Yoksulluk, epigenetik ve depresyon
Fotoğraf: Envato
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre depresyon dünya çapında 350 milyon insanı etkiliyor1. Türkiye Psikiyatri Derneğinin 2010 yılını baz aldığı bir çalışmasına göreyse depresyon toplumda yüzde 8-10 arasında görülüyor2. Yine derneğin verilerine göre yaşam boyu hastalanma riskine bakıldığında kadınlar erkeklere göre yaklaşık iki kat daha fazla risk altında. İstatistiki veriler her on erkekten birinin ve her dört ya da beş kadından bir tanesinin yaşamları süresince en az bir kez depresyon hastalığına yakalanacaklarını gösteriyor. Derneğin açıklamalarına göre depresyon şu anda dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar arasında dördüncü sırada yer alırken, 2020 yılında ikinci sıraya yükselmesi bekleniyor. Hal böyle iken depresyonun çağımızın en büyük hastalıklarından biri olduğunu söylememize herhalde gerek yok. Son yıllarda depresyon ile sosyo-ekonomik gelir arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmaların sayısı hızla artıyor.
Nature dergi grubuna bağlı Molecular Psychiatry dergisinin 24 Mayıs 2016 tarihli sayısında yayınlanan araştırma yoksulluk ve depresyon arasında bir bağ olduğunu, bu bağın arkasında yatan biyolojik mekanizmayı gösteriyor3. Çalışmaya göre, bu biyolojik mekanizma epigenetik bir mekanizma. Daha önceki klinik çalışmalar, beyin sinyallerinde işlev gören serotonin adlı proteinin nöronlara ulaştırılmasından sorumlu SLC6A4 isimli genin promoter bölgesinde (bu bölge genin aktif olup olmayacağını belirleyen düzenleyici bölgedir) DNA üzerindeki kimyasal değişikliklerin (DNA metilasyonu) yani epigenetik etiketlerin ruhsal hastalık riskini ve depresyon belirtilerini arttırdığını göstermişti. Duke Üniversitesinde araştırmayı yürüten Ahmad Hariri ve ekibi, geçtiğimiz yıl Neuron dergisinde yayınladıkları çalışmaları ise bu genin düzenleyici bölgesinde meydana gelen epigenetik değişikliklerin (DNA üzerindeki metil gruplarının sayısındaki artışın) beynin amigdala adı verilen bölgesinde tehdit karşısında ortaya çıkan amigdala aktivitesini arttırdığını göstermişti. Amigdala aktivitesinin insan vücudunun strese vereceği tepkide ve aralarında depresyon gibi hastalıkların da bulunduğu stres bağlantılı hastalıklarda önemli bir yer tuttuğu biliniyor.
Hariri ve ekibi, üç yıl süresince depresyon hastalığını geçirme bakımından yüksek riskli ergenlerle yürüttükleri daha büyük bir çalışmanın parçası olan çalışmalarında, fMRI denilen bir beyin görüntüleme tekniğini kullanarak üç yıl boyunca çeşitli aralıklarla amigdala aktivitesini ölçtüler ve yine üç yıl boyunca bu deneklerde depresyon semptomları izlendi. Aynı zamanda farklı sosyoekonomik gelir düzeylerine sahip ailelerden gelen deneklerin SLC6A4 geninin promoter bölgesinde epigenetik etiketlerin değişimleri de üç yıl boyunca takip edildi. Çalışma kurgulanırken yalnızca düşük gelirli yoksul ailelerin çocuklarına odaklanmamasına rağmen, sonuçlar çarpıcıydı. Yoksul ailelerin çocuklarında, daha zengin ailelerin çocukları ile kıyaslandığında bu bölgede DNA üzerindeki metil gruplarının (epigenetik etiketler) sayısının daha fazla olduğu gözlemlendi. Yine bu çocuklarda amigdala aktivitesinin de daha yüksek olduğu ve ailesinde depresyon geçirmiş bireyler bulunan çocuklarda depresyon geçirme olasılığının arttığı gösterildi. Epigenetik etiketlerin kalıtım yoluyla diğer kuşaklara aktarılabildiği biliniyor. Bu bölgede epigenetik etiketler arttığında SLC6A4 geninin ürünü olan serotonini sinir hücrelerine taşıyan proteinin üretimi azalacak. Bu da beyinde daha az serotonin olacağı anlamına geliyor. Bu durumun depresyona yol açtığı biliniyor.
Depresyona yol açan çevresel ve biyolojik etmenlerin ortaya çıkarılması oldukça önemli. Bu çalışma aslında uzun süredir düşündüğümüz bir faktörün depresyonla olan ilişkisini bilimsel olarak kanıtladı ve bunun biyolojik mekanizmasını da gösterdi. Bu alanda çalışan Moleküler Biyolog Dan Notterman daha önce yoksul ailelerin çocuklarında telomerlerin (kromozomların uçlarında bulunan DNA bölgeleri) daha kısa olduğunu göstermişti. Telomer kısalması, yaşlanmaya ve genel sağlığın kötüleşmesine sebep olmakta. Davranış genetikçisi Robert Philibert’in de çalışmayı Nature News’a değerlendirirken söylediği gibi “….eğer gerçekten nörogelişimi değiştirmek istiyorsanız çevreyi değiştirin”4 . Yani sorun yoksulluğu yaratan bu düzende!
1http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs369/en/
2 http://www.psikiyatri.org.tr/
3 J R Swartz, A R Hariri, D E Williamson. An epigenetic mechanism links socioeconomic status to changes in depression-related brain function in high-risk adolescents. Molecular Psychiatry, 2016; DOI: 10.1038/MP.2016.82
4 http://www.nature.com/news/poverty-linked-to-epigenetic-changes-and-mental-illness-1.19972
- Deprem ve salgın hastalıklar 12 Şubat 2023 04:55
- Modern tarım uygulamaları ve yabani otların evrimi 11 Aralık 2022 01:40
- Evcil retroviral elemanlar retrovirüslere karşı 06 Kasım 2022 04:58
- Proto-hücrelerden sentetik amipsi hücrelere 25 Eylül 2022 04:20
- İnsanlığın sivrisinek ile dansı 04 Eylül 2022 03:23
- Hapşıran süngerler 14 Ağustos 2022 02:08
- Tüp bebek başarısızlığının arkasında yatan sebep, erken dönem DNA çoğalması hataları olabilir mi? 24 Temmuz 2022 04:08
- Yer değiştiren genetik elemanlar ve ahtapotun bilişsel yeteneklerinin evrimi 10 Temmuz 2022 03:58
- Evrimsel ilişkiler kara ölümün kaynağının Orta Asya olduğunu ortaya çıkardı 19 Haziran 2022 04:49
- HIV ilacı ile orta yaş hafıza kayıpları engellenebilecek mi? 29 Mayıs 2022 04:15
- Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları ve mikrobiyom 08 Mayıs 2022 01:18
- Antik enzimlerin yeni çağı 24 Nisan 2022 00:07