25 Mayıs 2016

YNK- Goran anlaşmasının Güneye etkileri

Bugünlerde Güney Kürdistan’da dikkat çeken gelişmeler yaşanıyor. 17 Mayıs günü YNK (Kürdistan Yurtseverler Birliği) Lideri Celal Talabani’nin tanıklığında bir araya gelen YNK ile Goran Hareketi temsilcileri, 11 bölümden oluşan 25 maddelik bir anlaşma imzaladı. 2005’ten sonra baş gösteren YNK-Goran, daha doğrusu Celal Talabani-Noşirvan Mustafa ayrışmasını, bunun yanı sıra son zamanlarda önce YNK-PDK (Kürdistan Demokrat Partisi), ardından YNK-Goran ortaklaşma girişimlerini yakından izleyenler bu anlaşmanın iki grubun tek partiye dönüşmesine kadar gidebileceğini öngörebilirler. Bu anlaşmanın tek partiye dönüşmesinin önündeki en büyük engel hiç kuşku yok PDK’nin giderek sertleşmesi muhtemel tutumu ile hem YNK, hem de Goran hareketindeki bazı kadroların mevki ve makamı önemseyen öznel hesapları olacaktır.

PDK kadroları anlaşmadan hoşnut olmadıklarını, Goran’ın kötü niyetler beslediğini ilk günden dillendirmeye başladılar. Bir diğer deyimle anlaşmanın PDK’ye karşı yapılmış olduğuna dönük hislerini gizlemediler. PDK kadroları arasında, YNK ile Goran’ın İran’ın girişimiyle bağımsızlık çabalarının önünü kesmek için bir araya geldiğini iddia edenler de var. Anlaşmaya dönük resmi açıklama ise Mesud Barzani’nin başkanlığında özel gündemle toplanan PDK merkez yönetiminden geldi. PDK merkez yönetiminin açıklamasında, Güney Kürdistan’ın PDK’siz yönetilmesinin mümkün olmadığının altı çizilerek taraflar dolaylı olarak uyarıldı. Bu dolaylı uyarıyla taraflara adeta, bizi karşınıza almayın, bize rağmen iş yapmaya kalkmayın ültimatomu verildi.

YNK ve Goran kadrolarının durumuna bakmakta da yarar var. Bu partilerin kadrolarının büyük çoğunluğu anlaşmadan hoşnut olsa bile Noşirvan Mustafa’nın YNK’liler tarafından yeniden “Büyük Ağabey” olarak anılmasıyla birlikte Celal Talabani sonrasında önlerinin kesileceği ve Noşirvan Mustafa’yı aşamayacakları kaygısı taşıyanlar, kabul etmek gerekir ki bu anlaşmaya sekte vurabilme potansiyeline sahipler. Aynı yaklaşım tersinden Goran içinde de var. Ne yazık ki neredeyse her partinin içinde bölge devletleriyle özel ilişki geliştiren bazı kadroların varolması gibi bir başka gerçeği de var, güney Kürtlerinin. Bu son gruba girenleri ismen somutlamak olası olmasa da özellikle Türkiye ve İran ile ilişkide olanların etkilerinin anlaşmayı uğursuzlaştıracak, partileri karşı karşıyla getirecek noktaya kadar varması da muhtemeldir.

Şimdiye kadar yazdıklarım işin olumsuz yanları. Esasen geçmişte benzer durumların yaşanmışlığını da göz önüne getirirsek olumsuz olanından başlamanın gerçeği gösterme açısından önemli olduğunun altını çizmek gerekir. 

Anlaşmanın olumlu yanları ise şu; Güney Kürdistan’da ciddi sorunlar var. Merkezi hükümete ilişkiler kaç yıldır sorunlu ve ilişkilerin düzelmesi için atılan tüm iyi niyetli adımlar Bağdat’tan hiç ilgi görmedi. Özellikle DAİŞ’in Musul’u işgalinden sonra Kerkük ve Şengal gibi kaderi referandumla belirleneceği Anayasa maddesine yazılan kent ve kasabaların referandum yapılmadan Güney Kürdistan bölge hükümetinin denetimine geçmesi, merkezi hükümeti daha da hırçınlaştırmış durumda. Tüm bunların üzerine DAİŞ saldırıları ve petrol fiyatlarının düşmesiyle giderek daha ağır biçimde yaşanan ekonomik sorunlar da eklenince durum daha anlaşılır oluyor.

Tüm bu sorunların tuzu biberi ise Mesud Barzani’nin yasal başkanlık süresinin dolmasından sonra daha açık yaşanan iç siyasal sorunlar oldu. En önemli iç sorunlardan biri bağımsızlık referandumu. Son 2 yıldır konuşulan bu konu hakkında henüz tek resmi ya da hukuksal adım atılabilmiş değil. İç sorunlar henüz çözülmediğinden bağımsızlık konusunun sürüncemede kalması, hatta taraflarca siyasal bir argüman olarak kullanılması sürecek gibi.

Hem iç, hem de bölgesel sorunlar sağlıklı bir biçimde çözülemeyince yaşananlar bir müddet sonra parlamentonun işlevsiz kalmasına, PDK ile Goran Hareketi’nin sert bir biçimde karşı karşıya gelmesine yol açtı. Bu dönemin en büyük şansının, iç sorunların ciddi bir çatışmaya dönüşmemesi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Belki merkezi hükümetle yaşanan sorunlar ile DAİŞ’in Güney Kürdistan’ı tehdit eden saldırıları olmasaydı, iç sorunlar yeni bir kardeş kavgasına da yol açabilirdi.

YNK ile Goran arasındaki anlaşmada ağırlıklı olarak Güney Kürdistan’daki bu iç ve dış sorunların çözümü için demokratik parlamenter rejimin güçlendirilmesi ve sorunların uzlaşı ile çözümünün önemsendiği dikkat çekiyor. Eğer işin özü bu ise, yani PDK ile yakınlaşma, hatta uzlaşma sağlanır ve diğer partilere de bu konuda ciddi güvenceler verilirse, YNK-Goran stratejik iş birliği giderek Güney Kürdistan’ın tüm sorunlarının çözümüne ortam sağlayabilir; hatta Rojava ile ilişkilerin yeniden düzelmesinin yolunu da açar.

Özetle; her ne kadar birileri bu anlaşmanın arkasında İran var, Türkiye de gelişmeleri kendi kontrolüne almak için çabalarını ve görüşmelerini sürdürüyor, dese de biliyoruz ki bu anlaşma olması muhtemel art niyetlerden arındırıldığında Güney Kürdistan için umut olacak, hatta bu anlaşma Kuzey ve Batı Kürtlerinin özgürlük mücadelesine de ciddi ve etkili bir boyut katabilecektir.

Evrensel'i Takip Et