Digiturk'ün satışı ve dokunulmazlık oylamasının sonucu
Fotoğraf: Envato
Son birkaç yıldır medyada sahiplik yapısı yeniden değişiyor. Çok ilginç gelişmelerin yaşandığı bu değişim sürecinde hiçbir şeffaflık söz konusu değil. Yıllardır bu alanda çalışan bir araştırmacı olarak bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Bizden nelerin gizlendiğini, kamunun ne kadar zarara uğratıldığı hakkında fikrimiz ancak yakaladığımız ipuçlarından ibaret. Geçen hafta Digiturk İcra Kurulu Başkanı Ümit Önal, Hürriyet gazetesine bir röportaj verdi. Önal, Türkiye Futbol Federasyonuna (TFF) yılda 400 milyon dolar verdiklerini ve Digiturk’ün futboldan zarar ettiğini açıkladı. Önal ayrıca TMSF’nin kontrolünde bulunan Digiturk’ün Katarlı beIN Media Group’a satışında son iki aya girildiğini ve satışın 1 milyar doların üzerinde olduğunu da söyledi. Bunun üzerine Ekonomi Ekibi adlı internet sitesinde “Katarlılara 400 milyon dolarlık Digiturk kıyağı” başlıklı haberde daha önce Türk Telekom ve Doğan Grubu’nun verdiği tekliflerle Digiturk’ün değerinin 1 milyar 650 milyon dolara yükseldiği hatırlatıldı. Önal’ın 1 milyar dolar üzeri satış rakamı ile kıyasladığımızda Digiturk’ün 2013 yılına kıyasla değerinin altında satılmakta olduğu, hatta yine Önal’ın açıklamalarına göre zarar ettirildiği aşikar. Hürriyet ekonomi servisinin aklına nedense bu soruları sormak gelmemiş.
Bir diğer enteresan durum ise Rekabet Kurulunun 3 Kasım 2015 tarihinde Digiturk’ün büyük hissedarı ve kontrolü elinde bulunduran DP Acquisitions B.V’nin hisselerinin tamamının beIN MEDIA GROUP LLC. tarafından devralınması işlemine izin vermiş olması. Karara göre Digiturk’ün kontrolü zaten beIN Media Group’un elinde, hatta Rekabet Kurulu uzmanları “Devralma işlemi neticesinde BEIN’in, küresel pazarlarda elde ettiği network, teknolojik altyapı, know-how vb. tecrübelerini rekabet avantajı sağlayacak şekilde Türkiye pazarına da aktaracağı öngörülmektedir” diyerek satın alan grubu da övmüş. Son iki ayda tamamlanacak olan olsa olsa daha küçük hissedar olan Çukurova Grubunun elindeki kısmın satışı olabilir. Peki halihazırda kontrolü elinde bulunduran Katarlı grup Digiturk’ü ne kadara satın aldı? Bilmiyoruz. Madem spor yayıncılığı alanında bu kadar tecrübeli, elindeki şirketin göz göre göre zarar etmesine neden izin veriyor? Onu da bilmiyoruz. İki ay sonra ne olacak onu az çok tahmin ediyoruz.
Medyanın TMSF eliyle dizaynı 2001 krizinin ardından başladı, batık banka sahiplerinin televizyonları, gazeteleri yandaş yatırımcılara satıldı. Bu satışlar çoğunlukla ihale usulü oldu ve görece daha şeffaftı. Son dönemdeki satışlar ise tam bir muamma. Örneğin bugün FOX TV olarak bildiğimiz eski TGRT kanalı 2006 yılında 82.4 milyon dolara satılmıştı. Ekonomi ekibinin haberinde geçen bilgiye göre Erdoğan’a meftun Ethem Sancak 2 gazete, 1 TV ve 2 radyo için 62 milyon dolar ödediğini açıklamış, bunun karşılığında aldığı BMC de cabası.
Medya kuruluşlarına el konuyor, yalnızca hükümete destek verme şartı üzerinden ihalesiz biçimde yandaş yatırımcılara satılıyor. Zaten zarar eden bu gazete ve televizyonlar içeriklerinin iyice kalitesiz hale getirilmesiyle iyice batık hale geliyor. Aldıkları ihaleler karşılığında bu zarara katlanan medya sahipleri masrafları kısmak için boyuna çalışanları işten çıkarıyor. Örneğin Ethem Sancak’ın elinde bulunan Star gazetesi, Kanal 24, Akşam, Güneş ve 360 kanalından geçen şubat ayında 160 kişi işten çıkarıldı. İhale için tetikçi birkaç gazetecinin ekranlarda, köşelerinde hükümeti övüp, muhalifleri tehdit etmesi yeterli. Bu medya kuruluşları yarın yine yok pahasına başka yandaşlara satılacaklar. Ancak Digiturk farklı, onun elinde Süper Lig yayın hakları var. Bu nedenle abonesi en fazla olan yayın platformu. Önümüzdeki iki ayda medyanın yeniden dizaynı için de kullanılacak.
Cuma günü HDP’li vekillerin meclisten atılması için oy verenler aslında buna da oy verdi. Önümüzdeki aylarda olası bir seçimde seslerini duyurabilecekleri hiçbir kanal olmayacak. 1 Kasım seçimleri öncesinde bazı kanalların uydudan ve dijital platformlardan atılması bunun ilk işaretiydi. Muhalefetten yeterli destek gelseydi iş kayyıma kadar gitmeyebilirdi ama gelmedi. Bizi televizyonlara çıkarmıyorlar diyen muhalefet milletvekillerine oylamadan bir gün önce Bülent Arınç’ın düştüğü durum bile ders olmadı. Binali Yıldırım da kısa süreceği belli yardımcılık görevinden asıl işine döner herhalde. Bunca zarara daha büyük havuzlar lazım. Şeffaflık yok, hesap veren yok, şimdiden sonra kural da yok. Artık olacakları televizyonlar göstermeyecek. HDP’li vekiller buna alışkın, seçmenleri de, evet diyenler de öğrenecek.
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50