında hemen anında şom ağızlık edip böylece memleketin halinin kötüye gittiğini timsah gözyaşlarıyla dillendirirken, beri taraftan kalpleri “vatan ve millet” sevdasıyla yanıp tutuşan “sözde” değil, “özde” vatandaş olmanın gururunu yaşayanların cemi cümlesinin de, “N’olacak bu memleketin hali” gibi saçma sapan sorularla başlarının hiç de hoş olmadığı malum!
Yani?..
Yani ceplerimizde taşıdığımız kimileri pembe, kimileri mavi nüfus kağıtlarımızdaki bilumum damgaların yanı sıra, hele hele Anayasamızın amir hükümlerine göre hepimiz bu ülkenin birinci sınıf vatandaşları olarak hesapça birbirimizden farkımız kesinlikle yok ama öte yandan da “demokratik hukuk devleti”mizin kurallarına göre seçip milletimizin “yüce meclis”ine gönderdiğimiz kimi “vekil”lerimizin de seslerinin soluklarının kesilmesinin tam da minareye kılıf veya kitabına uydurma formülüyle gerçekleştirilmesine acaba ne buyrulur?
Yakalarındaki  “Milli ve yerli” rozetleriyle Mecliste salınıp gezen, koridorlarında turlayıp duran hepsi de birbirinden üstün yetenekleriyle ülkenin ali menfaatlerini canları pahasına kollayan bu zevatın, çoğu da güney illerimizden seçilmiş vekilleri bir bakıma Meclis dışına “dokunulmazlık” bahanesiyle postalarken, acaba uğruna bin can feda etmekten yana def çaldıkları bu “vatan” için gerçekten de “hayırlara vesile” tahtında bir adım mı attılar, yoksa yıllar öncesindeki gibi sil baştan aynı yolu izleyip böylece belki de farkında olmadan bindikleri dalı mı kestiler kim bilir Kirvem!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa