01 Haziran 2016 00:56

Fetih ve siyaset

Fetih ve siyaset

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fetih kutlamaları, AKP’nin karşıtı olan politik kesimlerce uzunca bir zamandır eleştiriliyor.

Fethin Neoosmanlıcı politik amaçlar bakımından yeniden gündemleştirilmesi, şoven politikalara ve emperyal hayallere alet edilmesi kuşkusuz bundan sonra da haklı eleştirilerin hedefi olmaya devam edecek.

Ancak bunların hiçbirisi AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Fetih kutlamaları’ üzerinden kurduğu hegemonik etkinin hiç de küçümsenemeyeceği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. 

İstanbul’un Fethi kutlamaları uzun bir aradan sonra, Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidar piramidinin zirvesine doğru yolculuğunun ilk güçlü basamağı olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 1994 yerel seçimlerinden sonra organize edildi. 

Doğma büyüme Eyüplü biri olarak Haliç’te gerçekleştirilen ilk şaşaalı kutlamaları hatırlarım. Türkiye’de çok büyük bütçelerle deniz üzerinde ışık hareketleriyle gerçekleştirilen belki de ilk destansı gösterilerdi. Sonraki yıllar içinde de Fetih kutlamaları, Erdoğan ve sonrasında AKP’ye dönüşen hareketi için dönemin politik, ideolojik, hegemonik hedefleriyle bağlantılı özellikler içinde kendisine hep yer buldu. 

Aslında Newroz kutlamaları Kürt halkının özgürlük mücadelesi ile birlikte nasıl ki, özel ve politik simgesel bir anlam kazanmaya başladı ise, Fetih kutlamaları da, Erdoğan’ın kurmaylığındaki hareket için benzer bir simgesel değer olarak öne çıkarıldı. Cumhurbaşkanı olunca kendisinden öncekiler gibi Çankaya’da bulunmak yerine yeni yaptırdığı Saray’da ikamet etmeyi seçmesi ve 16 Türk devletini simgeleyen askerlerden bir tören takımı da oluşturması Erdoğan’ın 1994’ten itibaren Fetih kutlamalarına yüklediği anlamın seyrine de son derece uygundu.

Ve bugün Fetih kutlamaları sırasında, kendisini bugünün Fatih’i olarak bölgesel bir iddianın içinde konumlandıran Erdoğan, içeride de kendisine başkanlığın yolunu açacak/açmasını istediği bir politik güç gösterisini bir de bu şekilde dile getirmiş oluyor. 

Erdoğan, Yenikapı’daki son Fetih mitinginde, “Terörü kullananların derdi fethin intikamını almak” derken de aslında, güç olma süreciyle birlikte Newroz miti etrafından kendi hegemonyasını ifade eden ve kendisini başkan yaptırmayacağını da ilan eden Kürt siyasi hareketine, öldürücü bir darbe vurma niyetini bir kez daha dile getirmiş oldu.

Kendi etrafında birleşen kitlelere ‘Bizim kutlu yürüyüşümüz için bunlar bir tehdittir’ mesajı gönderen Erdoğan, kurdurduğu yeni hükümetin ilk bakanlar kurulunu sarayında toplamış ve Fetih mitingi meydanında dile getirdiği argümanların MGK bildirisine girmesini de sağlamış bir lider olarak, siyasetin tüm sahasını kontrol altında tutmak için belli ki bundan sonra dolu dizgin at koşturacak.

Böylesi bir güç ile baş etmek de sadece sınırlı bir seküler tabanda bir anlam üretecek doğru argümanları dillendirmekle mümkün olamaz. Bunu başarmak için öncelikle onun karşısında, onunla baş edebilecek bir karşı hegemonyanın en azından imkanlarını oluşturmak gerekir. 

Erdoğan’ın ve AKP kurmaylarının Fetih törenleri özelinde tarihi kendi gelecek tahayyülleri açısından yeniden üreterek attıkları adımlara karşı, olabildiğince geniş bir halk kesiminde güven uyandıracak bir demokrasi cephesinin inşasını kurmaya yönelmek bunun önemli bir adımıdır.  

29 Mayıs günü, bolca ‘Fetih’ yorumunun yapıldığı twitter’da Şenay Aydemir, o her zamanki parlak zekasıyla şunu yazmıştı: “Bir tane İstanbul Fethi tanırım o da 15-16 Haziran 1970’de işçilerin yaptığıdır.” 

Şenay, bu anlamlı karşı metaforla, Fethin şoven, tek adamcı, Neoosmanlıcı ve yayılmacı bir metafor olarak öne çıkarılmasını, bunu yapanların yüzüne fırlatmış oldu.

Bu bir anlamıyla karşı bir hegemonya kurulurken, hangi güce dayanarak kurulacağının da bir izahıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa